“KRİZ YÖNETİCİSİNİN” MİRASI: MERKEL VE BALKANLAR
Analiz No : 2021 / 32
24.10.2021
12 dk okuma

Zaman zaman tarih durur ve bazı zamanlarda tarihin çarkları dönmeye başlar. İşte böyle bir zamanı yaşıyoruz. Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin liderleri arasında en uzun süre görev yapan Almanya Şansölyesi Angela Merkel olmuştur.  Yaklaşık 100 AB zirvesine katılmış, kendisinden sıkça “odadaki yegane ağırlığı olan kişi“ olarak söz edilmiştir. Mülteci krizi, Avro bölgesi krizi, Covid-19 ve bir ölçüde Brexit krizinde, AB’nin yönlendirilmesinde etkili rol oynamıştır.[1]

Merkel’i bir şahsiyet ve bir Şansölye olarak tarif etmenin zorluğu bilinmektedir. Bu yazı, birçok farklı “yüzlere” sahip, birden fazla Merkel’in hikayesidir. Balkanlar’da bıraktığı olumsuz mirası tam olarak anlayabilmek için, öncelikle Şansölye Merkel’in farklı “yüzlerini” yorumlamak gerekmektedir.

 

Aşırı Pragmatist: Birçok Merkel, Tek Hedef

Merkel’in tarihteki rolünü anlayabilmek için, önce onun tarihsel bakış açısını anlamak gerekmektedir. Merkel tarihe önem veren bir kişidir. Yapmış olduğu açıklamalar, çok sayıda tarihi şahsiyete ve öğretilere atıflar içermektedir. Yorumları, geçmişin bugün için çerçeve ve gelecek için bir yol haritası sağladığını öne süren bir içeriğe sahiptir. Bu yorumlar, Merkel ‘in, kaotik tarihsel olguların sürekli olarak olayların derinlerinde gizlendiğinin, tüm insani ve toplumsal düzenlerin kırılgan ve geçici niteliğinin farkında olduğunu ortaya koymaktadır.[2] Merkel’in bu bakış açısında, Doğu Alman sisteminin çöküşüne şahit olmasının payının bulunduğu söylenebilir.

Almanya Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) üyelerine hitaben 2018’de yaptığı bir konuşmada Merkel, kasvetli uluslararası ortamı Otuz Yıl Savaşları’nın öncesindeki dönemle kıyaslamış ve uzun barış yıllarının yaratabileceği rehavete karşı uyarıda bulunmuştur. Merkel, Otuz Yıl Savaşları’na dair yorumlarında, “Barışa ulaşmak yıllar almıştır” ifadesiyle, çatışmayı sona erdiren 1648 Vestfalya Antlaşması’na ulaşmanın gerektirdiği çabaları vurgulamıştır. Bir başka vesileyle Merkel, liberal toplumların Soğuk Savaş sonrası dönemde herkesin tahmin ettiğinden daha büyük risk altında olduğuna dair endişesini dile getirmiştir.[3] Merkel ‘in, uluslararası siyasete dair belirli bir “determinist“ bakış açısına sahip olduğunu söylemek mümkündür.

 

Merkel ve Balkanlar

Angela Merkel, uzun zaman Doğu Avrupa ile Balkanların güçlü bir destekçisi olarak görülmüştür. Birçok kişi, Merkel’in her iki bölgedeki zorlukların farkında olduğunu ileri sürmüştür. Doğu Almanya’da büyümüş, dönemin Çekoslovakya’sında eğitim almış ve bölgenin komünizm karşıtı hareketlerini takdir etmiştir. Berlin ile diğer Doğu Avrupa ve Balkan ulusları arasında ciddi anlaşmazlıklar ortaya çıkarken, bölgenin karmaşasının ve tarihinin farkında olan Merkel, “açık kapı“ politikasını sürdürmeye gayret etmiştir.[4]

Merkel’in dönemi sırasında Almanya Balkanlarda kuvvetli bir mevcudiyete sahipti. Ancak bu mevcudiyet, Alman dış politikasının genel etkinliğine eşit düzeyde bir görünürlüğe sahip değildi. 2005 yılında göreve gelmesinden bu yana, Angela Merkel Balkanlara birçok defa ziyarette bulunmuş, kanun yapıcılar ile bir araya gelmiş ve çok sayıda sivil toplum mensubuyla görüşmüştür. Sözkonusu faaliyetleri sırasında, Balkanların AB’nin bir parçası olduğunu sürekli tekrarlamıştır.[5]

Verilen sözlere rağmen, Hırvatistan’ın 2013 yazında Birliğe girişinden bu yana, diğer Balkan devletleri AB genişlemesi konusunda beklemeye alınmışlardır. Dolayısıyla, Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Karadağ’ın NATO’ya girişleri - Balkanlarda uzun bir dönem içinde kayda değer yegane gelişme - aslında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Türkiye’nin bir başarısıdır.[6]

 

Yanılgılar ve Balkanların daha fazla Balkanlaştırılması

Angela Merkel, Temmuz ayındaki bir konuşmasında, Almanya’nın da dahil olduğu, ABD önderliğindeki koalisyonun, yirmi yıl süren bir mücadelenin ardından, Afganistan’da bir ulus oluşturulması açısından başarısız olduğunu vurgulamıştır.[7] Anılan konuşma Alman sömürgecilik dürtüsünün Angela Merkel’in dünya görüşünde ne kadar güçlü kaldığına işaret etmektedir. Bu sömürgeci, imparatorluk bakış açısı Almanya’nın Balkanlardaki dış politikasına kısmen aktarılmıştır.

Merkel, Avrupa sahnesinde Emmanuel Macron ve Sebastian Kurz gibi sahnenin merkezinde memnuniyetle yer alacak popülist liderlerin mevcut olduğu bir ortamda başrol oyuncusu veya fail olmaya çalışmamıştır. Sözkonusu durum AB’nin Balkanlardaki politikalarında da yaşanmıştır.[8] Dolayısıyla Merkel, çeşitli siyasi gelişmelerde esas suçlu konumuna gelmemiştir. Emmanuel Macron’un ve Sebastian Kurz’un her alanda öne çıkmaya çalışan aşırı hırslı politikaları, Avrupa Birliği (AB)’nin Balkanlardaki siyasetinde de kendini göstermiştir.

Merkel’in döneminde, özellikle AB bünyesindeki Batı Avrupa ülkeleri, Balkan bölgesini, isminden başlayarak, ontolojik mahiyette yeniden tanımlamaya çalışmışlardır. Bu durum, bölge için bir varoluşsal kriz yaratmıştır. Bölgeyi yeniden adlandırmak, şekillendirmek, bölmek konusunda AB’nin, özellikle Merkel yönetimindeki Almanya’nın, birçok hedefi mevcuttu. Bu hedeflerden ilki, AB üyesi Balkan ülkelerini bölgesel ve kültürel köklerinden koparmaktı. İkincisi, “Batı Balkanlar“ şeklinde, bölücü ve ayırımcı bir terim yaratarak, diğer Balkan ülkeleri için bir yol haritası sunmak; üçüncüsü ise, Türkiye’nin AB üyeliği fırsatını sona erdirmek amacıyla, yalnızca Türkiye’ye mahsus bir sınıflandırma oluşturmaktı.[9] Bu kapsamda, Merkel yönetimindeki Almanya’nın, bir kimliği yok etmenin yeni bir yapay kimlik yaratmaktan çok daha kolay olduğunun bilincinde hareket ettiğinin not edilmesi gerekmektedir.

 

Balkanların Seçkinler Kulübü Olan AB ile Bütünleştirilmesi

AB’nin, Kıbrıs Adası örneğinde olduğu gibi, katılım sürecinin farklı evrelerinde farklı uluslara çifte standart uyguladığı giderek daha belirgin bir hal almaktadır. AB, sözkonusu çifte standardı yalnızca üyeliğe kabul sürecinde değil, ayrıca ilgili ülkelerin Birliğe katılımından sonra da uygulamıştır. Avusturya ile Slovenya örneklerinde bu durumu gözlemlemek mümkündür. Her iki ülke halen popülist liderler tarafından yönetilmektedir. Avusturya örneğinde, ülke uzun bir süre, yıkıcı yabancı düşmanı iç ve dış politikalar yürüttükten sonra görevi bırakmak zorunda kalan bir popülist lider tarafından yönetilmiştir.[10] Buna rağmen Sebastian Kurz, anılan politikaları, Brüksel’den herhangi bir yaptırıma maruz kalmadan uygulamaya devam etmiştir.

Slovenya da aynı yoldan gitmiştir. Şimdiki Başbakan Janez Jansa, giderek popülist bir nitelik kazanan iç ve dış politikalar yürütmektedir. Slovenya, AB üyesi olmasa idi, bu politikaların “otoriter“ olarak adlandırılacağının hatırda tutulması gerekir. Slovenya örneği de Brüksel tarafından cezasız bırakılmıştır.[11]

Tüm bunların, Balkanlar üzerinde farklı etkileri olmuştur. Öncelikle sözkonusu çifte standartlar, diğer Balkan ülkelerinin AB’ye katılmak için reformları uygulama heveslerini kırmıştır.[12] İkincisi, Merkel yönetimindeki Almanya gibi Batı Avrupalı AB ülkeleri, Balkanları yeniden şekillendirmek amacıyla, Slovenya gibi diğer AB ülkelerini kullanmışlardır. Ancak, bu kez Balkanların kimliğini değil, coğrafi sınırlarını değiştirme girişimlerinde bulunulmuştur. Slovenya Belgeleri başlığı ile basına sızdırılan girişim, bu husustaki en son örneği teşkil etmektedir.[13]

 

Merkel’in Olumlu Mirası? Bir Pazar Olarak Balkanlar

Genel olarak, Merkel’in dış politikası, ekonomik açıdan başarılı olmuş, ancak siyasi yaklaşım olarak başarı elde edememiştir. Son yıllarda Alman şirketleri, sadece Sırbistan’a 3 milyar Avro’dan fazla yatırım yapmıştır. Bunun sonucunda, 65,000’den fazla kişiye istihdam yaratılmış ve Sırbistan’ın, özellikle Alman otomotiv tedarikçi şirketleri bakımından, ne kadar çekici bir konuma geldiği görülmüştür. Emekliye ayrılmadan önce Merkel’in son adımı, Yeşil Mutabakat paketinin hazırlanması olmuştur. Merkel’in görev süresi içinde AB, bölgede çok ihtiyaç duyulan parasal destekle, dönüştürücü bir gelecek vizyonuna yönelik cazip bir yaklaşım geliştirmiştir. Örneğin, Doğu Almanya’nın 1990’larda Alman Kalkınma Bankası kredileriyle yaptığı gibi, güneş ve rüzgar enerjisi potansiyelini ortaya çıkaracak, evlerdeki küçük sobaların kullanılmasından vazgeçilmesini sağlayacak, Balkanların enerji piyasasının serbestileştirilmesine katkıda bulunabilecek bir sübvansiyon programı oluşturmuştur. Bahsedilen örnekler, AB ile Merkel’in Balkanlara yönelik bakış açısını yansıtmaktadır.[14]

 

Sadece Bir Pragmatist

Merkel’in, döneminin en önemli siyasetçileri arasında yer aldığına şüphe yoktur. Bununla birlikte, birçok “yüzü” olan bu önemli siyasetçinin gelecekte nasıl hatırlanacağı zaman içinde görülecektir. Farklı bölgelerdeki farklı “yüzlere”  sahip siyasetçilere benzer şekilde Merkel, kendine özgü kişilik özellikleri ve katkılarıyla hatırlanacaktır. Balkanlar açısından, muhtemelen günü kurtarmaya çalışan pragmatik bir siyasetçi olarak anımsanacaktır. Bu pragmatik siyasetçinin Balkanlardaki mirasının, faydadan çok zarar getirdiğini söylemek mümkündür. Onun vermiş olduğu bu hasarı, önümüzdeki yıllarda onarmak kolay olmayacaktır. Merkel, Sebastian Kurz ve Emmanuel Macron gibi popülist bir seviyeye düşmemiş olabilir. Ancak, Otto Von Bismarck’ın seviyesine de çıkamamıştır. Bütün bunlara rağmen, Merkel’in, döneminin en etkili siyasetçilerinden ve devlet yöneticilerinden biri olarak hatırlanacağının not edilmesi gerekmektedir.

 

*Fotoğraf: https://www.euractiv.com/

**Bu Analiz yazısının aslı İngilizce olarak kaleme alınmıştır. AVİM Çevirmeni Ahmet Can Öktem makalenin tercümesine katkı sağlamıştır.

 

[1] Katya Adler, “Merkel Legacy: EU’s Queen with a Tarnished Crown”, BBC News, 12 Eylül 2021, blm. Europe, https://www.bbc.com/news/world-europe-58498231.

[2] Jeremy Cliffe, “The Fateful Chancellor: What the End of the Merkel Era Means for the World”, New Statesman (blog), 15 Eylül 2021, https://www.newstatesman.com/politics/2021/09/the-fateful-chancellor-what-the-end-of-the-merkel-era-means-for-the-world.

[3] René Pfister, “Dim View of the World: Will Merkel Be Followed by Darkness?”, Der Spiegel, 28 Mayıs 2019, blm. International, https://www.spiegel.de/international/germany/dim-view-of-the-world-will-merkel-be-followed-by-darkness-a-1268003.html; Cliffe, “The Fateful Chancellor”.

[4] Vladislava Gubalova, “[Opinion] Central & Eastern Europe: What Merkel Did for Us”, EUobserver, 21 Eylül 2021, https://euobserver.com/opinion/152928.

[5] Gubalova; Enver Robelli, “Analyse zu Merkels Balkanreise – Merkel umarmt die Autokraten”, Berner Zeitung, 15 Eylül 2021, https://www.bernerzeitung.ch/merkel-umarmt-die-autokraten-325002597439.

[6] Robelli, “Analyse zu Merkels Balkanreise – Merkel umarmt die Autokraten”.

[7] Servet Günerigök, “‘We Have Not Been Able to Build a Nation’ in Afghanistan: Merkel”, Anadolu Agency, 16 Temmuz 2021, blm. Asia-Pasific, https://www.aa.com.tr/en/asia-pacific/we-have-not-been-able-to-build-a-nation-in-afghanistan-merkel/2306120.

[8] Teoman Ertuğrul Tulun, “France With Macron: The Destabilizing Factor In The Balkans”, Center For Eurasian Studies (AVİM), 01 Kasım 2019, blm. Analysis, 2019 / 24, https://avim.org.tr/en/Analiz/FRANCE-WITH-MACRON-THE-DESTABILIZING-FACTOR-IN-THE-BALKANS.

[9] Teoman Ertuğrul Tulun, “A Misnomer: Western Balkans.”, Center for Eurasian Studies (AVİM), Analysis, 2017, sy 24 (10 Temmuz 2017), http://avim.org.tr/en/Analiz/A-MISNOMER-WESTERN-BALKANS.

[10] Niamh Cavanagh, “Austria PM Quits over ‘corruption’ 4 Yrs after Becoming World’s Youngest Leader”, The Sun, 09 Ekim 2021, https://www.thesun.co.uk/news/16374796/austrias-chancellor-sebastian-kurz-quit-corruption/; Aşkın Kıyağan, “Racist Attacks on Rise in Austria since Release of Controversial ‘Islam Map’”, Anadolu Agency, 06 Haziran 2021, blm. Europe, https://www.aa.com.tr/en/europe/racist-attacks-on-rise-in-austria-since-release-of-controversial-islam-map/2265084.

[11] Domen Savic, “Slovenia’s Prime Minister Is a Far-Right Conspiracy Theorist and Twitter Addict Who Won’t Admit Trump Lost”, Foreign Policy, 11 Kasım 2020, https://foreignpolicy.com/2020/11/11/election-2020-trump-biden-slovenia-jansa-lost/.

[12] Daniela Vincenti Davos, “Croatian PM: EU-Hopeful Countries Need Motivation to Continue with Reform”, Euractiv, 20 Ocak 2017, blm. Enlargement, https://www.euractiv.com/section/enlargement/interview/croatia-pm-eu-hopeful-countries-need-motivation-to-continue-with-reform/; Aleksandar Brezar, “As EU Membership Stalls, Balkan Nations Create Their Own Mini-Schengen”, Euronews, 31 Ağustos 2021, blm. news_news, https://www.euronews.com/2021/08/31/as-eu-membership-stalls-balkan-countries-make-controversial-move-to-create-their-own-mini-.

[13] Teoman Ertuğrul Tulun, “Slovenian Document On Dismemberment Of Bosnia-Herzegovina Confirms The Necessity Of Continuing The PIC-OHR-Bonn Powers”, Center For Eurasian Studies (AVİM) 2021, sy 18 (30 Nisan 2021): 6.

[14] Simon Ilse, “Merkel’s Balkan Legacy? Time to Move Forward | Heinrich Böll Stiftung”, Heinrich-Böll-Stiftung, 13 Eylül 2021, blm. Comment, https://www.boell.de/en/2021/09/13/merkel-balkan-legacy-time-move-forward.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten