ALMANYA FEDERAL MECLİSİ’NİN TÜRKİYE’YE VE TÜRK HALKINA YÖNELİK DOSTÇA OLMAYAN KARARI
Yorum No : 2016 / 34
14.06.2016
6 dk okuma

Almanya Federal Meclisi, 2 Haziran 2016 tarihinde Ermeni anlatısını benimseyen ve 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak nitelendiren bir karar tasarısını kabul etmiştir.

1915 olaylarına ilişkin tek yanlı ve tarihi gerçekleri çarpıtan Ermeni anlatısını yansıtan karar, Türk halkına ‘soykırım’ suçunu yüklemeyi amaç edinmektedir. Bu taraflı, yanıltıcı ve dostça olmayan yaklaşımın yanında, kararda 1915-1916 döneminde diğer Hristiyan azınlıklara da yönelik soykırım yapıldığı iddiası ortaya atılıp dini dayanışma unsuru kullanılmıştır. Bunların ötesinde, Almanya’daki okul, üniversite ve siyaset eğitiminin içerisinde müfredat ve ders kitaplarına Ermenilerin ‘yok edilişinin’ de dahil edilmesi yönünde eyaletlere çok yanlış, nefret söyleminin kurumsallaşmasına yönelik bir çağrı yapılmaktadır.[1]

Almanların bu konuya ilgisi yeni değildir. Almanya Federal Meclisi aynı doğrultuda, içerisinde ‘soykırım’ kelimesinin kullanılmadığı, ancak Türkiye’yi suçlayan bir kararı daha önce 2005 yılında kabul etmiştir. Özellikle 1915 olaylarının 100. yılı olması sebebiyle geçtiğimiz sene ve bu yılın başlarında da 1915 olaylarına ilişkin ‘soykırım’ lafının geçtiği çeşitli tasarılar birkaç defa Federal Meclisi’nin gündemine gelmiş, ancak konjonktürel nedenlerle ertelenmiştir. ‘Soykırım’ ifadesinin geçtiği bu yeni karar, 2005 yılındaki kararın hem kapsam hem uygulama yönüyle çok ilerisine geçmiştir.

Tabii, 2005 yılından bu yana 1915 olaylarına ilişkin bu tür kararların yanlış olduğunu ortaya koyan hukuk alanında önemli gelişmeler olmuştur. Bu noktada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin Perinçek-İsviçre davasıyla ilgili kararı ve Fransa Anayasa Konseyi’nin Holokost’un inkârını cezalandıran Gayssot Yasası’na ilişkin kararına dikkat çekmek gerekir. Bu iki karar, hukuki ve tarihsel açıdan saptanmış bir gerçek olan Holokost’un aksine, 1915 olaylarının meşru bir tartışma konusu olduğunu ortaya koymuş ve bir fiilin soykırım olup olmadığının ancak yetkili bir uluslararası mahkeme tarafından hükme bağlanabileceğini teyit etmiştir.

Ayrıca, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 2003 yılında aldığı karar da (G. Krikorian and Others v Parliament, Council and Commission) önemlidir.[2] Bu karar, parlamentoların aldıkları kararların hukuki bir sonuç doğurmayan siyasi nitelikli beyanlar olduğunu teyit etmiştir.

Dolayısıyla, geçmişinde soykırım suçu işleyen bir ülke olan Almanya’nın bu noktaları çok iyi bildiği şüphesizdir. Bununla birlikte, Alman Meclisi’nin bu kararı alarak Türkiye’yi rahatsız etmeye çalıştığı açıktır. Yapıcı yönü olmayan bu karar, Türkiye’yi karşıya alan, tahrik edici bir karar nitelik taşımaktadır. Bu kararın alınmasında Türkiye’ye yönelik siyasi düşüncelerin neden olduğu, mevcut konjonktür içinde çok daha açık görülmektedir. Karar lehine oy veren parlamenterlerin Türkiye’ye yönelik olumsuz düşünceleri sebebiyle, 1915 olayları gibi hukuken ve tarihsel olarak tartışmalı bir konuyu kullanarak kendi çaplarında Türkiye’yi cezalandıracaklarını düşündükleri anlaşılmaktadır.[3]

Genel olarak, Almanya’da aşırı sağ görüşlerin, Nazi hayranlığının, İslam ve Türk karşıtlığının yükselişte olduğunu belirtmek gerekir. Bu çerçevede, Almanya’da, özellikle Alman basınında son dönemde Türkiye ve Türk hükümeti aleyhine yayınların arttığı görülmektedir. Bununla bağlantılı olarak, Almanya’daki Türklerin, kararın mecliste görüşülmeden önce basında Türk tezlerini savunan yayınlar, ilanlar yapmalarının çeşitli Alman basın kuruluşları tarafından engellendiği de duyulmuştur.

Konunun kara mizah yönüne gelince, kararda Türk-Ermeni diyaloğundan ve Almanya’nın arabuluculuğundan bahsedilmekte, kararın amacının Türk-Ermeni ilişkilerinin onarılması olduğu belirtilmektedir. Ancak bu tür tek yanlı, adil olmayan, Türk ve Türkiye karşıtlığı kokan bir kararla Türk-Ermeni ilişkilerinin onarılması beklemek anlamsızdır.

Karar lehine oy verenler Türkiye’ye yönelik dostça olmayan bir tavır sergilemiştir. Ayrıca, Almanya’daki Türkleri rencide edici, onların daha da ayrımcılığa tabii tutulmasını sağlayacak bir karara imza atmışlardır. Bununla birlikte, başbakan, başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı gibi üst düzey hükümet temsilcilerinin oylamada hazır bulunmaması da dikkat çekici bir ayrıntıdır. Bu da Alman hükümetinin oylamada karar lehine oy veren parlamenterlerle aynı görüşte olmadığının bir işareti sayılabilir. 

Almanya, ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri alanda Türkiye’nin önemli bir müttefikidir. Daha da önemlisi, Almanya’da 3 milyonu aşkın Türk kökenli insan yaşamaktadır. Dolayısıyla, iki ülke arası ilişkiler büyük bir darbe alsa da devam edecektir. Bununla birlikte, bu karar Türkiye-Almanya ilişkilerinde kara bir leke olarak kalacak ve Türkiye’nin Almanya’yla ilişkilerini gözden geçirmesine sebep olacaktır. 2016 yılında, aksi yönde mahkeme kararlarının varlığına ve her geçen gün Ermeni tezlerini çürüten tarihi verilerin ortaya çıkmasına rağmen bu kararın alınmasını mazur gösterebilecek bir durum sözkonusu değildir.

Bu noktada, Alman Federal Meclisi’nin aldığı bu kararın ardından, bu karara karşı Almanya’da yargı yoluna başvurulması, yapılması gereken asgari ve en güçlü tepki olacaktır. Bu çerçevede, kararın en üst düzey Alman mahkemelerine götürülmesi, buradan bir sonuç alınamazsa AİHM’e kadar gidilmesi gerekmektedir. Bu yüzden, özellikle Almanya’daki Türklere ve Türk kökenli Alman vatandaşlarına büyük bir görev düşmektedir.

 

* Fotoğrafın kaynağı: DW.com

 


[1] Almanya Federal Meclisi’nin aldığı kararın aslı için bkz: http://dip21.bundestag.de/dip21/btd/18/086/1808613.pdf ; Kararın ingilizce tercümesi için bkz: http://groong.usc.edu/news/msg576684.html

[3]Mehmet Oğuzhan Tulun, “Bir Cezalandirma Yöntemi Olarak Soykirim Suçlamasi”, AVİM, http://avim.org.tr/tr/Yorum/BIR-CEZALANDIRMA-YONTEMI-OLARAK-SOYKIRIM-SUCLAMASI

 


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten