KAZAKİSTAN’DA PROTESTOLAR VE SİYASİ KRİZ
Yorum No : 2022 / 8
02.02.2022
6 dk okuma

2 Ocak 2022 tarihinde Kazakistan’da akaryakıt fiyatlarına yapılan zammı protesto etmek üzere Zhanaozen ve Aktau şehirlerinde başlayan gösteriler tüm Kazakistan’a yayılmış ve ciddi bir görünüm kazanmıştır.   Hükümetin kısa sürede olaylara hakim olamaması üzerine bunalım büyümüş ve 5 Ocak’ta Başbakan Askar Mamin istifasını Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’e sunmuştur. Tokayev yaptığı ilk açıklamada, çıkan olayları onaylamadığını ve bunlara en sert tedbirlerle mukabele edileceğini belirtmiştir.  Bu açıklama, halkı yatıştırmamış, olaylar genişlemiştir. Durumun kontrolden çıkma tehlikesinin ortaya çıkması üzerine Tokayev, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ)’ne başvurmuş ve olaylara müdahale etmek üzere güç gönderilmesi talebini iletmiştir. Tokayev bu müracaatını yaparken ülkede patlak veren olayları dış güçlerin müdahalesi olarak tanımlamış, olaylarda dışarıda eğitilen teröristlerin rol oynadığını ifade etmiştir. Gerçekten de gösteriler sırasında silahlı bazı grupların ortaya çıktığının görülmesiyle beraber, ülke çapında geniş yankı bulan bu olayların temel nedenleri doğal kaynakları itibarıyla zengin bir ülke olan Kazakistan’da gelir dağılımındaki eşitsizlikler, bazı büyük şehirlerde gösteriş amaçlı yapılan büyük projeler dışında halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap verecek herhangi bir atılım yapılmaması, yolsuzluklar, zimmet ve kayırmacılığın geniş boyuta ulaşması olmaktadır.

7 Ocak Cuma akşamından itibaren olaylar kontrol altına alınmaya başlanmış, bunda Cumhurbaşkanı Tokayev’in silahlı kuvvetlere, uyarı yapmadan, göstericilere ateş açma yetkisini verdiğini söylemesi etkili olmuştur. Bu gelişmeler ile paralel olarak KGAÖ 2500 kişilik bir barış gücünün gönderileceğini açıklamış ve Rusya, Belarus, Ermenistan ve daha sonra Kırgızistan’ın katılımı ile oluşan barış gücü Kazakistan’a intikal ederek durumu kontrol etmeye başlamıştır. Neticede olay yatıştırılmış, 5800 kişi tutuklanmış, 19’u güvenlik görevlisi olmak üzere, 225 kişi hayatını kaybetmiştir.

Olayların devam ettiği süreçte, Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, tecrübeli bir devlet adamı olarak, aktif siyasi hayattan çekildiğini ve Güvenlik Konseyi Başkanlığı dahil olmak üzere, kendi uhdesinde bulunan görevleri bıraktığını açıklamıştır. Ayrıca KazakGaz Ulusal Şirketi Yönetim Kurulu Başkanlığı, Ulusal Girişimciler Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı, KazTransOil Başkanlığı görevlerinde bulunan Nazarbayev’in üç damadı istifa etmiş ve Nazarbayev’in yeğeni Samat Abiş Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Birinci Yardımcısı görevden alınmıştır.

Bu suretle, Cumhurbaşkanlığı makamı Tokayev’e geçtiğinde olması gereken olmuş, Nazarbayev’in yetkilerinin tümünü bırakmasını bu ayaklanma sağlamıştır. Yine de bu konuya dikkatli yaklaşmak gereklidir. Bu noktada Uluslararası İlişkiler profesörü Henry Hale’in 2005 yılında yayınladığı petro-maden şirket yöneticileri, medya patronları dahil olmak üzere Sovyet sonrası ülkelerdeki seçkinlerin konsolidasyon ve çekişme döngülerindeki rollerini ele alan makalesi ufuk açıcıdır.[1] Hale’e göre siyasal değişim, otokrasi ile demokrasi arasında tamamen ilerici veya gerici atılımların gerçekleşmesinden ziyade döngüsel bir seyirde gerçekleşebilir.  Kaynakların belirli kesimlere transfer edildiği, devletlerin himayeci (patronaj) sistemlerinde, kilit görevlerdeki seçkinlerin konumlarını koruma veya ilerletme arzusu doğrultusunda, ekonomik kriz gibi durumlarda, seçkinlerin başkanın himaye sağlama gücüne ve sadık kalanları ödüllendirecek bir konumda olmadığına ilişkin algıları yükselirse, mücadeleyi kazanabilecek başka bir rakibe dair beklentileri oluşursa “otokratik yöntemlere karşı”, "yolsuzluğun kökünü kazıma" gerekçesi ileri sürülerek kitleleri etkilemede önemli rol oynayabilir ve değişimi tetikleyebilirler. Bu değişim sonucunda yeni bir patronaj sisteminin oluşması mümkündür, ancak bu hiçbir zaman bu ülkelerde demokrasiye doğru net bir ilerleme olmayacağı anlamına da gelmemektedir. Bu noktada, eski Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in siyaset sahnesinden çekilmesi sonrasında, halkın şikayet etmekte olduğu konuların çözülmesi görevinin Tokayev’e düştüğü bir gerçektir.

Kazakistan’a Rusya öncülüğünde KGAÖ’nden birliklerin gönderilmiş olması ise başlangıçta bazı tereddüt ve şüpheleri uyandırmış olmakla birlikte, kısa bir süre içerisinde müdahale gücünün geri çekilmeye başlayacağının açıklanması ve geri çekilme işleminin 10 gün içinde tamamlanacağının belirtilmesi memnuniyetle karşılanmıştır. Nitekim söz konusu güç görevini tamamlayarak Kazakistan’dan çekilmiştir.

Bazı gözlemciler Rusya’nın Kazakistan’a asker göndermesini olumsuz karşılamış ve Rus askerinin Kazakistan’dan çekilmeyeceğini öne sürmüşlerdir. Bazı yazarların Kazakistan’ın Türk Devletleri Teşkilatı’ndan (TDT) yardım istememesi ve Rus liderliğindeki KGAÖ’ye başvurmasını TDT bakımından olumsuz bir gelişme olarak nitelendirdiği görülmüştür. Ancak bunlar doğru yorumlar değildir. Kazakistan’ın üyesi olduğu askeri nitelikli iki örgüt mevcut olup bunlar KGAÖ ve Şangay İşbirliği Örgütü’dür. Türk Devletleri Teşkilatı’nın ise gerek kuruluş bildirgesinde gerek Vizyon 2040 belgesinde askeri nitelikte bir işbirliği yer almamaktadır, burada örgütün başta ekonomik ve ticari olmak üzere askeri nitelikte olmayan çalışma alanlarına işaret edildiği görülmektedir. Dolayısıyla TDT’den yardım istenmemesinin teşkilat açısından olumsuz olduğu görüşü dayanaksız kalmaktadır.

Kazakistan’daki söz konusu olaylardan Rusya’nın kazançlı çıktığını söylemek ise mümkündür. Ukrayna ihtilafı dolayısı ile Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sık sık işaret ettiği üzere, Rusya Kafkasya ve Orta Asya’da başat güç olduğunu ve nüfuzunu koruduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Kazakistan’ın da kazançlı çıkan taraf olduğu belirtilebilir. Kazakistan netice itibariyle bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyarak bu krizden çıkabilmiştir. Bundan sonra halkın isteklerine kulak veren, bu ayaklanmaya neden olan sıkıntılara çare bulabilen bir Kazakistan hem ülkesindeki istikrarı temin edebilecek hem de bölgedeki güçlü durumunu koruyabilecek bir konuma erişecektir.

 

[1] Henry E. Hale, “Regime Cycles: Democracy, Autocracy, and Revolution in Post-Soviet Eurasia”, World Politics, 2005, 58:1, pp 133-165. 


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten