Fransız Senatosu, sözde Ermeni soykırımını inkar etmenin suç sayılması ile ilgili yasa tasarısını gündemine aldı. Fransa, soykırım, savaş ve insanlık suçlarını inkar ya da tahfif edenleri cezalandırmayı öngören çerçeve kararına, “bu suçlara uluslararası bir mahkeme tarafından karar verilmiş olma” şartını getirmişti. Dolayısıyla böyle bir yasanın çıkması beklenmese de, ülkedeki Ermeni lobisinin gücü ve özellikle Sosyalistler üzerinden Türkiye’ye uygulanan baskılar biliniyor. Fransa 1915 olaylarını 2001 yılında Parlamentosu tarafından soykırım olarak kabul ederken, Cezayir ve Ruanda’daki soykırım ve katliamlardaki suçunu inkar etmeyi ve özür dilememeyi sürdürüyor. Üstelik bu konularda üzerine gelindiğinde saldırgan bir şekilde tepkiler verebiliyor. Türkiye’nin Ermeni meselesi ile ilgili savunmaları ise “ifade özgürlüğüne tahammülsüzlük ya da inkarcılık” olarak değerlendiriliyor.
Geçtiğimiz aylarda Cezayir Meclisi’nin gündemine Fransız sömürge döneminde işlenen suçların yargılanmasını talep eden bir yasa teklifi gelmişti. Öneride, sömürge suçları ile ilgili uluslararası bir mahkeme kurulması da vardı. Fransa’nın Cezayir’de bir milyon civarında kişiyi katlettiği ileri sürülüyor.
Fransa’nın bu duruma dışişleri bakanı aracılığıyla verdiği resmî yanıtı, her zaman Türkiye’nin söylediği gibi, “geçmişi tarihçilere bırakalım” şeklinde oldu. Devlet bakanlarından Hubert Falco, yasa teklifini “hakaret içerikli ve haddini aşan Fransa karşıtı” bir girişim olarak niteledi. Cezayir hükümetine yakın isimlerden bir Cezayirli ise “Fransa Ermenilere yapılanlar için Türkiye’yi suçlu bulma hakkını kendinde gördü. Neden Cezayir’de kendi suçlarını tanımıyor?” şeklinde konuştu.
2010 yılı Cannes Film Festivalinde Fransa’nın Cezayir’deki sömürge geçmişi ile ilgili bir film de sert tepkilere neden oldu. “Tarihin inkarcı bir şekilde yeniden yazıldığı”, “vahşeti Müslümanların mı yoksa Avrupalıların mı başlattığının tam bilinmediği”, “festivalin fırsatçılar tarafından kullanıldığı” gibi yorumlar yapıldı. Sarkozy’nin iktidardaki partisinin Cannes milletvekili, “bir film Fransa’yı ya da Fransız askerini aşağıladığı zaman kendimi kötü hissediyorum” şeklinde konuştu.
Avrupalılar, bugün olduğu gibi, o dönemlerde de sömürgeciliğin aslında doğru ve ahlakî olduğunu kanıtlamaya çalışmışlardır. “Geri kalmış ırklar” olarak aşağılanarak sömürmenin gayriahlakiliğine bir gerekçe bulunmuştur. Avrupalılar, sömürgeciliğin medeniyetin yayılmasına hizmet ettiğine inandıklarından, sömürge halklarının kültürlerini tahrip ederek, yerine kendininkileri koymalarını, bu hizmetin bir parçası, bir görev (mission civilisatrice) olarak görmüşlerdir.
Evrensel olduğunu iddia ettikleri Batılı değerleri geri kalmış insanlara götürmeyi bir “medenileştirme görevi” olarak gören Fransızlar da, hâlâ sömürgeciliği her iki taraf açısından olumlu olarak görüyorlar. Bu durum, sömürgecilik meselesi ile ilgili tartışmaların uzamasına sebep oluyor. Örneğin Fransız ders kitaplarına kısa süre önce eklenen “sömürgeciliğin, uygulanan ülkelere fayda getirdiği” şeklindeki ifade büyük tartışmalar getirmiştir. Sömürgeciliği, “Avrupalıların daha statik toplumlarda yaşayanlara teknik götürmesi” şeklinde tanımlayanlar olduğu müddetçe sömürgeciliğin suç olup olmadığı konusu tartışılmaya devam edecektir.
Fransa, toplam 12 adet nükleer denemeyi 1960’lı yıllarda Cezayir’de gerçekleştirmişti. Bu tarihten sonra yaklaşık 50 deneme daha Fransa’nın “deniz-aşırı topraklar” olarak nitelendirdiği, Pasifik’te bulunan eski sömürgeleri olan Fransız topraklarında yapıldı. Böylece gerçek Fransızların refahı için aşağı olarak görülen ve sömürge geçmişleri nedeniyle hâlâ “yönetici-yönetilen” ilişkisinin bulunduğu düşünülen “önemsiz” bölgeler feda edilmiştir.
Fransa, Cezayir konusundaki suçlamaları kabul etmiyor, resmî tepkiler dahi sert bir şekilde veriliyor, tarihi siyasetin yazamayacağını, tarihin tarihçilere bırakılması gerektiğini söylüyor. Türkiye ise, suçlamalara karşı söylediği her cevap nedeniyle eleştiriliyor. Fransa, Türkiye’yi bu kadar köşeye sıkıştırdığını düşünürken, hiç mi empati yapmıyor?
Henüz Yorum Yapılmamış.
- IRAK, ÜRDÜN VE TÜRKİYE'YE MÜLTECİ ELEŞTİRİSİ Irak 12.04.2009
- TÜRKİYE’NİN AB İLE MÜZAKERE SÜRECİNDE GELDİĞİ NOKTA - 15 Ocak 2010 Avrupa - AB 12.04.2009
- KATLİAM KAPISI Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 12.04.2009
- BORİSOV’UN ANKARA ZİYARETİNİN BULGARİSTAN MEDYASINA YANSIMALARI - 27 Mart 2012 Balkanlar 12.04.2009
- PAKİSTAN-NATO-ABD İLİŞKİLERİ ÇIKMAZA GİRİYOR - 29 Kasım 2011 Asya - Pasifik 12.04.2009
-
THE ARMENIAN QUESTION - BASIC KNOWLEDGE AND DOCUMENTATION -
THE TRUTH WILL OUT -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
ERMENİ SORUNU - TEMEL BİLGİ VE BELGELER (2. BASKI)
-
"TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ YARINI" BAŞLIKLI KONFERANS