ERMENİSTAN’IN BAŞBAKANI DEĞİŞTİ ANCAK SÖYLEM HALA AYNI
Yorum No : 2018 / 42
15.05.2018
5 dk okuma

Nikol Paşinyan, Ermenistan’da Başbakan seçilmesinin ardından, ilk ziyaretini 9 Mayıs’ta Dağlık Karabağ’a gerçekleştirdi. Paşinyan, Ermenistan’ın uzun süredir işgal altında tuttuğu Dağlık Karabağ’ın Hankendi (Stepanakert) şehrinde, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceği ve Karabağ politikası hakkında bazı açıklamalarda bulundu. Paşinyan’ın bu açıklamalarından yola çıkarak yakın gelecekte izleyebileceği dış politikaya dair bir takım çıkarımlar yapmak mümkün görünüyor. Bunun için öncelikle Türkiye hakkındaki sözlerine, daha sonra ise Karabağ’a dair açıklamalarına yakından bakmak gerekiyor. 

Paşinyan Türkiye hakkında yaptığı açıklamalarında şunları söylemiştir;

“Biz Türkiye ile ön şartsız ikili ilişkilerin normalleşmesinden yanayız. Biz herhangi ön şart aramıyoruz. Arayan taraf Türkiye. Bu ön şartı da üçüncü bir ülkeyle olan ilişkilerine bağlıyor [Azerbaycan’ı kastediyor]. Biz soykırımı tanımalarını da beklemiyoruz. Biz bu konunun uluslararası düzeyde tanınması için çaba sarf ediyoruz. Bunu da benzer trajedinin bir daha tekrarlanmaması için yapıyoruz.”[1]

Bilindiği üzere, Ermenistan siyasetinde bu tarz söylemler sıklıkla tekrarlanmaktadır. Örneğin Serj Sarkisyan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 72. oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin önkoşul içeren tavrının Zürih Protokollerinin ruhuna zarar verdiğini söylemişti.[2] Daha sonra ise söz konusu protokolleri tek taraflı olarak iptal ettiğini açıklamıştı.[3]  Bir halk hareketiyle iktidara gelen ve ülkeyi yeni bir çizgiye oturtma iddiasında olan Paşinyan’ın bu demeci de bir nevi eski söylemin tekrarı niteliğindir. Paşinyan’ın ön koşullar olmadan ikili ilişkilerin normalleştirilmesinden yana olduğu şeklindeki ifadesi aslında Ermenistan’da sürekli ifade edilen ve hiç de yeni olmayan bir söylemin, hem de aynı sözcüklerle, ifadesinden başka bir şey değildir. Dolayısı ile şu aşamada Ermenistan’ın Türkiye’ye yönelik politikasında herhangi bir farklılık görülmemektedir.

Kaldı ki, Başbakan seçilmesinin hemen ardından ilk resmi ziyaretini Dağlık Karabağ’a gerçekleştirmesi ve ziyaretinin zamanlaması da manidardır. 8 Mayıs tarihi Azerbaycan’ın Şuşa kentinin işgal edildiği tarihtir. Şuşa’nın işgalinin yıl dönümünde Paşinyan, Dağlık Karabağ’ın kendi kaderini tayin etme (self determinasyon) hakkının Azerbaycan tarafından tanınması gerektiğini dile getirmiştir. Karabağ için barış müzakerelerinden yana olduğunu fakat bu müzakerelerde Dağlık Karabağ’daki de facto Ermeni yönetiminin kendisini temsil etme hakkı bulunduğunu ifade etmiştir.[4]  Dolayısı ile Ermenistan’ın bundan sonra Karabağ’ın hakları ile ilgili herhangi bir meseleyi dile getirmeyeceğini belirtmiştir.

Dolayısıyla Paşinyan, Karabağ sorunu hakkında yeni bir açılım önermemektedir. Şimdiye kadar herhangi bir olumlu sonuç vermemiş siyaseti sürdürmek niyetindedir. Bu çerçevede, meseleyi Azerbaycan-Karabağ’daki illegal, de facto Ermeni yönetimi arasındaki bir sorun olarak göstermeye çalışmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, Dağlık Karabağ’da bugüne kadar sürdürülmekte olan işgal, Ermenistan tarafından yapılmış bir işgaldir. Dağlık Karabağ savaşı sırasında BM tarafından alınan 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlar da, Ermenistan’ın saldırgan ve işgalci taraf olduğunu teyit etmektedir.[5] Diğer yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Chiragov ve Diğerleri / Ermenistan davasında davalı tarafın Ermenistan Cumhuriyeti olduğuna hükmetmiştir.[6] Karar metninde etkin kontrol tanımlamasına yer vererek Ermenistan’ın açıkça işgalci konumda olduğunu teyit etmektedir. Bu davanın tutanaklarında, Dağlık Karabağ sözde yönetiminin bağımsız ve özerk bir yönetim olmadığı, siyasi, askeri ve ekonomik açısından Ermenistan’a bağımlı olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, Paşinyan’ın Karabağ sorununu Azerbaycan ve sözde Karabağ yönetimi arasında bir sorunmuş gibi gösterme çabası sonuçsuz kalmaya mahkum bir çabadır.

Son olarak, Paşinyan’ın 1915 olaylarının uluslararası alanda soykırım olarak tanınması için çaba sarf edileceğini söylemesi de Türkiye ile ilişkilerinde eski çizginin devam ettirileceğini göstermektedir. Böyle bir çaba, Türkiye üzerinde baskı kurma amacını taşımaktadır. Hakkında herhangi bir geçerli yargı kararı bulunmayan bu tartışmalı tarihi olayları uluslararası platforma taşımak üzerinden izlenecek bir siyaset, Paşinyan’ın seleflerinden farklı bir politika benimsemeyeceğini göstermektedir.

 

 


[1] “Paşinyan'dan sürpriz Türkiye açıklaması”. Haber7.  09 Mayıs 2018 http://www.haber7.com/dis-politika/haber/2620787-pasinyandan-surpriz-turkiye-aciklamasi (Erişim: 14.05.2018)

[2] “Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'dan Türkiye açıklaması”. HaberTürk. 21. 09. 2017. http://www.haberturk.com/ermenistan-cumhurbaskani-serj-sarkisyan-dan-turkiye-aciklamasi-1640324 (Erişim: 14.05.2018)

[3] Ibid.

[4] “We can speak about mutual concessions only in case Azerbaijan recognizes Artsakh’s right to self-determination – Armenian PM”. ArmenPress. 09.05.2018  https://armenpress.am/eng/news/932932.html (Erişim: 14.05.2018)

[5] Dilaver T. “Ermenistan Cumhurbaşkanının Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisindeki Konuşması”. AVİM. 02 Şubat.2018. http://avim.org.tr/tr/Yorum/ERMENISTAN-CUMHURBASKANININ-AVRUPA-KONSEYI-PARLAMENTERLER-MECLISINDEKI-KONUSMASI (Erişim: 13 Mayıs 2018)

[6] Tuncel T. K. “Hukuki Açıdan Dağlık Karabağ Sorunu: Chiragov ve Diğerleri v. Ermenistan Davası” .  26.06.2015. http://avim.org.tr/tr/Analiz/HUKUKI-ACIDAN-DAGLIK-KARABAG-SORUNU-CHIRAGOV-VE-DIGERLERI-V-ERMENISTAN-DAVASI (Erişim: 13 Mayıs 2018)


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten