KİLİSE MALLARI VE AMERİKAN KONGRESİ
Yorum No : 2014 / 52
10.04.2014
7 dk okuma

Ömer Engin LÜTEM

E. Büyükelçi

 

Osmanlı vatandaşı olup çeşitli nedenlerle ABD’ye göç etmiş olan Ermeni ve Rumlar Türkiye’ye karşı olumsuz tutumlarının bir yansıması olarak ABD Kongresi’nin Türkiye’deki Hristiyanların dini yönden ayrımcılığa tabi tutulduğunu ileri süren ve özellikle halen faal olmayan bazı kilise ve dini yapıların ”hak sahibine “geri verilmesini talep eden kararlar alınmasına uğraşmaktadırlar.

 

Bu hususta yapılan çeşitli girişimler sonucunda Temsilciler Meclisi 14 Aralık 2011 tarihli ve H.RES. 306 sayılı bir kararında Türkiye’den, özetle, şu hususların yerine getirilmesini istemişti:

 

 

a)    Her türlü dini ayırımcılığa son vermesi,

b)   Her türlü dini ayinin, dini eğitimin, dini personel atamalarının, dini toplantıların, sosyal hizmetlerin ve diğer dini faaliyetlerin yapılmasına izin vermesi,

c)    Tüm kiliselerin ve diğer ayin yerlerinin, manastırların, dini okullarının, hastanelerin, dini anıtların, dini kutsal eşyanın, kutsal yerlerin ve diğer dini yapıların ve ayrıca taşınır dini eşyanın hak sahiplerine geri vermesi,

d)    Kiliselerin ve diğer ayin yerlerinin, manastırların, dini okulların, hastanelerin, dini anıtların, tüm dini yapıtların muhafazasına, yeniden inşasına ve onarılmasına izin vermesi.

 

Bu metni okuyanlar Türkiye’de dini ayırımcılık olduğu, dini faaliyetlerin engellendiği, din eğitimi verilmesine, din adamı yetiştirilmesine müsaade edilmediği ve tüm Hıristiyan ibadet yerlere, manastırlara, okullara, hastanelere el konulduğu gibi bir kanı edinmektedirler. Oysa Türkiye’de dini ayrımcılık yoktur.  Dini alanda engellemeler de söz konusu değildir. Vakıflar Kanunu hükümlerine uyulmadığı için bazı Hıristiyan mallarına el konmuş olduğu doğru olmakla beraber bunlar istisnadır. Din adamı yetiştiren Heybeliada Rum Ruhban Okulu’nun yeniden faaliyete geçmesi ise, Türk eğitim mevzuatının tam olarak uygulanması, mütekabiliyet çerçevesinde, Batı Trakya Türklerinin bazı sorunlarının çözülmesi halinde gerçekleşecektir.

 

Mallara gelince, geçmişte yasal koşular yerine getirilmediği için el konan bazı dini taşınmaz mallar sahiplerine iade edilmiştir. Van’daki Ahtamar Kilisesi gibi, sanat değeri olan Ermeni ibadet yerlerinin restorasyonu gerçekleştirilmiş ve ibadete açılmıştır. Trabzon’daki Rum Sümela Manastırı’nda da ayin yapılmasına izin verilmiş ve İstanbul’daki Rum Patrikhanesi’ne de hizmet etmek üzere bazı yabancı metropolitlere Türk vatandaşı olma hakkı tanınmıştır.

 

Bu uygulama Türkiye’de gayrimüslimlerde memnuniyet yaratmış ayrıca yabancı çevrelerde de olumlu karşılanmıştır. Hal böyle iken Temsilciler Meclisi’nin söz konusu kararı almasının nedeni anlaşılamamış ve bu kararın amaçları hakkında kuşkular doğmuştur. Ancak bu tür kararların uygulama mecburiyeti olmadığı için bu konu üzerinde fazla durulmamıştır. Ne var ki bu tür metinler Türkiye ve yönetimini karaladıklarından aleyhinde propaganda niteliği de taşımaktadır.

 

Türkiye’nin bu karara kayda değer bir tepki göstermemesi bu konunun daha somut önerilerle yeniden gündeme getirilmesine neden olmuştur. Kilise malları konusunda 28 Mart 2014 tarihinde H.RES. 4347 sayı ile bir ikinci karar tasarısı daha Temsilciler Meclisi’ne sunulmuştur.  Bu tasarının bir özelliği de ”Türkiye’nin Hristiyan Kiliselerine İlişkin Sorumluluğu Yasası” başlığını taşımasıdır. Ancak ortada bir yasa değil bir karar tasarısı vardır. Karar tasarısı kabul edildiği takdirde bunun kolayca bir yasaya dönüştürülebileceği düşüncesi ile bu yola başvurulduğu tahmin edilmektedir.

 

Tasarının içeriğine gelince, yukarıda değindiğimiz H.RES.306 sayılı karara ve ayrıca 2010 yılında H.RES.1631 numarayla kabul edilmiş olan Kuzey Kıbrıs’taki dini yerlere ilişkin karara atıfta bulunulmaktadır. Tasarıda, özetle,  son yıllarda Türk Hükümeti’nin bazı kiliseleri sahiplerine iade ettiği ancak bu alanda daha yapılacak çok şey olduğu belirtildikten sonra, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye tarafından işgaline, Türkiye’de dini azınlıklara ayırımcılık uygulandığına, bazı Hristiyan din adamlarına saldırıda bulunulduğuna, Ekümenik Patrikhane’nin uluslararası kutsal statüsünün tanınmadığına, Patriklerin Türk vatandaşı olmasının istendiğine ve diğer bazı hususlara değinildikten sonra şunların yerine getirilmesi istenmektedir.

 

a.    Amerikan Dişileri Bakanı bu kararın kabul edilmesinden 180 gün sonra başlamak ve 2021 yılına kadar sürmek üzere her yıl Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi ve Senato Dış İlişkiler Komitesi’ne Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta geri verilmemiş olan ve ayrıca, çalınmış, el konmuş veya başka bir şekilde sahiplerine iade edilmemiş bulunan kiliseler, dini yerler ve diğer yapılar hakkında bir rapor verecektir. Bu rapor geri verilmemiş dini yapıların bir listesini de içerecektir. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin bir temsilcisi bir önceki yıla göre bu malların sahiplerine iadesi hakkında da bilgi vereceklerdir.

 

b.    Bu bilgiler ABD tarafından yayımlanan İnsan Haklarına İlişkin Uygulamalar ve Uluslararası Dini Özgürlükler yıllık ülke raporuna konacaktır.  

 

Söz konusu tasarı bu haliyle uluslararası hukuka aykırıdır, zira ABD ile hiçbir hukuki ilişkisi bulunmayan bazı yapılar hakkında ne gibi bir işlem yapılacağını saptamakta ve bu konuda Türkiye Cumhuriyeti’ne (temsilcisine) talimat verilmektedir. Böyle yapmakla da Türkiye’nin egemenlik hakları çiğnemektedir.

 

Bu yapılara ilişkin talepler varsa bunların önce Türkiye idari makamlarına iletilmesi, istenilen sonuç alınmadığı takdirde Türkiye’ye yargıya başvurulması ve gerekiyorsa konunun uluslararası yargıya götürülmesi gerekmektedir. Bu konuda Kongre dâhil hiçbir Amerikan veya diğer bir devlet makamının yetkisi yoktur.

 

Normal koşullarda uluslararası hukuka aykırı olan bu tasarının kabul edilmemesi gerekmekte ve bizzat Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın, başka bir ülkenin iç işlerine karışılmasını ön gördüğü için, bu tasarıya karşı çıkması beklenmektedir.

 

Kabul edilse ve hatta yasa gücü kazansa dahi bu tasarının Türkiye’de uygulanması mümkün değildir. Ancak kabul edildiği takdirde Türkiye-Amerikan ilişkilerini gayet olumsuz etkileyeceğini şimdiden bellidir.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten