DAĞLIK KARABAĞ SÜRECİ NEDEN ÇIKMAZDA
Yorum No : 2019 / 66
14.10.2019
5 dk okuma

Dağlık Karabağ sorunu son günlerde Ermenistan Başbakanın ve Azerbaycan Devlet Başkanın yaptığı açıklamalar nedeniyle tekrar gergin bir sürece girmiş oldu.  Aliyev ve Paşinyan’ın, Paşinyan iktidara geldikten hemen sonra gerçekleşen Bağımsız Devletler Topluluğu zirvesinde çözüm sürecine dair ilk temaslarının ardından, uluslararası kamuoyunda olumlu gelişmeler beklenmeye başlamıştı. İki ülkenin Dışişleri Bakanlarının ABD aracılığıyla bir araya getirilmesi, çözüm sürecine dair beklentileri yükseltmişti. Ancak Ermenistan iç siyasetindeki gelişmelerin Paşinyan aleyhinde bir seyre girmesiyle, Dağlık Karabağ hakkındaki söylem de sertleşmeye başladı.

Geçtiğimiz Ağustos ayında Paşinyan, Dağlık Karabağ’da düzenlenen Pan-Ermeni oyunlarının açılışında yaptığı konuşmasında Dağlık Karabağ ile ilgili tutumunu sertleştirerek, Dağlık Karabağ Ermenistan’dır, nokta! şeklinde bir beyanda bulunmuştu[1]. Konuyla yakından ilgilenen pek çok araştırmacı Paşinyan’ın bu ifadesinin Dağlık Karabağ’da çözüm sürecini baltalayacağı şeklinde yorumlarda bulunmuşlardı. İç siyasette arkasındaki desteği günden güne yitirmeye başlayan Paşinyan bu söyleminin arkasında durmaya çalışarak, BM’nin 74. Oturumunda Dağlık Karabağ ile ilgili bir takım ifadelerde bulundu. Paşinyan konuşmasında, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ sorununu Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki bir toprak anlaşmazlığı gibi gösterdiğini ancak durumun böyle olmadığını söyledi[2]. Ardından barış görüşmelerinin tüm tarafların dâhil olduğu bir formatla yapılması gerektiğini görüşünü yineledi. Hatırlanacağı üzere Paşinyan geçen sene BM’nin 73. Oturumunda yaptığı konuşmada da “Azerbaycan’ın her fırsatta Dağlık Karabağ’ın kendi topraklarında olması gerektiğini beyan ettiğini, ancak Dağlık Karabağ’ın yönetimiyle müzakere edilmeden bu barışın sağlanamayacağını” söylemişti[3]. Oysa Ermenistan BM’nin Dağlık Karabağ hakkında aldığı kararlara göre uluslararası toplumda işgalci ülke olarak tanınan bir ülke. Nitekim Dağlık Karabağ’ın sözde yönetiminin OSCE Minsk sürecine dâhil edilmesi gibi bir ihtimal başta Azerbaycan olmak üzere hiçbir ülke tarafından da kabul görmedi.

Paşinyan’ın BM önünde verdiği beyanları 5 Ağustos’taki Karabağ Ermenistan’dır sözleri bağlamında değerlendirecek olursak, daha önce defalarca dile getirilen üçayaklı müzakere anlayışının ne kadar sorunlu olduğunu görebiliriz. Aynı şekilde Azerbaycan tarafını barış görüşmelerini önleyen taraf olarak gösterme çabasının da anlamsız olduğunu söylememiz mümkün. Paşinyan iktidara geldikten sonra hem Dağlık Karabağ’ın dolaylı yoldan uluslararası kamuoyunda tanınmasını sağlamak, hem de ülkesinin üzerindeki sorumluluğu hafifletmek adına böyle bir retorik kullanmaya başladı. Ancak iç siyasette karşılaştığı zorluklar nedeniyle söylemini değiştirmek zorunda kalan Paşinyan, Karabağ Ermenistan’dır diyerek kendi retoriğini de çürütmüş oldu. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ilkesini ihlal eden taraf olduğunu açıkça gösterdi. Dahası, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’dan bağımsız bir yapı olduğu yönünde oluşturulmaya çalışılan imajın gerçekleri yansıtmadığını bir kez daha göstermiş oldu.

Ermeni Başbakanının bu açıklaması hakkında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 04 Ekim’de Soçi’de düzenlen Valdai Tartışma Platformunda bir değerlendirmede bulundu. Lavrov, Paşinyan’ı ciddi bir şekilde eleştirerek, bu açıklamanın barış görüşmelerindeki siyasi ilerlemenin önünü tıkadığını söyledi[4]. Lavrov’un bu sözleri, OSCE Minsk grubunun bir eş başkanı olarak Rusya’nın barış görüşmeleri formatının yozlaştırılması yönündeki çabaların görmezden gelinmeyeceğini de göstermektedir.  Paşinyan’ın uluslararası hukuku yok sayan eski yönetimin politikalarına sadık kalması kendisine iç siyasette farklılık katmayacağı gibi, uluslararası imajını da kötü etkileyecektir. Ancak, Minsk grubunun diğer eş başkanları olan Fransa ve ABD’den henüz herhangi bir açıklama yapılmamış olması, çözüm sürecine duyulan güveni azaltıcı bir etki yaratmaktadır. Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi açısından bütün eş başkanların ortak bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Aksi halde Ermenistan’ın Dağlık Karabağ konusunda bu gibi söylemler üretmesine sessiz kalınması zımni bir kabul gösterildiği algısına neden olabilir.

Paşinyan’ın bu açıklaması, Türkiye ile ilişkilere etkisi açısından da kısa bir şekilde değerlendirilebilir. Bilindiği üzere Paşinyan, yine iktidara gelişini takiben Türkiye ile ilişkiler hakkında önkoşulsuz diyaloğa açık olduklarını söylemişti. Türkiye’nin Dağlık Karabağ meselesini ön koşul olarak masaya getirmesi nedeniyle ikili diyaloğun bir türlü kurulamadığından bahsetmişti. Türkiye’nin bu konudaki politikası Azerbaycan’ın mutabık kalacağı bir çözüm üzerinden Dağlık Karabağ sorunun çözülmesidir. Ancak, Paşinyan bu sözleriyle, Azerbaycan’la uzlaşma yolunun önünü tıkamaktadır. Anlaşılan Türkiye ile ilişkilerin yeniden tesisinde Dağlık Karabağ meselesinin esas olarak Ermenistan açısından bir ön koşul olduğudur. 

Fotoğraf Turan.az adresinden alınmıştır.


[1] “‘Artsakh is Armenia,’ Says Pashinyan during Stepanakert Rally,” Asbarez, 05 Ağustos 2019, http://asbarez.com/183673/artsakh-is-armenia-says-pashinyan-during-stepanakert-rally/.

[2] “Armenia - Prime Minister Addresses General Debate, 74th Session,” 25 Eylül 2019, https://www.youtube.com/watch?v=nF691KXhWWA&t=1283s.

[3] “Armenia - Prime Minister Addresses General Debate, 73rd Session,” https://www.youtube.com/watch?v=duxWje94hgg&t=766s.

[4] “Russian FM says Nagorno-Karabakh negotiations in stalemate,” AzerNews, 04 Eylül 2019, https://www.azernews.az/karabakh/156773.html.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten