SON UMUT
Yorum No : 2015 / 15
18.02.2015
4 dk okuma

19.02.2015

Dilay Boztepe, AVİM

 

SON UMUT


Son Umut, başrollerini Akademi Ödüllü aktör Russell Crowe, Olga Kurylenko, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan gibi isimlerin paylaştığı, Çanakkale Savaşı’nı konu alan ve 26 Aralık’ta Türkiye sinemalarında vizyona giren bir filmdir. İnternet Film Veri Tabanı olarak bilinen IMDb’den 10 üzerinden 8.1 puan alan Son Umut birçok Avrupa ülkesinde daha vizyona girmemiş olup Crowe’un da ilk yönetmenlik denemesidir. Film, ünlü aktör Yılmaz Erdoğan’a Avustralya’da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü kazandırmıştır. Filmde Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinden sonra, İtilaf devletleri safında Osmanlı Devleti’ne karşı savaşan üç oğlunu bulmak için Avustralya’dan İngiliz işgali altındaki İstanbul’a gelen bir babanın hikayesi anlatılmaktadır. Film, Türk askerlerinin de yardımıyla çocuklarının akıbetini öğrenen baba ile savaş sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve bağımsızlığı için mücadele eden bir ulusun durumunu gözler önüne sermesi itibariyle izleyicinin ilgisini çekmektedir.


Çoğu Hollywood filmlerinden farklı olarak Son Umut, Türkiye’yi ve Türkleri kötü olarak göstermemiş, aksine onları düşman askerlerinin cansız bedenlerine bile saygı duyan ve onlar için ayrıca bir mezarlık inşa eden bir millet olduğunu takdim etmiştir. Anzak askerlerinin ‘Biz neden buradayız? Burada ne yapıyoruz?’ gibi hayıflanmalarını da içeren film, abartıdan uzak bir şekilde, tarihsel gerçekliği hem güldürerek hem de düşündürerek izleyiciyle buluşturmuştur. Türk hamamı, Türk kahvesi, semazen gibi Türk kültürüne ait unsurlar da filmde yerini bulmuştur.


Film, Çanakkale Savaşı’nın 100. Yılında vizyona girmesi nedeniyle ayrıca önem taşımaktadır. Günümüzde dahi her sene Anzak torunları atalarını anmak için Çanakkale’ye gelmektedirler. Çanakkale Savaşı’nın komutanı Gazi Mustafa Kemal’in, Anzaklara karşı savaşmasına rağmen, Avustralya ve Yeni Zelanda’da çok sayıda heykeli ve anıtının bulunması, Çanakkale’nin önemini anlatmaya yetmektedir.


Son Umut filminde Birinci Dünya Savaşı sonunda işgal edilen Osmanlı toprakları üzerindeki işgalci güçlerle bağımsızlığını geri almak için savaşan Türk halkının mücadelesi de konu almaktadır. Savaştan yenik ayrılmış ve toprakları diğer güçler arasında paylaşılmaya başlanmış olan Osmanlı Devleti’nde genç bir komutan olan Mustafa Kemal’in, Kuva-yi Milliye güçleriyle birlikte işgal altında olmayan tek yer olan Anadolu’ya geçmesi ve bağımsızlık mücadelesini başlatması da filmin konusu içinde yer almaktadır. İşgal altındaki topraklarını kurtarmak ve kendi kaderlerini çizmek için uğraş veren Mustafa Kemal komutasında Türk halkının herhangi bir gruba karşı katliam işlemek gibi bir düşüncesi, zamanı ve amacı olamayacağı da filmde işlenmiştir. Örneğin filmde Anadolu’yu ortalarına kadar işgal eden ve halka zarar veren Yunanlara karşı direnen askerlerden bahsedilmiştir. Filmde konu edilen iki Osmanlı askerinin konuşmalarından da anlaşılacağı üzere Osmanlı askerleri cepheden cepheye hiç durmadan savaşmışlardır. İşte bu filmi sinema ve sanatsal yönden değil ama ele aldığı konu itibariyle özel hale getiren, Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı halkına ve bu topraklarda yaşayanlara etkilerini, savaşan tarafların tümünün de dahil edildiği bir anlayışla anlatmasından ileri gelmektedir. Aynı zamanda Osmanlı toplumunu büyük bir savaşın ardından bir yandan yaralarını sararken, diğer yandan ülkesini işgale gelen asker oğullarının akıbetini öğrenmeye çalışan bir babaya yardım eden karakterler olarak göstermesi bakımından üzerinde düşünmeyi fazlasıyla hak eden bir filmdir.

 

Fotoğraf: Atatürk Anıtı, Canberra/Avustralya
 


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten