Dr. Erhan Türbedar, TEPAV
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Batı Balkan ülkelerine ziyaret gerçekleştiriyor. Ziyaretine 29 Ekim’de Bosna-Hersek’ten başlayan Clinton, Sırbistan, Kosova ve Arnavutluk’a geçtikten sonra bölge turunu 2 Kasım’da Hırvatistan’a gerçekleştireceği ziyaretle tamamlayacak. Batı Balkanlar’da reform sürecinin özendirilmesi, bu kapsamda var olan sorunlara çözüm üretilmesi ve bölgenin AB geleceğinin desteklenmesi, Clinton’un bölge ziyaretinin temel nedenleri arasında sayıldı. Bosna-Hersek, Sırbistan ve Kosova ziyaretlerinde Clinton’a AB Dışişleri Yüksel Temsilcisi Catherine Ashton da eşlik etti.
Batı Balkan ülkelerinin tamamı AB’ye üye olmaya çabalıyor ise de, dış politika konularında Brüksel’den ziyade Washington’u dinleme eğilimindedirler. Nedenine gelince, son yirmi yılda ABD Balkanlar’da oldukça isteksiz bir şekilde varlık göstermiş ise de, Balkan diplomasisinde hep AB’nin önünde oldu. 27 üye ülkenin farklı seslerini ortak bir sese dönüştürmede sıkıntı yaşayan Brüksel, günümüzde bile Batı Balkanlar’da Washington’un desteğine ihtiyaç duyuyor. Hillary Clinton’un Batı Balkan ziyaretine bölge medyasının verdiği önem ise, Balkanlar’da ABD’ye yönelik büyük beklentilerin hâlâ var olduğuna işaret ediyor. Batı Balkanlar’da var olan sorunların çözümünde bölge liderleri yetersiz kaldığı için, adeta ABD gibi Batılı ülkelerden birilerinin hazır çözüm getirip getirmeyeceğine odaklanılmış bulunuluyor. Ne var ki ne Clinton, ne de Ashton Batı Balkanlar’daki sorunların çözümüne ilişkin hazır reçeteler getirmedi. Tam tersine, bölge yöneticilerine Batının desteği tekrarlanmış olmakla birlikte, kendi sorunlarını kendilerinin çözmesi gerektiği mesajları verildi.
Clinton’un bölgeye yaptığı ziyaretin odağında Bosna-Hersek, Sırbistan ve Kosova’nın bulunduğu söylenebilir. Clinton’un bu üç ülkeyi Ashton ile birlikte ziyaret etmiş olması ise, ABD ve AB’nin Batı Balkanlar’da ortak bir duruş sergilediklerini ve Washington’un Brüksel’in bölgeye yönelik politikalarını desteklediğini vurgulamak bakımından önem arz ediyordu. Diğer taraftan Clinton ve Ashton’un ziyaretinin bölgesel nitelikte olması da tesadüf değildi. Daha önce belli bir müddet Kosova odaklı siyaset izleyen Batılı ülkeler, son zamanlarda Batı Balkanlar’daki sorunların çözümü için yeniden daha bölgesel bir yaklaşımla hareket etmeye çalışıyor.
ABD’de yıllardan beri Batı Balkanlar’da milyonlarca dolar harcamanın mantıklı olmadığı görüşü yaygındır. Bu nedenle bölge geniş ölçüde AB’nin etki alanına ve fonlarına bırakılmaya çalışılıyor. Ne var ki AB son birkaç yıldır kimliğinin ve özünün sorgulandığı bir dönemden geçiyor olmakla birlikte, ekonomik sorunlarla da sarsılıyor. Bu süreç içinde ise Brüksel Batı Balkanlar’la yeterince ilgilenemez oldu. Böyle bir ortam içinde bölgede Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir komplo geliştirildi. Söz konusu komploya göre, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin gerçekleşememesinin telafisi olarak, Washington ve Brüksel Batı Balkanlar’ı Ankara’nın nüfuz alanına bırakmayı kararlaştırmış bulunuyor. Clinton’un ziyaretiyle ise bu ve benzer görüşlerin gerçekçi olmadığına, ancak Washington’un Brüksel’den Batı Balkanlarla daha fazla ilgilenmesini istediğine işaret etti.
Batı Balkanlar’a yaptığı ziyaret kapsamında Clinton’un bölge ülkelerinin yöneticilerini daha fazla AB’ye odaklanmalarını sağlamaya çalıştığı da ortadadır. Özellikle AB’ye üye olma çabalarında Batı Balkan ülkelerinden taahhüt ettikleri sorumlulukları yerine getirmeleri isteniyor. Örneğin, Bosna-Hersek politikacılarından devletlerini daha işlevsel bir hale getirilmeleri, Sırbistan ile Kosova’dan ise diyalog yoluyla kendi aralarındaki ilişkileri normalleştirmeleri bekleniyor. Sırbistan’daki yeni hükümetten Kosova’yla diyaloga daha büyük bir ciddiyetle yaklaşması dışında, Bosna-Hersek’e yönelik daha yapıcı bir siyaset izlemesi de isteniyor. Ne var ki Clinton’un Ashton’la ortaklaşa gerçekleştiği Batı Balkan ziyaretinin etkili olup olmayacağı hususu belirsizdir. Bölge liderleri, yabancıların yüksek düzeyli ziyaretlerine ve uluslararası toplumun mesajlarına karşı gittikçe daha fazla duyarsızlaşıyor. Diğer taraftan Sırbistan’ın hem cumhurbaşkanı hem de başbakanı son zamanlarda AB üyeliğine yönelik coşkularını azaltmış bulunuyor. Benzer şekilde AB’nin şartlandırıcı politikaları uzun süreden beri Bosna-Hersek’te yeterince çalışmıyor. Yine de Clinton’un Batı Balkan ziyareti, bölgedeki eski sorunlara ilişkin yeni diplomatik girişimlerin 2013’te gündeme gelebileceğini düşündürüyor.
Henüz Yorum Yapılmamış.
- ABD VE TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ - 18 Haziran 2012 Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 12.04.2009
- ERMENİ TASARISI GÜNDEMDE TEKRAR YERİNİ ALDI - 18 Şubat 2010 Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 12.04.2009
- FRANSA HEM SICAK HEM SOĞUK ÜFLÜYOR-21 Kasım 2011 Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 12.04.2009
- AVİM NOTLARI - 27 Ekim 2009 Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 12.04.2009
- HIRVATİSTAN AB GELECEĞİNİ SEÇTİ - 26 Ocak 2012 Balkanlar 12.04.2009
-
THE ARMENIAN QUESTION - BASIC KNOWLEDGE AND DOCUMENTATION -
THE TRUTH WILL OUT -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
ERMENİ SORUNU - TEMEL BİLGİ VE BELGELER (2. BASKI)
-
"TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ YARINI" BAŞLIKLI KONFERANS