BOSNA-HERSEK’TE BARIŞI UYGULAMA KONSEYİ İLE YÜKSEK TEMSİLCİLİK OFİSİ NEDEN DEVAM ETMELİDİR?
Analiz No : 2021 / 16
26.04.2021
17 dk okuma

Giriş

Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin dağılmasını takiben, Bosna-Hersek 1992 yılında düzenlenen bir referandum ile bağımsızlığını kazanmıştır. Boşnaklar, Bosnalı Hırvatlar ile Bosnalı Sırplar, Bosna-Hersek’teki savaşın başlıca taraflarıdır. Savaş 100,000’den fazla can kaybına, yüzbinlerce kişinin yaralanmasına ve milyonlarca kişinin mülteci konumuna düşmesine sebep olmuştur. Dört yıl süren acımasız savaş ABD’de, 21 Kasım 1995 tarihinde Dayton’da mutabık kalınan ve paraflanan anlaşma ile sona ermiştir. ABD’nin önderliğinde ve uluslararası toplumun kolaylaştırıcı rolü sayesinde anlaşmaya varılabilmiştir. Bu bağlamda, “Bosna-Hersek’te Barış İçin Genel Çerçeve Anlaşması (BGÇA)”, Bosna-Hersek Cumhuriyeti, Hırvatistan Cumhuriyeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti tarafından, onbir eki ile birlikte, 14 Aralık 1995 tarihinde resmen Paris’te imzalanmıştır.[1] Bosna-Hersek iki Oluşumdan (Entite) müteşekkildir: Bosna-Hersek Federasyonu ve Republika Srpska.

Bosna-Hersek Anayasası, BGÇA’na 4 Nolu Ek olarak dâhil edilmiştir. Anayasa, Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplardan oluşan üç kurucu halk arasında eşit güç paylaşımı öngörmüştür. Anayasa çerçevesinde Bosna-Hersek için oluşturulan özgün devlet yapısı, üç kurucu halk arasındaki hassas dengelere dayanmaktadır. Bu devlet yapısı, düzgün bir biçimde çalışması oldukça zor karmaşık süreçler ve mekanizmalar içermektedir. Bu nedenle, BGÇA’nın sivil sorunlarında çözüm yetkisine sahip bir Yüksek Temsilcinin atanması öngörülmüştür. Bu çerçevede, BGÇA’nın 10’uncu Eki (Barışın Tesisinin Sivil Uygulama Anlaşması) “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ile tutarlı biçimde atanacak bir Yüksek Temsilcinin belirlenmesini” öngörmüştür. 10 Nolu Ek’in V. Maddesiyle, Yüksek Temsilciye (YT) “Barışın Tesisinin Sivil Uygulama Anlaşması’nın yorumlanması konusunda nihai otorite” yetkisi verilmiştir. Ayrıca, 10 Nolu Ek’te Madde II (1) (d), Yüksek Temsilci’ye sivil uygulama alanında herhangi zorlukta aracılık yapma yetkisi tanımaktadır. 10 Nolu Ek’te Madde 2’de yer alan “taraflar atanacak Yüksek Temsilcinin belirlenmesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ile tutarlı olmasını talep etmektedir” ifadesinin altı çizilmelidir. Bu Ek’in tarafları, Bosna-Hersek Cumhuriyeti, Hırvatistan Cumhuriyeti, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, Bosna-Hersek Federasyonu ve Republika Srpska’dır.

 

Barışı Uygulama Konseyi, onun Yönlendirme Kurulu ve Yüksek Temsilci’nin “Bonn Yetkileri”

BGÇA’nın imzalanmasını takiben, 8-9 Aralık 1995 tarihinde anlaşmanın sürdürülebilirliğini temin etmek amacıyla Londra’da bir Barışı Uygulama Konferansı düzenlenmiştir. Konferansın sonunda, bir Barışı Uygulama Konseyi’nin (BUK) kurulması kararlaştırılmıştır. BUK, onu farklı yollarla destekleyen 55 ülke ve kuruluştan oluşmaktadır.[2] Ayrıca gözlemci ülkeler mevcuttur. Londra Barışı Uygulama Konferansı, ayrıca BUK’nin Yönlendirme Kurulu’nu, BUK’in icra organı olarak Yüksek Temsilci’nin başkanlığı altında çalışacak şekilde kurmuştur. Yönlendirme Kurulu’nun üyeleri Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya, Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği Başkanlığı, Avrupa Komisyonu ve Türkiye’den oluşmaktadır (İslam Konferansı Teşkilatı'nı temsilen).

BUK, 1997 yılında Bonn’da düzenlenen toplantısında, Yüksek Temsilci’nin, gerekli gördüğünde bağlayıcı kararlar alarak zorlukların çözümünü kolaylaştırmak için BGÇA’nın Sivil Uygulama İlişkin Anlaşması’nın yorumlanmasında nihai yetkisini kullanma niyetini memnuniyetle karşılamıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, “nihai yetki” terminolojisi 10 Nolu Ek Madde V’de yer almaktadır. Bu doğrultuda, 9-10 Aralık 1997 tarihinde Bonn’da düzenlenen Barışı Uygulama Konferansı Sonuçlarında, paragraf XI.2’de, Yüksek Temsilci’nin aşağıdaki bağlayıcı kararları alabileceği belirtilmiştir:

  • tarafların anlaşmaya varamadıkları durumlarda uygulanacak geçici tedbirler. Bu tedbirler, Cumhurbaşkanlığı veya Bakanlar Kurulu tarafından ilgili konuda BGÇA’na uygun karar alınana kadar yürürlükte kalacaktır.
  • BGÇA’nin, Bosna-Hersek ve Oluşumlarında uygulanmasını ve ortak kuruluşların düzenli şekilde faaliyette bulunmasını sağlayacak diğer tedbirler. Bu tedbirler geçerli sebep olmaksızın görüşmelere katılmayan ya da Yüksek Temsilci tarafından BGÇA yasal taahhütlerini veya uygulama koşullarını ihlal etmiş olduğu belirtilen devlet memurları veya yetkililerine karşı eylemleri de kapsayabilir.[3]

Yukarıdaki bahsi geçen tedbirler, geçmişte farklı Yüksek Temsilciler tarafından sıkça kullanılmıştır. Bu yetkinin kullanılması, kısaca “Bonn Yetkileri” olarak adlandırılmaktadır. Hukuki açıdan doktrinde kapsamlı şekilde tartışılıp eleştirilen bu yetkilerin, “kendine özgü” (sui generis) olduğuna şüphe yoktur. Bu yetkileri, olağanüstü koşullarda, uluslararası barış ve güvenliğe katkı sağlamak amacıyla olağanüstü yöntemlerin kullanılmasının bir örneği olarak görmek mümkündür. Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin (YTO), BUK’nin bir alt kuruluşu olmaması dolayısıyla, BUK’nin YTO’ne böylesi yetkileri veremeyeceğini ileri süren haklılık payı bulunan hukuki görüşler mevcuttur. Bu yetkiler konusundaki BUK kararlarından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında söz edildiği için, bu yetkileri, BM Şart’ının 7. Bölümü ile bağdaştıran görüşlerin yanısıra bu yaklaşımı ağır biçimde eleştiren görüşlerde bulunmaktadır. Bu hususta birçok Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında yer alan birbirine benzeyen  ifadelerin genel bir örneği aşağıda sunulmaktadır:

“4. Barış Anlaşmasının uygulanmasını gözleme ve tarafların Barış Anlaşmasını uygulamasına katkıda bulunan sivil kuruluşlar ile ajansların faaliyetlerine rehberlik ve koordinasyon sağlama sürekli rolüne olan tam desteğini vurgulamakta, Barış Anlaşmasının 10 Nolu Ek’inde Yüksek Temsilcinin Barış Anlaşmasının sivil uygulamasının yorumlanması alanında nihai yetkili olduğunu ve anlaşmazlık halinde, Barışı Uygulama Konseyi’nin 9-10 Aralık 1997 tarihinde Bonn’da belirttiği üzere, kendisinin anlaşmazlık durumunda meselelerde yorum yapıp, tavsiyelerde bulunup, gerekli gördüğü takdirde bağlayıcı kararlar alabileceğini yeniden teyit etmektedir.”[4]

 

2006’dan bu yana YTO’ni kapatmaya yönelik başarısız girişimlerin nedenleri

BUK’nin geçmiş çabaları incelendiğinde, Bosna-Hersek’in Avrupa-Atlantik kuruluşlar ile bütünleşmesinin ve bu amaçla ülke yönetimi tarafından gerekli reformların yerine getirilmesinin uluslararası toplumun ana hedefleri olduğu görülecektir. Bu çerçevede, BUK Yönlendirme Kurulu Siyasi Direktörleri 22 Haziran 2006 tarihinde Saraybosna’daki toplantısında BUK, Bosna-Hersek’in kendi meselelerinde tam sorumluluk almasının herkesin yararına olacağı konusunda anlaşmıştır. Bu doğrultuda, YTO’nin 30 Haziran 2007’de kapatılması hazırlıklarına hemen başlanmasına karar verilmiştir. Yönlendirme Kurulu ayrıca, Bosna-Hersek ile bölgedeki genel durumu göz önünde bulundurarak, 2007 yılı başlarında YTO’nin kapatılmasını değerlendirip onaylamayı kabul etmiştir. Ayrıca Yönlendirme Kurulu’nun sonradan bu şekildeki kapatılmanın onayını BM Güvenlik Konseyi’nden alması kararlaştırılmıştır.[5] Ancak, Bosna-Hersek’te meydana gelen olumsuz gelişmeler sebebiyle, bu karar yürürlüğe girememiş ve yeni bir kararın 2008’de alınması gerekmiştir. Bu bağlamda, 19 Kasım 2008 tarihinde Brüksel’de düzenlenen BUK Yönlendirme Kurulu Siyasi Direktörler toplantısı sonrasında yayınlanan açıklamada, YTO’nin belirlenen reformlar gerçekleşmediği sürece kapatılamayacağı açıklanmış ve Bosna-Hersek’in anayasal düzenine ve özellikle Bosna-Hersek’in egemenliği ile toprak bütünlüğüne veya Bosna-Hersek Anayasasına göre altındaki iki oluşumdan biri olarak Republika Srpska’nın varlığına karşı sıklıkla ortaya çıkan meydan okumaların kabul edilemez olduğu vurgulanmıştır.[6] Böylesi ayrılıkçı tehditlerin Republika Srpska yönetiminden geldiğinin altı çizilmelidir. Aşağıda bahsedilen BUK Bildirisinin son paragrafı bu tehditlere karşı sert bir cevap niteliğindedir:

“Bosna-Hersek, toprak bütünlüğü BGÇA tarafından garanti edilen ve egemenliği uluslararası toplum tarafından tanınan bir devlettir. Yönlendirme Kurulu, Uluslararası Toplumun zararlı eğilimlere karşı gelmek için gerekli vasıtaları elinde bulundurmakta olduğunun ve BGÇA’nı ülke içinden veya dışarıdan baltalama girişimlerine izin vermeyeceğinin altını çizmektedir. YTO, BGÇA’na tam saygıyı sağlamaya, hedefler ve koşullardaki ilerlemeyi gözlemeye devam edecek, BUK Yönlendirme Kurulu devamlı olarak durum değerlendirmesini yapacaktır.”

Bosna-Hersek’in istikrarında kayda değer gelişme olduğu veya 2008’den bu yana geçen neredeyse on-üç yıl sonra ülkenin toprak bütünlüğü ve egemenliğine karşı tehditlerin azaldığı söylenemez. Bu durumun en son örneklerinden biri, kendi kaderini tayin hakkı ile NATO üyeliği konusunda Republika Srpska Ulusal Meclisi’nin 2019’un sonunda aldığı karardır. Bu bağlamda basın haberine göre, bahsi geçen meclis tarafından alınan bazı kararlar Republika Srpska’nın, kendi kaderini tayin hakkını ve NATO’ya katılıma muhalefetini teyit etmiş; “Bosna-Hersek’in NATO’ya katılım için şiddet içeren girişimi durumunda, Republika Srpska’nın, halkın Cumhuriyetin herhangi bir askerî ittifaka üyeliği konusunda karar vermesi için referandum düzenleyeceğini”[7] vurgulamıştır. Bu ayrılıkçı karara karşılık olarak, BUK Yönlendirme Kurulu üyesi Büyükelçiler, 13 Kasım 2018 tarihinde bir açıklamada yapmış; diğerlerinin yanısıra, Bosna-Hersek’in egemenliği, anayasal sistemi ile toprak bütünlüğüne dair aşağıdaki önemli hususların altını çizmiştir:

  • Bosna-Hersek 1992 yılında bir egemen ülke olarak tanınmış ve Dayton Barış Anlaşması’nın imzalanmasıyla iki Oluşumdan meydana gelen bir Devlete dönüşmüştür. Republika Srpska Ulusal Meclisi Kararları bu gerçeklerle çelişmektedir.
  • Bosna-Hersek egemendir ve Bosna-Hersek Anayasası, Oluşumların “egemenliği ”ne cevaz vermemektedir ki, bu Oluşumlar sadece Bosna-Hersek Anayasası’ndan ötürü yasal olarak mevcuttur. Bu durum, Bosna-Hersek Anayasal Mahkemesi tarafından birçok vesile ile teyit edilmiştir.
  • Republika Srpska’nın ayrılma hakkı bulunmamakta olup, Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğünü, siyasi bağımsızlığını ve egemenliğini tanıyan Dayton Barış Anlaşması çerçevesinde faaliyetini sürdürmektedir.
  • Republika Srpska, Dayton Barış Anlaşması uyarınca Bosna-Hersek kurumlarının kararlarına uymak ve “Bosna-Hersek’in uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesini teminen, Bosna-Hersek hükümetine gerekli tüm desteği sağlamak” ile yükümlüdür.[8]

 

BUK Yönlendirme Kurulu’nun bir üyesi olarak Türkiye, bu açıklamanın tarafıdır. Ancak, Yönlendirme Kurulu’nun üyesi olan Rusya açıklamada yer alan bir dipnotla, açıklamaya katılmadığını duyurmuştur. Rusya’nın bu tutumunun, Bosna-Hersek’teki gelişmelerin geleceği açısından önem taşıdığını söylemek mümkündür.

 

Önümüzdeki dönemde Bosna-Hersek’te neler olabilir?

2009’dan bu yana Bosna-Hersek’te Yüksek Temsilci olarak görev yapan Avusturyalı diplomat Valentin Inzko’nun önümüzdeki dönemde görev süresini tamamlaması beklenmektedir. Basın haberlerine göre, Almanya, Hristiyan Sosyal Birliği milletvekili, eski Savunma Bakanlığı’nda devlet bakanı ve eski tarım bakanı olan Christian Schmidt’i bir sonraki Yüksek Temsilcilik Ofisi başkanı olarak aday göstermeyi düşünmektedir.[9] Almanya’nın bu görev için güçlü bir aday gösterme fikrinin, Bosna-Hersek’teki olumsuz gelişmelerin ciddiyetini kavramasından kaynaklanıyor olması kuvvetli bir ihtimaldir.

Basın haberlerine göre, BUK Yönlendirme Kurulu’nda senelerce Rusya’nın temsilcisi olarak görev yapmış eski Bosna-Hersek Büyükelçisi, şimdi Rusya’nın Belgrad Büyükelçisi olan Botsan Kharchenko, basına “yeni bir Yüksek Temsilcinin atanması değil, Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin kapatılması tartışılmalıdır” açıklamasında bulunmuştur. Ayrıca “Moskova yeni bir Yüksek Temsilcilik Ofisi başkanının atanması girişimlerini uygun bulmamıştır” ifadesinde ve “Rusya’nın veto yetkisine sahip olduğu BM Güvenlik Konseyi’nin kararı ve onayı olmadan Yüksek Temsilci atanması mümkün değildir” hatırlatmasında bulunmuştur.[10] Benzer şekilde, Republika Srpska parlamentosu yakın zamanda Yüksek Temsilci Ofisi’nin kapatılması çağrısında bulunmuştur. Haberlere göre, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı’nın Sırp üyesi Milorad Dodik, parlamento konuşmasında aşağıdaki açıklamada bulunmuştur:

“Savaştan sonra yirmi-altı yıldır, himaye altında bir devlet konumunda yaşamaktayız. Baş etmeye çalıştığımız sorunların çoğu, Yüksek Temsilcilerin ve sözde uluslararası toplumun faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Yüksek Temsilci Ofisi’nin kapatılmasının ve Bosna’nın geleceğine ve işleyişine dair sorumluluğun Bosna halkının münhasır yetkisine bırakılmasının zamanı gelmiştir.”[11]

Yukarıda özetlenen gelişmeler, önümüzdeki dönemde Rusya’nın, Bosna-Sırp yönetiminin desteğini alarak, BUK’nin yetkilerini bertaraf etmeye ve Yüksek Temsilci Ofisi’ni kapatmaya çalışacağına işaret etmektedir. Böylesi bir oyun planında Rusya’nın, BM Güvenlik Konseyi üyeliğini bir koz olarak kullanma girişiminde bulunacağı anlaşılmaktadır.

Bu endişe verici gelişmeler göz önüne alındığında, Bonn Yetkileri dahil BUK’nin yetkilerinin, devam ettirilmesinin, Bosna-Hersek’in egemenliği ve toprak bütünlüğünün anayasal çerçevede korunması için gerekli olduğunu ileri sürmek mümkündür. Bu kapsamda, BUK Yönlendirme Kurulu’nun bir üyesi olan Türkiye’nin, Bosna-Hersek ile müstesna bağları olan bir Balkan ülkesi olarak, Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin devamı konusundaki kararların şekillendirilmesinde etkili olmak konusunda hem kabiliyeti hem de sorumluluğu vardır. Bu süreçte Türkiye, geçmişte yapmış olduğu gibi, Bosna-Hersek’in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sadakatle savunup Bosna-Hersek’i bölme yaklaşımlarına güçlü bir biçimde karşı çıkmalıdır.

 

*Fotoğraf: Balkan Insight

**Bu Analiz yazısının aslı İngilizce olarak kaleme alınmıştır. AVİM Çevirmeni Ahmet Can Öktem makalenin tercümesine katkı sağlamıştır.

 

[1] Madeleine Albright, “Letter Dated 29 November 1995 from the Permanent Representative of the United States of America to the United Nations Addressed to the Secretary-General” (United Nations, 30 Kasım 1995), 29, A/50/790- S/1995/999, https://peacemaker.un.org/sites/peacemaker.un.org/files/BA_951121_DaytonAgreement.pdf.

[2] PIC Members and Participants: Albania, Austria, Belgium, Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Canada, China (resigned in May 2000), Croatia, Czech Republic, Denmark, Egypt, Federal Republic of Yugoslavia (now the republics of Serbia and Montenegro), Finland, France, Germany, Greece, Hungary, Ireland, Italy, Japan, Jordan, Luxembourg, Malaysia, Morocco, Netherlands, North Macedonia, Norway, Oman, Pakistan, Poland, Portugal, Romania, Russian Federation, Saudi Arabia, Slovak Republic, Slovenia, Spain, Sweden, Switzerland, Turkey, Ukraine, United Kingdom and United States of America; the High Representative, Brcko Arbitration Panel (dissolved in 1999 after the Final Award was issued), Council of Europe, European Bank for Reconstruction and Development (EBRD), European Commission, International Committee of the Red Cross (ICRC), International Criminal Tribunal for the former Yugoslavia (ICTY), International Monetary Fund (IMF), North Atlantic Treaty Organisation (NATO), Organisation for Security and Co-operation in Europe (OSCE), United Nations (UN), UN High Commissioner for Human Rights (UNHCHR), UN High Commissioner for Refugees (UNHCR), UN Transitional Administration of Eastern Slavonia (UNTAES; disbanded in January 1998) and the World Bank. “Peace Implementation Council”, International Organization, Office of The High Representative, 2015, Peace Implementation Council.

[3] “PIC Bonn Conclusions” (Office of the High Representative, 12 Ekim 1997), http://www.ohr.int/pic-bonn-conclusions/#11.

[4] “Resolution 1845 (2008) Adopted by the Security Council at Its 6021st Meeting, on 20 November 2008,” November 20, 2008, S/RES/1845 (2008), https://undocs.org/S/RES/1845(2008).

[5] PIC SB Political Directors Sarajevo, “Communique by the PIC Steering Board Towards Ownership: From Peace Implementation to Euro-Atlantic Integration” (Office of the High Representative, 23 Haziran 2006), http://www.ohr.int/communique-by-the-pic-steering-board-3/.

[6] PIC SB Political Directors, “Communiqué of the Steering Board of the Peace Implementation Council,” International Organization, Office of The High Representative, 10 Kasım 2008, http://www.ohr.int/communique-of-the-steering-board-of-the-peace-implementation-council-8/.

[7] Danijel Kovacevic, “Bosnian Serb Lawmakers Claim Right to Self-Determination”, Balkan Insight, 12 Kasım 2019, blm. News, https://balkaninsight.com/2019/11/12/bosnian-serb-lawmakers-claim-right-to-self-determination/.

[8] PIC SBA, “Statement of the Ambassadors of the Peace Implementation Council Steering Board *” (Office of the High Representative, 13 Kasım 2019), http://www.ohr.int/statement-of-the-ambassadors-of-the-peace-implementation-council-steering-board/.

[9] Majda Ruge, “Great Power Politics in Bosnia: How Berlin Can Stabilise a Dysfunctional State”, European Council on Foreign Relations, 02 Mart 2021, blm. Wider Europe, https://ecfr.eu/article/great-power-politics-in-bosnia-how-berlin-can-stabilise-a-dysfunctional-state/.

[10] Y. Z., “Russia Has Returned the Appointment of a New High Representative to the Beginning”, Sarajevo Times, 14 Şubat 2021, blm. Politics, http://www.sarajevotimes.com/russia-has-returned-the-appointment-of-a-new-high-representative-to-the-beginning/.

[11] Danijel Kovacevic, “Bosnian Serb Parliament Says ‘No’ to New High Representative”, Balkan Insight, 10 Mart 2021, blm. News, https://balkaninsight.com/2021/03/10/bosnian-serb-parliament-says-no-to-new-high-representative/.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten