BOSNA-HERSEK’İN YENİ HÜKÜMETİ SORGULANIYOR - 18 Ocak 2012
Paylaş :
PDF İndir :

12.04.2009


Dr. Erhan Türbedar

AVİM, 18 Ocak 2012

3 Ekim 2010’da Bosna-Hersek’te gerçekleşen genel seçimlerden neredeyse 15 ay sonra, ülkede yeni hükümetin kurulması doğrultusunda siyasi uzlaşama sağlanabildi. Ülkenin önde gelen altı siyasi partisi 28 Aralık 2011’da yeni hükümetin yapısı hakkında mutabakata varmış ve başbakanlık koltuğunun seçimde altıncı sırada olan bir partiye verileceğini duyurmuştu. Buna istinaden Bosna-Hersek Meclisi 12 Ocak 2012’de Hırvat asıllı Vyekoslav Bevanda’nın Başbakan olarak atanmasını onayladı. Böylece ülkede 15 aydan beri süren siyasi krize de bir nokta koyulmuş oldu. Siyasilerin uzlaşması ise halkta, 2012’nin Bosna-Hersek ve vatandaşları açısından daha başarılı bir yıl olabileceği yönünde bir ümit yarattı.

Bosna-Hersek’te 15 ay süren siyasi krizin ülkeye faturası ağır oldu. Kriz bir taraftan Bosna-Hersek’i siyasi ve ekonomik çöküntüye doğru sürükledi, diğer taraftan ülkenin AB’ye üyelik yolunun tıkanmasına neden oldu. Ne değişti de Bosnalı siyasiler büyük bir gecikmenin ardından uzlaşabildi sorusu cevapsız kaldıysa da, bölgede üç önemli gelişmenin yaşandığı bir ortamda yeni hükümete ilişkin mutabakatın sağlanmış olması dikkat çekicidir.

Bölgedeki birincisi önemli gelişme, 4 Aralık 2011 seçiminin ardından Hırvatistan’da bir iktidar değişiminin yaşanmış olmasıdır. Hırvatistan’da işbaşına gelen sol duruşlu yeni hükümet, Vaşington ve Brüksel’in ricasıyla, Bosnalı Hırvatların siyasilerini daha yapıcı davranmaya teşvik etmiş olabilir. Bosnalı Hırvatların iki önde gelen siyasi partisi HDZ ve HDZ 1990, cumhurbaşkanlık ve Federasyon hükümeti konularında kendilerine haksızlık yapıldığını düşünerek, müzakerelerde uzun süre katı tutum sergiledi. Bu nedenle özellikle HDZ lideri Dragan Çoviç’in uzlaşmaya yanaştırılması önem arz ediyordu.

İkinci önemli gelişmenin adresi, Nisan 2012 seçimleri için hazırlanmakta olan Sırbistan’dır. Sırbistan’ın mevcut hükümeti seçim tarihinden önce Sırbistan için AB’ye adaylık statüsünü elde etmeyi ve bu yoldan yeniden seçilebilmeyi ümit ediyor. Böyle bir ortamda, Bosnalı Sırpların uzlaşmaya ikna edilmesi konusunda Brüksel Belgrad’dan özel ricada bulunmuş olabilir. Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç ve Bosnalı Sırpların önde gelen lideri -Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik’in iyi birer dost oldukları biliniyor. Ne var ki, davranış ve söylemleriyle yıllardan beri Bosna-Hersek’i belirsizliğe sürükleyen Dodik’e, Belgrad ricası dışında bazı güvenceler de verilmiş olabilir. Her şeyden ABD Dodik’e, bir entite olarak Sırp Cumhuriyeti’nin varlığının sorgulanamayacağı yönündeki güvencesini yenilemiş bulunuyor. Diğer taraftan, yeni hükümetin kurulmasına ilişkin anlaşmanın sağlandığı gün, Bosna-Hersek halkı Milorad Dodik’e ve birkaç arkadaşına karşı yürütülen yolsuzluk soruşturmasının delil yetersizliği yüzünden durdurulduğunu öğrendi. Bu, yeni hükümete ilişkin mutabakattan önce yaşanan üçüncü önemli gelişmeydi. Bosna-Hersek medyasında, hükümetin kurulmasına razı olmasına karşılık birilerinin Dodik’e karşı yürütülen davanın düşürülmesini sağlamış olabileceği yönünde spekülasyonlar yapılıyor. Dodik ise kendisine karşı yürütülmüş olan soruşturmanın baştan beri siyasi bir nitelik taşıdığını ve

gerçek dışı suçlamalarla Sırp Cumhuriyeti’nin yönetimiyle hesaplaşılmaya çalışıldığını savundu.

Bosna-Hersek’te siyasilerin yeni hükümet konusunda mutabakata varmaları ardından, koalisyon hükümetinin ne kadar sağlıklı olacağı meselesi de tartışılmaya başladı. Nedenine gelince, koalisyon bir demokratik tercihten ziyade, bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bosna-Hersek Anayasası, bakanlar kurulunda üç kurucu milletin eşit temsilinin sağlanmasını öngörüyor. Bu kapsamda Boşnaklara dört bakanlık, Sırplara üç bakanlık ve Hırvatlara başbakanlık koltuğuyla birlikte iki bakanlığın tahsis edilmesini öngören mutabakata varılmış oldu. Hükümetin ciddi bir çalışma programının geliştirilmesi ise ihmal edildi.

Varılan hükümet mutabakatı kapsamında, liderler devlet kurumlarına ilişkin yönetici pozisyonlarını da siyasi parti kontenjanlarına göre paylaşmayı unutmadı. Normal koşullarda devlet kurumlarının başındakiler görevlerinin uzmanı olmaları koşuluyla, açılan iş ilanıyla seçilmesi gerekirdi. İşin kötüsü, hükümetin çalışmalarını denetlemekle görevli olan devlet kurumlarının başına da iktidar partilerinin siyasi kadrolarından atamaların yapılması üzerine uzlaşıldı. Böylece, iktidar partileri toplumsal yaşamın bütün alanlarına müdahale edebilecek ve kamu istihdamı olanaklarını da kontrolleri altında tutabilecek. Bosna-Hersek’teki bu hakikatın farkında olan gençlerin son zamanlarda artan oranlarda siyasi partilere kaydını yaptırdığı belirtiliyor. Uzmanlar ise, siyasi partilere çok fazla üstünlüğün sağlandığı Bosna-Hersek’te hukukun üstünlüğü ilkesinin zarar görebileceği yönünde uyarılarda bulunuyor.




Henüz Yorum Yapılmamış.