ERMENİSTAN'DA KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ
Yorum No : 2016 / 56
17.10.2016
11 dk okuma

Ermenistan bağımsızlığından bu yana hem Rusya hem de Batılı ülkeler ile dengeli bir politika izlemeye çabalamıştır. Bunun temel sebebi küçük ve zayıf bir ülke olarak Rusya ve Batı arasındaki rekabetten faydalanarak güvenlik, ekonomik refah ve siyasi istikrarını muhafaza etmeye çabalamasıdır. Ermenistan’ın Rusya ile ilişkilerinde Azerbaycan topraklarında sürdürdüğü işgal, iç ekonomik ve siyasi istikrarının devamı ve enerji gibi alanlarda tek taraflı bir bağımlılık vardır. ABD ve Batı ile ilişkilerinde ise Ermenistan dış ekonomik ve teknik yardım, askeri işbirliği gibi alanlarda işbirliği yapmaya çalışmaktadır. GörüleceAği üzere Ermenistan’ın Rusya ve Batı ile işbirliğinde müşterek ve çoğu zaman birbiri ile çakışan birçok konu vardır. İşte Ermenistan’ın, Rusya ve Batı arasındaki rekabetten faydalanmak üzerine kurulu bu politikasının en son örneğini Ermenistan’daki kabine değişikliğinde görmek mümkündür.

Ermenistan’da 2015’te yapılan Anayasa değişikliği referandumu sonrasında Başkanlık sisteminden Parlamenter sisteme geçiş kabul edilmiştir. Ermenistan’daki muhalefet Devlet Başkanlığı görevindeki ikinci ve son dönemini geçiren Serj Sarkisyan’ın bu Anayasa reformunu iktidarını devam ettirmek amacıyla tasarladığını dile getirmektedir. Bu iç siyasi gelişmeler yaşanırken Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dört-Gün Savaşı’nın patlak vermesi ülkede siyasi bir krize yol açmıştır. Dört Gün Savaşı sırasında Rusya’nın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) veya ikili anlaşmalar çerçevesinde Ermenistan’a destek vermemesi sebebiyle ülkede Rus karşıtlığı yükselmiştir. Dört Dün Savaşı’nda alınan yenilgi sebebiyle hükümete baskılar artmış ve 17 Temmuz’da Erivan’da bir polis karakolunun Ermeni muhaliflerce basılması ile zirveye ulaşmıştır. Ermenistan’ın giderek kötüleşen ekonomik durumu, Karabağ’dan kaynaklanan güvensizlik ve muhalefetin tepkileri ile birleştiğinde Devlet Başkanı Sarkisyan 2017’de parlamenter sisteme geçiş öncesi kabinede keskin değişiklikler yapmak durumunda kalmıştır.

Gazpromlu Başbakan

Ermenistan’da oluşturulan yeni kabine, Rusya ile Batı arasındaki rekabetin nasıl Ermenistan lehine kullanılmaya çalışıldığına örnek teşkil etmektedir. Yeni kabinenin başbakanı Karen Karapetyan Ermenistan’ın enerji şirketi “Armenergo”da 1996-1998 yılları arasında başkan yardımcılığı, 1998-2001 arasında Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Bir dönem Ermenistan enerji bakan yardımcılığı yapmış, daha sonra 2001-2010 arasında ArmRusGazprom’un Başkanlığını yapmıştır. Kısa bir süre (2010-2011) Erivan Belediye Başkanlığı görevini yürüttükten sonra Rus enerji devi Gazprom’da hızlı bir şekilde yükselerek önce Moskova’daki Gazprom Bankası Başkan Yarımcılığı (2011- 2016), daha sonra Gazprom Mezhregiongaz Başkan Yardımcılığı (2012  2016-)  ve Gazprom Energoholding Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Rus enerji devi içerisinde en etkin konumların çoğunda bulunmuş birinin Ermenistan’ın yeni başbakanı olması, Rusya’nın Ermenistan üzerindeki etkinliğini bir kez daha teyit etmiştir. Bu aynı zamanda bu geçiş döneminde Karabağ’daki savaşta verilmeyen desteğin telafi edilmesi beklentisini de göstermektedir. Nitekim Karapetyan’ın atanmasından bir hafta sonra Gazprom Ermenistan hükümetine enerji altyapısının yenilenmesinde kullanılmak üzere 415 milyon AMD’si Gazprom’a daha sonra geri ödenmek üzere toplam 631 milyon AMD (yaklaşık 1,3 milyon dolar) nakit transferini onaylamıştır. Yine geçtiğimiz hafta Ermenistan basınına yansıdığı kadarıyla Erivan Termik Santrali’nin de Gazprom’a devredilmesi gündeme gelmiş, ancak bu ihtimalin şimdilik Ermeni hükümetin gündeminde yer almadığı ifade edilmiştir. Karapetyan’ın başbakan olması aynı zamanda İran ile Ermenistan arasında enerji görüşmelerinin ivme kazandığı bir dönemde gerçekleşmiştir. İran doğalgazının Ermenistan’a getirilmesi Rusya’ya enerji bağımlılığının azaltılması amacı gütmekteydi. Ancak bu yeni dönemde Karapetyan hükümetinin ve dolayısıyla Gazprom’un bu işbirliğine Rusya lehine müdahale etmesi de beklenebilir.

Bu bağlamda belki de en önemli gelişme Rusya’nın Ermenistan’a 2015’te Rusya ile Ermenistan arasında imzalanan silah anlaşması maddeleri dışında ve sürpriz bir şekilde, şimdiye kadar yalnızca Rus ordusunda kullanılmış, radara yakalanmayan ve konvansiyonel ve nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip İskender füzelerinden şimdilik bilindiği kadarıyla 4 sistem satmış olmasıdır. Bu füzeler 16 Eylül’de Ermenistan bağımsızlık gününde gerçekleştirilen geçit töreninde sergilenmiş hemen dünya basınında gündem haline gelmiştir. Ermenistan’ın bu füzeleri hangi koşulda satın aldığı bilinmemektedir. Rusya’nın bu füzeleri Doğu Avrupa’da, Kırım’da ve Kaliningrad’da NATO’ya karşı konuşlandırma planları bulunmaktadır. Böyle bakıldığında Ermenistan’a verilen bu füzelerin yalnızca Ermenistan’ı desteklemek amacı mı taşıdığı sorusu akla gelmektedir. Bu aynı zamanda bölgede en büyük Rus silahı ithalatçılarından birisi olan Azerbaycan ile de yeni bir silahlanma yarışını gündeme getirmektedir. İskender füzelerinin Ermenistan’a tahsis edilmesi Karabağ’daki Dört Gün Savaşı sonrasında Rusya ile ilgili hayal kırıklıkları ve toplum içerisinde artan Rus karşıtlığına bir cevap niteliğinde olduğu düşünülebilir. Karapetyan’ın Rus enerji devi Gazprom kökenli biri olarak Ermenistan başbakanlığı görevine gelmesi daha orta ve uzun vadede artan Rus askeri ve ekonomik etkisi ve desteği ile sonuçlanabilir.

ABD Eğitimli Sivil Savunma Bakanı

Ülkede bulunan etkin Ermeni diasporası ABD’nin Ermenistan ile ilişkilerine özel önem atfetmesinin önemli sebeplerinden birisidir. Örneğin ABD dış yardımlarında Ermenistan, eski Sovyet cumhuriyetleri arasında özel bir konuma sahiptir. Bağımsızlığından bu yana Ermenistan’a verilen dış destek 2 milyar dolar civarında olup eski Sovyet cumhuriyetlerine verilen en yüksek dış destek olma özelliği taşımaktadır. Hatta ABD, “Ermenistan’a uygulanan ekonomik ambargo” sebebiyle Azerbaycan’ı bu yardım programından dahi çıkarmıştır. 2005 yılında inşa edildiğinde Erivan’daki Amerikan büyükelçiliği ABD’nin en büyük dış temsilciği özelliği taşımaktaydı.

Yalnız ekonomik ve siyasi değil, aynı zamanda askeri alanda da ABD Ermenistan’a destek vermektedir. 1994 yılından beri Ermenistan NATO’nun Barış için Ortaklık programının bir parçasıdır. Bu kapsamda Ermenistan Afganistan’daki ISAF ve Kosova’daki KFOR’a da aktif katılım sağlamaktadır. 2008 Gürcü-Rus savaşının hemen ardından Ermenistan bölgedeki ilk NATO tatbikatlarına ev sahipliği yapmıştır. 2011 yılından bu yana Ermenistan NATO’nun Bireysel Ortaklık Eylem Planı’na (IPAP) dahil olmuş durumdadır. Bu çerçevede Ermenistan yalnızca savunma alanında değil, aynı zamanda komşularla ilişkiler, demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü, terörizmle mücadele ve yolsuzlukla mücadele gibi siyasi & güvenlik konularında da NATO ile istişareler gerçekleştirmektedir. Amerikan ordusu 2012 ve 2013’te Ermenistan ordusuna çeşitli eğitimler de vermiş, 2007’de ABD Ermenistan’a ilk mobil askeri hastane bağışını yapmıştır. Görüldüğü gibi Ermenistan karşı cepheden bir askeri kuruluşa, yani Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne (CSTO) mensup olmasına rağmen NATO’ya da göz kırpmaktadır. Bu iki yönlü ilişkilerin korunması Ermenistan açısından kritik önem taşımaktadır.

Son kabine değişikliğinde Ermenistan Savunma Bakanlığı’na ABD’de eğitim görmüş bir sivil olan Vigen Sargsyan’ın getirilmesi ABD ve Batı’ya yönelik bir mesaj olarak yorumlanmıştır. Sargsyan bu göreve gelmeden önce Devlet Başkanı Sarkisyan’ın Başkanlık Başdanışmanı (Armenia President’s Chief of Staff) olarak görev yapmıştır. Bu yönüyle Devlet Başkanı’nın en yakınında bulunmuştur ve Sarkisyan’ın hükümet ile ilişkilerinde birinci derece rol oynamıştır. Ayrıca bu atama Başkan Sarkisyan’ın hükümet işlerine (bilhassa savunma alanında) en yüksek düzeyde ve daha aktif bir şekilde katılacağının da göstergesi olarak yorumlanmıştır. Buna ek olarak geçmişte Ermenistan Savunma Bakanlığı görevi genellikle Dağlık Karabağ savaşında görev almış asker kökenli kişilere verilmiştir. Sargsyan’ın Amerikan dış politika yürütücülerinin birçoğunun da mezun olduğu Tufts Üniversitesi Fletcher School of Government’tan mezun bir sivil olarak bu göreve getirilmesi söz konusu gelenekten keskin bir dönüş anlamına da gelmektedir. Dört Gün Savaşının ardından orduda ve diğer güvenlik kurumlarında dikkat çekici bazı atama ve görevden almalar yapılmıştı. Sargsyan’ın bakanlığı bu geçiş döneminde bilhassa Karabağ’da yaşanan hezimetin ardından Ermenistan ordusu ve güvenlik kurumlarında yapılacak değişikliklerin ordu ile herhangi bir bağı olmayan sivil kökenli bir tarafından sağlıklı bir şekilde yürütülmesini amaçladığı söylenebilir. Nitekim Sargsyan’ın göreve gelmesinden hemen sonra Devlet Başkanı Serj Sarkisyan verdiği bir mülakatta yeni bakanın günlük işlerle ve yalnızca savaş ile ilgilenmeyeceğini, bu pozisyondaki birinin personel, eğitim ve gazilerin durumu gibi konularla da meşgul olacağını ifade etmiştir. Sargsyan’ın bu süreçte ABD ve NATO ile askeri ve siyasi ilişkilerde bir ivme kazandırıp kazandıramayacağı görülecektir. Ancak daha şimdiden Ermenistan’da muhalefet yeni bakan Sargsyan’ın atanmasına tepki göstermektedir. Tepkiler ne olursa olsun, Devlet Başkanı Sargsyan’ın bu seçiminde Dört Gün Savaşı sonrasında Rusya’ya duyulan tepkinin rol oynamış olabileceği gözden kaçmamalıdır.

Sonuç olarak Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın, 2017’deki parlamento seçimleri ve 2018’deki başkanlık seçimleri süresince ülkede gerçekleşecek sistem değişikliği ile iktidarını sağlamlaştırmaya çalışacağı bir döneme gelinmektedir. Bu kritik dönemde yeni bir “Dört Gün Savaşı” hezimetinin yaşanması ülke için çok daha büyük krizleri beraberinde getirebilir. Rusya’nın Ermenistan’a sağladığı İskender füzeleri Azerbaycan’la silahlanma yarışını arttıracaktır. Öte yandan ABD’ye yakın bir Savunma Bakanlığı ülkenin ABD ve NATO ile ilişkilerinde yeni bir ivme ortaya çıkarabilecektir. Ermenistan’ın kırılgan ekonomisinin kontrolü Karapetyan’ın başbakanlık görevine atanması ile büyük ölçüde Rusya’ya terk edilmiş görünümündedir. Her halükarda Ermenistan, Dağlık Karabağ'da sürdürdüğü işgal sebebiyle her geçen gün daha güvensiz hale gelmektedir ve bu bağlamda Rusya ile Batı arasında denge arayışı için seçenekleri de tükenmektedir.  


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten