İZMİR YANGINI VE ERMENİ İDDİALARINDA BİR ÇELİŞKİ DAHA
Yorum No : 2012 / 87
14.12.2012
2 dk okuma

Ermenistan haber ajanslarında bildirildiğine göre, Amerika’da yaşayan, ermeni iddialarının önde gelen kaynaklarından, ermeni asıllı emekli bir profesör Eylül 1922 İzmir yangının 90ıncı yılında, kenti terk etmek zorunda kalan Ermenilerin anısına, yangını Türklerin kasıtlı olarak başlattığı ve hedefin kentten kaçan rum ve ermeni nufus olduğu doğrultusundaki iddialarını bir dizi merkezde düzenlenecek toplantılarda anlatma kampanyası düzenlemiştir.

İzmir’in ermeni nufusu ve İzmir yangını iddialarının konuya vakıf aydın kafalarda şu sorulara cevap araması ve çağrışımları yapması kaçınılmazdır: militan milliyetçi ermeni çevrelerin ve emekli profesörün ısrarla ve pervasız biçimde yaydıkları iddia birinci dünya savaşı başında, 1915 yılında sadece savaş bölgesindeki değil, tüm ülkedeki Ermeniler, varlıklarına son verilmek amacıyla, zorunlu tehcire tabi tutulmuştur. Diğer taraftan, Mayıs 1919’da yunan askerinin çıktığı, Eylül 1922’de işgalden kurtarılan İzmir’de yaşayan çok sayıda ermeninin de Rumlarla birlikte kenti terk ettikleri olgusu bulunmaktadır. Bu durumda ya zorunlu göç tüm ermeni nufusu hedef alan ırkçı bir uygulama değildi ya da İzmir’de kaydadeğer bir ermeni nufus bulunmamaktaydı. Sayılarla oynamakta hünerli olan emekli profesörün bu açmazı nasıl geçiştireceği ilginç olacaktır.

Konunun bir başka veçhesi daha bulunmaktadır. İzmir 1076 yılında Selçuklu Türkleri zamanında türk topraklarına katılmış, 1389 yılında da Osmanlı imparatorluğu sınırları içine girmiştir. Osmanlı devleti birinci dünya savaşında yenilince Yunanistan Anadoluda işgalci bir maceraya kalkışmış, Mayıs 1919’da İzmir’e çıkardığı birlikler Ankara yakınlarına kadar ilerledikten sonra püskürtülmüş ve türk askeri 9 Eylül 1922’de İzmir’e girerek işgale son vermiştir. İzmir’e giren türk ordusu yeni bir yeri fethetmemiş, asırlardır gözü gibi sakındığı, Ege’nin incisi kendi öz yurduna geri dönmüştür. Diğer taraftan yunan ordusunun işgal ettiği diğer yörelerden çekilirken de yerleşim ve tarım alanlarını ateşe vererek, geride sadece yıkım bırakarak ricat ettiği iddia değil, belgelenmiş tarihi vakıadır.
Bu durumda asgari hakkaniyet Türkler kendi kentlerini neden yaksın sorusunu sormayı gerektirmektedir. Üç yıl boyunca yerli halka yaptıkları mezalimden sonra kenti terk etmek dışında bir seçenekleri kalmayan ve bir daha dönebilme umudu bulunmayanlar mı yoksa harabeye çevrilen kenti yeni cumhuriyetin ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu bir dönemde yıllarca onaramamanın sıkıntısını da yaşayan Türkler mi yakmıştır sizce?


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten