BOGOS’UN PERİ MASALLARI
Yorum No : 2014 / 68
24.06.2014
4 dk okuma

Ömer Engin LÜTEM

25 Haziran 2014

 

Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra barış antlaşmalarını hazırlamak üzere Fransa’da Versailles’da büyük bir konferans toplanır.  Bağımsızlığını kazanmak isteyen halkların temsilcileri bu konferansa katılarak taleplerini açıklayan konuşmalar yaparlar. Osmanlı Ermenilerini temsil eden Mısırlı Bogos Nubar Paşa konuşmasında,  Kafkasya’daki küçük Ermeni devletine katılmak üzere,  günümüz Türkiye’sinin yaklaşık yarısını  ister ancak bu büyük topraklar, özellikle güneyde Fransa’nın da talebi olduğu için,  Ermenilere verilmez. Yıllar sonra İngiltere Başbakanı Lloyd George anılarında  bu talepleri, alaycı bir ifadeyle ”Bogos’un peri masalları” olarak nitelendirir[1].


Konferans Ermenilere verilecek toprakları saptamakta zorlukla karşılaşınca bu işi Sevr Antlaşmasına konan bir madde ile ABD Başkanına havale eder. Başkan Wilson’un Ermenistan’a verilmesini öngördüğü topraklar Bogos Nubar’ın istediklerinden 1/3 kadar küçüktür. Trabzon’un batısından başlayarak güneye doğru Van’ı da içine alan ve günümüz İran sınırına dayanan ve kuzeyde Batum’un hemen batısında sona eren bir daire içinde kalan toprakları içerdiği için yine de çok büyüktür; günümüz Ermenistan’ının dört misli kadardır. Sonuçta Ermenistan değil bu bölgeyi ele geçirmek, Türk kuvvetleri karşında hezimete uğrar ve Wilson’un kararından yaklaşık kırk gün sonra bağımsızlığını da kaybederek Sovyetler Birliğine dahil olur. Kısaca Wilson’un çizdiği sınırlar da bir “peri masalı” niteliğindedir.


Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu topraklarını çeşitli ülkeler arasında paylaştıran Sevr Antlaşması ilgili ülkeler parlamentoları tarafından onaylanmadığı için yürürlüğe girememiş ve yerini tamamen başka hükümler içeren Lozan Antlaşması almıştır.  Büyük Ermenistan hayallerinin böylece sona ermiş olmasını kabul etmek istemeyen militan Ermeniler uzun süre, onaylanmamış olsa bile Sevr Antlaşmasının imzalayanların iradesini gösterdiği  bu nedenle de mevcut olmaya devam ettiği gibi garip bir düşünceyi savunmaya çalışmışlardır. Ancak bunda başarılı olamayınca bir başka teori üreterek Sevr Antlaşması ile Amerikan Başkanına verilen sınırları saptama görevinin ayrı hukuksal süreçler olduğunu, onaylanmadığı için Sevr’in uygulanamamasına karşılık, Başkan Wilson’un görevini tamamlayarak sınırları saptadığını o nedenle Wilson’un kararının uygulanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Oysa, Sevr onaylanmadığı için ortadan kalkmış ve doğal olarak Amerikan başkanına doğu sınırlarını çizme yetkisini veren 89. maddesi de ortadan kalkmıştır. Ne var ki, militan ve aşırı milliyetçi Ermenilerin zihninde Wilson’un çizdiği sınırların Ermenistan’a ait toprakları gösterdiği ve Ermenistan’ın bu topraklar üzerinde hak iddia edebileceği gibi bir inanç mevcut olmaya devam etmiştir. 


Ermenistan ve Diaspora Ermenileri 1915’in yüzüncü yılında soykırım iddialarının en geniş şekilde kabul edilmesi ve Türkiye’den olan çeşitli taleplerin ortaya atılması hazırlıkları içindedirler. Bu çerçevede Wilson tarafından çizilen sınırların yeniden gündeme gelmeye başladığı görülmektedir.


Yarın günümüzdeki bir diğer peri masalına, Taşnak Partisi’nin taleplerine, değineceğiz.

 

________________________________________
[1] David Lloyd George, The Truth About the Peace Treaties, London, 1938. s.1316


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten