
Balkan Yarımadası’na ismini veren ve her şeyden önce coğrafi bir adlandırma olan “balkan” sözcüğü, Türkçe kökenli olup “dağ” anlamına gelmektedir ve bölge de adını asıl kısmı bugün Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan sıradağlardan almaktadır. Bu terim, Avrupa merkezci ana akım sosyal bilimler alan yazınında Avrupa’nın ötekisi olarak yeniden inşa edilmiştir. Balkanlaşma (Balkanisation) gibi pejoratif bir kavramın varlığı, bunun somut göstergelerinden biridir. Bir tarafta Avrupa ve medeniyet diğer tarafta ise Balkanlar ve doğu despotizmi olmak üzere karikatür bir keskin karşıtlık tahayyülü mevcuttur. Balkan teriminin bu şekilde yeniden kurulması, Balkanların nerede başlayıp nerede bittiğine dair önemli bir sınır sorununa sebep olmaktadır. Bu sınır sorununun son dönemdeki görünümlerinden biri muğlak bir terim olarak “Batı Balkanlar” adlandırmasıdır. Coğrafi olmaktan ziyade siyasal bir adlandırma olduğu aşikar olan bu polemik terimdeki “Batı” sıfatlandırması, kurucu bir dışsal öğeyi gerektirdiğinden “Doğu Balkanlar”ın varlığını zorunlu kılmaktadır. Buna karşın bu şekilde bir adlandırmaya hiçbir yerde rastlanmamıştır, dolayısıyla da Türkiye’nin bu sıfatı tek başına üstlendiği çıkarımı yapılabilir. Brüksel’de masa başında icat edilmiş bu terimin başta coğrafi olmak üzere siyasal, tarihi ve kültürel olarak tartışmasız bir biçimde Balkan ülkesi olan Türkiye’yi dışlamaya dair bir siyasa olduğu açıktır.
Michel Foucault’ya göre söylem, mücadele yoluyla ele geçirilmeye çalışılan bir güçtür.[1] “Batı Balkanlar” söyleminin de bu bağlamda okunması gerekir. Coğrafi bölgeler, bölgenin nasıl adlandırıldığı ve bölgenin sınırları olmak üzere iki şekilde tanımlanmaktadır. Terimleri tanımlama gücünü elinde bulunduranlar, büyük ölçüde gündemi de belirlemektedir. Avrupa’nın Balkanlara dair olumsuz bir değerlendirmesi söz konusudur ve Balkanlar esasında coğrafi bir terimken siyasal bir kategorileştirmeye dönüşmüştür. Balkanlaşma-Avrupalılaşma tartışmasının ekseninde Avrupa Birliği (AB) üyeliği yer almakta ve Balkan ülkeleri AB üyeliği ile adeta Balkanlı olmaktan Avrupalı olmaya terfi(!) etmektedir. AB terminolojisine ait bir kavram olarak “Batı Balkanlar”, 1990’ların sonlarında ortaya çıkmıştır ve Birliğe üye olmayan ülkeler için kullanılan bir tanımlama haline gelmiştir. Birliğe üye olan hiçbir devlet artık “Balkan” olarak anılmamaktadır, bu bakımdan Balkan ülkeleri tanımının kapsayıcı olmaktan ziyade dışlayıcı olduğu açıktır. Türkiye ise “Batı Balkanlar” kapsamında olmadığından iki kere dışlanmaktadır. Böylece “Balkanlar”, terimsel ve kavramsal olarak daraltılarak “Batı Balkanlar” ile örtüşen bir anlama indirgenmeye çalışılmaktadır. İlk kez 1998 yılında Viyana’daki AB Konseyi toplantısında tanıtılan bu terim, Bulgaristan ve Romanya aday ülke olarak tanındıktan sonra yaygınlık kazanmaya başlamıştır. “Batı Balkanlar”, bölgenin -Slovenya hariç ve Arnavutluk dahil- tüm devletlerini kapsamaktadır. Devlet isimleri, tanımları gereği siyasaldır fakat coğrafi bölgelerin adlandırmalarının ve sınırlandırmalarının topoğrafik ve kültürel gerçekleri yansıtması beklenir. Buna karşın Balkan coğrafyası, siyasal değerlendirmeler ve güç oyunları ile belirlenmeye çalışılmaktadır. Brüksel’in hegemonik söylemi, Avrupalı olmayı Balkanlı olmanın karşıtı olarak ve AB üyesi olma/AB normlarını benimseme ile eşleştirerek kurmaktadır. Bu varsayımdan gidilecek mantıksal bir çıkarımla tüm aday ülkelerin AB’ye kabul edildikleri takdirde Balkanlar kavramının resen ortadan kalkacağı sonucuna varılır.[2] Bir coğrafyanın ortadan kalkması mümkün olmadığına göre, mevzubahis adlandırmanın mantıksal olarak gerçekdışı olduğu görülecektir.
Avrupa Birliği’nin veya daha geniş olarak Batı’nın Balkanlara dair yaklaşımı, dondurulmuş ve olumsuz imgelerle yüklüdür.[3] Bu bağlamda "Batı Balkanlar" ifadesi, AB tarafından istikrarsız veya siyasal-ekonomik açıdan kırılgan olarak tanımlanan Balkan devletlerine ortak bir anlam kazandırmaktadır. Bu kavram ilk kullanıldığından bu yana AB, bölgede barış, güvenlik ve demokratikleşmenin önemine sürekli vurgu yapmaktadır. “Batı Balkanlar” kavramı siyasal ve toplumsal bir inşa olarak zamanla olumlu bir değişime uğramamıştır. 2013 yılında üye olduktan sonra Hırvatistan, artık AB Komisyonu’nun “Batı Balkan” ülkelerinde reformlara yönelik ilerlemeyi değerlendiren yıllık genişleme paketinde ve AB genişlemesine ilişkin Konsey sonuçlarında yer almamaya başlamıştır. “Batı Balkanlar” olarak ifade edilen bölgedeki bu daralma, tanımın coğrafi veya tarihsel değil siyasal olduğunun göstergelerinden biridir.[4] Bugün bir katılım süreci terimi olan “Batı Balkanlar” içerisine dahil edilen altı ülke kalmıştır: Karadağ, Bosna Hersek, Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova.[5] AB üyelik beklentileri uzun yıllardır devam eden bu ülkeler, “Batı Balkanlar” teriminde sıkışmışlar ve AB’ye henüz dahil olamamışlardır.
Kimlik, mekanın önemli bir bileşenidir.[6] Buradan hareketle Balkan kimliğinin AB üyeliğinden bağımsız bir biçimde ortak tarihsel, kültürel ve toplumsal bir sürecin ürünü olduğu vurgulanmalıdır. Örneğin, Kuzey-Baltık Sekizlisi (NB8) isimli bir işbirliği formatı mevcuttur. Bu oluşumun altı üyesi (Danimarka, Estonya, Finlandiya, Letonya, Litvanya ve İsveç) aynı zamanda AB üyesiyken ikisi (İzlanda ve Norveç) AB üyesi değildir. Görüldüğü gibi bu ülkelerin AB üyesi olmaları veya olmamaları, bölgesel kimliklerini devam ettirmelerine engel olmamıştır. Bu örnekten yola çıkılırsa eğer, koşut bir biçimde Balkan kimliğinin de muhafaza edilmesiyle erozyona uğraması engellenebilir. Sonuç olarak, “Batı Balkanlar” söylemi; coğrafi ve tarihi gerçeklikten uzak bir biçimde AB’nin bir amaca yönelik olarak siyasal bir mühendislik ile inşa ettiği ve stratejik-jeopolitik bir araç olarak kullandığı, keyfi tanımlanmış, dışlayıcı bir kavramdır. Dolayısıyla da sosyal bilimlerdeki kavramların her zaman masum olmadıkları ve tarafgir bir şekilde belli amaçlara hizmet edebildikleri dikkate alınmalıdır.
[1] Michel Foucault, L'ordre du discours: Leçon inaugurale au Collège de Francе prononcée le 2 décembre 1970 (Gallimard, 1971), 12.
[2] KOLSTØ, PÅL. “‘Western Balkans’ as the New Balkans: Regional Names as Tools for Stigmatisation and Exclusion.” Europe-Asia Studies 68, no. 7 (2016): 1245–63. http://www.jstor.org/stable/43965065.
[3] DEMIRTAŞ, Birgül. AB’nin Dönüştürücü Gücü ve Batı Balkanlar’da Demokratikleşme Süreci: Başarılanlar ve Başarılamayanlar. Hukuki, Siyasi Ve İktisadi Yönleriyle Avrupa Bütünleşmesinde Son Gelişmeler Ve Türkiye-Ab İlişkileri Ataum 30. Yıl Armağanı, 2018.
[4] Lika, Liridon. “The Meaning of the Western Balkans Concept for the EU: Genuine Inclusion or Polite Exclusion?” Journal of Southeast European & Black Sea Studies 24, no. 1 (March 1, 2024): 63–78. doi:10.1080/14683857.2023.2170204.
[5] André De Munter, “The Western Balkans,” European Parliament, Nisan 2025, https://www.europarl.europa.eu/factsheets/en/sheet/168/the-western-balkans.
[6] Stedman, Richard C. "Toward a social psychology of place: Predicting behavior from place-based cognitions, attitude, and identity." Environment and behavior 34, no. 5 (2002): 561-581. https://doi.org/10.1177/0013916502034005001
© 2009-2025 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır
Henüz Yorum Yapılmamış.
-
AZERBAYCAN-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA COP29 DEĞERLENDİRMESİ
Bekir Caner ŞAFAK 11.12.2024 -
ERMENİSTAN’IN AŞKABAT ANLAŞMASI’NA KATILMA KARARI
Bekir Caner ŞAFAK 22.05.2025 -
ORTA KORİDOR’DA GELİŞEN TRANSİT GÜZERGAHLAR
Bekir Caner ŞAFAK 19.03.2025 -
SİYASAL BİR AYRIMCILIK: “BATI BALKANLAR” SÖYLEMİ VE BALKAN KİMLİĞİNİN SORGULANMASI
Bekir Caner ŞAFAK 04.07.2025 -
KÜRESEL LNG ARZINDAKİ ARTIŞ TÜRKİYE İÇİN BİR FIRSAT MI?
Bekir Caner ŞAFAK 03.03.2025
-
DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNDA ÇÖZÜM YÖNÜNDE YENİ BİR ADIM ATILAMADI
Alev KILIÇ 11.12.2012 -
KİTAP DEĞERLENDİRMESİ: KAYIP KENTTEN MANEVİ VATANA
AVİM 28.06.2018 -
KAZAKİSTAN VE ULUSLARARASI ATOM ENERJİSİ KURUMU (UAEK) ARASINDA URANYUM BANKASI ANLAŞMASI
Pelin EMLİK 06.09.2015 -
FRANSIZ SENATOSU KARARI
Ömer Engin LÜTEM 06.05.2011 -
YENİ YILDA EKONOMİK ÖNGÖRÜLER VE SİYASİ YANSIMALARI
Alev KILIÇ 09.01.2013
-
THE ARMENIAN QUESTION - BASIC KNOWLEDGE AND DOCUMENTATION -
THE TRUTH WILL OUT -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
ERMENİ SORUNU - TEMEL BİLGİ VE BELGELER (2. BASKI)
-
"TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ YARINI" BAŞLIKLI KONFERANS