ABD DIŞİŞLERİ BAKANI TILLERSON’UN SENATÖR MENENDEZ’İN SORULARINA YANITLARI
Yorum No : 2017 / 15
13.02.2017
7 dk okuma

ABD’de 8 Kasım 2016’da gerçekleştirilen 58. başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçi Donald Trump’ın kazanması sonrasında, bu ülkenin en üst yönetim kadrosunun oluşturulması aşamasına geçildi. Bu sürecin bir parçası olarak 1 Şubat 2017 tarihinde Rex Wayne Tillerson, ABD’nin 69. Dışişleri Bakanı olarak göreve başladı.

Tillerson’ın adaylığının onaylanması aşamasında, New Jersey eyaleti senatörlerinden Demokrat Partili Robert (Bob) Menendez, Tillerson'ın yanıtlaması talebiyle, ABD-Ermenistan ekonomik ilişkileri, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ ihtilafı, 1915 olayları, Ermenistan-Türkiye ilişkileri, ve Diyarbakır'daki Ermeni Kilisesi ile ilgili konulara da değinen sorularını yazılı olarak sundu. Bu sorular ve Tillerson’ın bu sorulara verdiği yazılı yanıtlar 09.02.2017 tarihli AVİM Günlük Bülteni ve AVİM Blogu’nda yayınlanmıştır.[1]

Menendez’in Tillerson’a yönelttiği sorular ile ilgili dikkat çeken ilk husus, bu soruların ABD dış politikası açısından birincil derecede önem taşıyan ve kamuoyunda çokça tartışılan konular hakkında değil, ABD dış politikası için ancak ikincil derecede öneme sahip ABD ve Ermenistan arasındaki ekonomik ilişkiler, bundan da öte, ABD dış politikası açısından ne gibi bir öneme sahip olduğu anlaşılamayan Diyarbakır'daki Ermeni Kilisesi gibi konular hakkında olmasıdır. İşin aslı, Menendez’in amacının, ABD’nin önümüzdeki süreçte izleyeceği dış politikayı sorgulamak olmadığı çok açıktır.   

Menendez’in Tillerson’a yönelttiği soruların, ABD ve diğer ülkelerde faaliyet yürüten “soykırım lobisinin” artık sıradanlaşmış, yavan ve manipülatif argümanlarının oldukça özensiz ve kaba bir şekilde formüle edilmiş halinden başka bir şey olmadığı görülmektedir. Bu durum, ABD siyasal siyasal sistemi içerisinde genel olarak etnik lobilerin, özel olarak ise Ermeni lobisinin, siyasal elitler ile zaman zaman yasal ve meşru sınırları zorlayan ilişkileri hakkında bilgi sahibi olmayanlar için şaşırtıcı gelebilir. Ne var ki, etnik lobicilik ABD siyasal sisteminin bir parçasıdır.

Menendez, ABD’deki Ermeni lobisi ile yakın ilişkide olan, ABD senatosunda Ermeni lobisinin sözcülüğünü yapan senatörlerden biridir. Menendez hakkında yapılacak hızlı bir Google taraması, bu senatörün Daşnaksutyun Partisi’nin ABD’deki lobi örgütü olan Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (Armenian Natinal Committee of America)  ile ne denli yakın bir ilişki içinde olduğunu gösterecektir. Dolayısıyla, Menendez’in ABD senatosunda gündeme gelen çeşitli soykırım karar tasarıları ile ilgili faaliyetlerine de şaşmamak gerekir. Bu faaliyetleri nedeniyle Menendez’in 2009 yılında ABD’deki iki Ermeni Kilise örgütlenmesinden biri olan Daşnaksutyun Partisi’nin kontrolündeki “Amerika Ermeni Kilisesi"nin "Doğu Bölgesi Piskoposluğu” (Eastern Diocese of the Armenian Church of America) tarafından “Ermenilerin Dostu” (Friend of Armenians) ödülüne layık görüldüğünün[2] hatırlanması, Menendezin, ABD’deki radikal Ermeni çevreleri ile ilişkilerinin anlaşılması açısından faydalı olacaktır.

Menendez, Tillerson’a yönelttiği Karabağ ile ilgili sorusunda, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ ihtilafı nedeniyle Güney Kafkasya’da yaşanan çatışmaların sorumlusu olarak Azerbaycan’ı göstermiştir. Ne var ki bunu yaparken, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi önemli uluslararası kuruluşların pek çok kez teyit ettiği bir olgu olan Karabağ’ın Ermenistan işgali altında olduğu gerçeğini görmezden gelmektedir.

1915 olayları ile ilgili sorusu ise artık kabak tadı vermiş olan sıradan retoriğin tekrarından ibarettir. Bunun yanında, Menendez ilgili sorusunda Türkiye’de “soykırım” üzene yayınlanan kitapların yasaklandığını iddia ederek ya Türkiye hakkındaki cehaletini ortaya koymuş yada açıkça yalan söylemiştir. Menendez’in yine ya cahilliğinin yada yalan söylemekten imtina etmezliğinin bir dışa vurumu olarak, Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişki olmamasının uluslararası anlaşmalara aykırılığı iddiasında bulunmuştur. 2009 yılında imzalanan fakat yürürlüğe konmayan meşhur protokollerle ilgili sözleri ise “soykırım lobisinin” standart söylemlerinden olan Türkiye Devleti-Türkiye toplumu arasındaki ikilik propagandasından başka bir şey değildir (bu propagandanın bir varyasyonu da “Ermeni soykırımını” kabul eden “iyi Türkler”  ile kabul etmeyen “kötü Türkler” arasındaki ikilik iddiasıdır). Ayrıca, anlaşılan hamileri Menendez’e, bu protokollerin Ermenistan Cumhurbaşkanı Sargsyan tarafında 2015 yılında meclis gündeminden çekildiğini söylemeyi unutmuştur.

Menendez, Orta Doğu’daki İŞID vahşetine, bu vahşetin tek mağduru Hristiyanlarmış gibi değinmiştir. Bu kuşkusuz, ABD’de dini hassasiyetleri yüksek kamuoyu ve siyasal elit düşünülerek yapılmış bir hamledir. Ayrıca, bununla ilgili sorunun “soykırım” ile ilgili soruların arasında sorulması da, “soykırım lobisinin” son yıllarda daha yoğun olarak izlemeye başladığı bir stratejinin yansımasıdır. Açıkça gözlemlenebileceği üzere, “soykırım lobisi” son yıllarda, “Ermeni soykırımını”, “Müslüman Türklerin Osmanlı’daki Hristiyan halklara karşı gerçekleştirdiği soykırım” bağlamına oturtarak ve bu sayede günümüzde çeşitli çevreler tarafından pompalanan “Müslüman-Hristiyan ikiliği” algısından faydalanarak, iddialarına taraftar kazanma çabası içindedir.

Son olarak, Menendez, Ermenistan’ın nüfusuna oranla en fazla Suriyeli mülteci kabul eden üçüncü ülke olduğunu belirtmiştir. Ne var k,  bunu yaparken, Ermenistan’ın etnik ve dinsel alt-kimliklerinden bağımsız olarak tüm Suriyelileri değil, Suriyeli-Ermenileri kabul ettiği ve gelenleri Karabağ’daki işgali pekiştirmek için buraya yerleştirmeye çalıştığı gerçeğini vurgulamaya gerek duymamıştır.   

Yeni Dışişleri Bakanı Tillerson’un, Menedez’in maksatlı sorularını oldukça soğukkanlı ve mesafeli bir üslupla ve duruşunu bozmadan yanıtladığı görülmektedir. Hatta, Tillerson'un, Menendez’in iki farklı sorusuna aynı cevabı verdiği de görülmektedir. Buradaki tavır oldukça açıktır.

Dışişleri Bakanı Tillerson’ın yanıtlarında dikkat çeken bir başka husus ise, Menendez’in “soykırım” hakkındaki ısrarlı soruları karşısında soykırım kelimesini kullanmadan “1915’in trajik mezalimi” şeklinde bir ifade kullanmasıdır. Bunun yanında, Ermenistan ve Türkiye arasında açık diyaloğu ve “tarihsel olayların bütüncül incelenmesi/izah edilmesini” savunacağını belirterek, aslında yıllardan beri Türk tarafının ileri sürdüğü argümanı dile getirmiştir.

Tillerson’ın, Menendez’in sorularına verdiği yanıtlar üslup ve içerik olarak bir bütün olarak değerlendirildiğinde, önümüzdeki dönemde ABD’nin Güney Kafkasya, Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan’ı ilgilendiren konularda daha dengeli ve gerçekleri daha fazla göz önünde tutan bir tutum izleyeceği kanısına varılabilir. Kuşkusuz, ABD’nin izleyeceği böylesi bir dengeli tutum, önümüzdeki dönemde Türkiye-ABD ilişkilerini karşılıklı çıkarlar esasına dayalı, güçlü ve sağlıklı bir zemin üzerinde inşa etme çabalarına katkıda bulunacaktır.  

 


[1] http://avim.org.tr/Blog/US-Secretary-of-State-Rex-Wayne-Tillerson-s-Answers-to-the-Questions-of-the-New-Jersey-State-Senator-Robert-Bob-Menendez

[2] https://www.armenianchurch-ed.net/news-details/sen-bob-menendez-will-accept-the-quotfriend-of-the-armeniansquot-award-duirng-diocesan-banquet-may-1-in-philadelphia/


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten