FRANSA-TÜRKİYE: SÜREKLİ BUNALIM
Yorum No : 2011 / 33
19.12.2011
3 dk okuma

Yaklaşık on yıldan beri Türkiye-Fransa ilişkileri, zaman zaman çok uzun olmayan normal dönemler geçirse de esasta bunalımlardan kurtulamıyor. Bu durumun başlıca iki nedeni vardır: Birincisi ve en önemlisi Fransa’nın Türkiye’yi “Avrupalı” bir ülke olarak görmediği için AB’ye tam üye olamayacağını belirtmesi ve bazı “fasılların” müzakeresini önleyerek bu karşıtlığını açıkça göstermesidir. Bu açıdan bakıldığında Fransa ile Güney Kıbrıs arasında bir fark bulunmamaktadır. Türkiye Fransa’nın bu tutumuna her zaman karşı çıkmış olmakla beraber bu karşıtlığını Fransa ile olan ilişkilerine yansıtmamıştır. Bu da Fransa’ya söz konusu politikasını fazla rahatsızlık duymadan sürdürme olanağını vermiştir. Diğer yandan halen Avrupa Birliği’nin kendi içinde karşılaştığı bir çok sorun da, bir süre için olsun, bu Birliği Türkiye açısından cazip olmaktan çıkarmıştır. İkinci sorun Fransa’nın Ermeni soykırım iddialarına verdiği destektir. Bu destek 2001 yılında Fransa’nın bir cümlelik kanun çıkararak Ermeni soykırım iddialarını tanıması sonucunu vermiştir. Türkiye’nin bu kanuna gösterdiği tepki, duygusal alanda, çok şiddetli olmuştur. Ancak fiiliyatta Fransa’ya a karşı hemen hiçbir yaptırım uygulanmadığından veya uygulanamadığından, bir süre sonra iki ülke ilişkileri normal mecrasına dönmüş, hatta gelişme kaydetmiştir. Türkiye’nin itirazlarına rağmen Fransızların bu kanunu çıkarabilmeleri diğer bazı Avrupa Birliği üyeleri için de emsal teşkil etmiştir. Bu çerçevede Hollanda (2004), Slovakya (2004), Polonya (2005), Litvanya (2005) ve Almanya (2005) parlamentoların soykırım iddialarını kabul eden kararlar almaları Fransız misalinden ve aynı zamanda Türkiye’nin tepkilerinin etkisiz olmasından esinlenmiştir. Avrupa Birliği dışında olan İsviçre Parlamentosu’nun benzer bir kararı (2003) için de durum aynıdır. 2001 yılı kanunundan bir süre sonra Fransız Ermenileri soykırım iddialarını reddedenlerin cezalandırılmasını istemeye başlamışlardır. Epey duraksamadan sonra Fransız Millet Meclisi 2006 yılında bu konuda bir kanun tasarısı kabul etmiştir. Fransız Hükümeti’nin bu tasarıya açıkça karşı çıkması bu olayın iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemesini bir ölçüde engellemiştir. Bu tasarının kanun haline gelebilmesi için Fransız Senatosu tarafından kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak Senato tasarıyı beş yıl süreyle gündemine almamıştır. Bunun başlıca nedeni Türkiye’nin itirazları değil, tarihi olaylar hakkında kanun yoluyla hüküm vermenin ve kişileri cezalandırmanın, başta ünlü tarihçiler olmak üzere, Fransa’da aydın kesimler tarafından uygun karşılanmamasıdır. Geçen Mayıs ayında Ermenilerin zorlaması üzerine tasarı Senato’ya gelmiş ve fakat ilk olarak görüşüldüğü kanunlar komisyonu tarafından Anayasa’ya aykırı bulunmuş ve böylelikle söz konusu yasa tasarısının kesin olarak gündemden düştüğü kanısı doğmuştur. Söz konusu tasarının Senato tarafından reddedilmesinde Başkan Sarkozy’nin belirleyici bir rol oynadığı anlaşılmaktadır. Fransız Cumhurbaşkanı, Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliği önündeki başlıca engel olmasının iki ülke arasında yeterli sorun yarattığını, bu nedenle ikinci sorun olan, yukarıda değindiğimiz kanun tasarısından kurtulmak gerektiğini düşündüğü ve partisi olan UMP’ye mensup senatörler üzerinde bu yönde nüfuzunu kullandığı anlaşılmaktadır. Ancak bir olay, beş ay kadar sonra Başkan Sarkozy’nin bu tutumunu değiştirmesine neden olmuştur. Yarın devam edeceğiz.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten