BREXİT SÜRECİ YÜRÜYOR AMA İNGİLTERE AVRUPA'DAN ÇIKMAK İSTEMİYOR
Analiz No : 2018 / 3
07.02.2018
9 dk okuma

Hatırlanacağı üzere, İngiltere’nin bir önceki Başbakanı David Cameron 2015 yılındaki genel seçim kampanyasında eğer tekrar Başbakan olursa Avrupa Birliği’nde kalıp kalmama hususunu İngiliz halkının tercihine sunacağı yönünde bir vaatte bulunmuştu. Bunun İngiliz halkının tercihine saygı göstermek kadar, hatta ondan da önemlisi Cameron’un ikinci kez Başbakan olmak için ortaya attığı bir vaat olduğu o zamanlar bazı yorumcular tarafından öne sürülmüştü. Gerçekten 2015 seçimlerini Cameron’un partisi muhafazakârlar hem de tek başlarına hükümet kuracak bir çoğunlukla kazanmışlar, ancak bunun faturası olarak da AB’de kalıp kalmamak konusunda referandum yapma vaadi seçim zaferi ile birlikte gündeme oturmuştur. Cameron sözünü tutmuş, ülkeyi referanduma götürmüş, ancak 23 Haziran 2016 tarihindeki referandumda İngiliz halkı %48,1 oranına karşılık %51,9 oyla AB’den ayrılma yönünde oy kullanmıştır. Bu sonuç üzerine aynı gün Başbakanlıktan istifa eden David Cameron’un seçim kampanyasında ne kadar hatalı bir taktik izlediğinin farkında olup olmadığı ve de sonuçtan duyduğu pişmanlık derecesi bittabi bilinmemektedir. Bilahare, demokrasinin beşiği İngiltere’de parlamenter demokratik sistem bütün kuralları ile işlemiş ve son Cameron hükümetinde İçişleri Bakanı olan Theresa May Başbakan olmuştur.

Cameron ile birlikte İngiliz halkının AB’de kalması yolunda bir seçim kampanyası yürütmüş olan Theresa May referandum mağlubiyetinin yüküne ilaveten bu sefer İngiltere’yi AB’den çıkaracak Brexit süreci ile uğraşmaya başlamıştır. Bazı yazarlarca bir zamanki “Demir Leydi” Margaret Thatcher’a benzetilen Bayan May, herhalde derin bir üzüntü içinde olsa da Brexit’i gerçekleştirmek için gayet tutarlı bir mücadele vermektedir. Bu bağlamda önce İngiltere’nin AB’den ayrılması için Lizbon Anlaşması’nın 50. Maddesini 29 Mart 2017 tarihinde tetiklemiş ve süreci başlatmıştır. 

Bunun ardından Başbakan May, İngiltere’nin AB’den çıkmasını düzenleyen yasa tasarısını parlamentoya sunmuş ve Brexit müzakerelerinin yolunu açmıştır. Nitekim Brexit müzakereleri 19 Haziran 2017 günü başlamıştır. Geçtiğimiz yıl sonlarında İngiltere ve AB müzakerelerin ilk safhasını tamamlamış ve “boşanma” için önemli üç konuda (AB’den ayrılış bedeli olarak İngiltere’nin ödeyeceği tazminat, İngiltere ve AB arasındaki tek kara hududunu teşkil eden Kuzey İrlanda hududunun statüsü ve AB ülkelerinde yaşayan İngiliz vatandaşları ile İngiltere’de yaşayan AB vatandaşlarının tabi olacakları hukuki statü) anlaşmaya varmışlardır. Müzakerelerin ikinci bölümü için İngiltere ve AB heyetleri 6 – 8 Şubat 2018’de Londra’da bir araya gelmektedirler. Müzakerelerin ağırlık noktası olarak AB Konseyi’nin onay vermiş olduğu “Geçiş Dönemi Müzakereleri Çerçeve Belgesi” uyarınca geçiş dönemine ilişkin düzenlemeler ele alınmaktadır. İngiltere’nin AB’den çıkışının öyle pek de kolay olmayacağının anlaşılması üzerine kesin çıkış tarihi olarak saptanan 29 Mart 2019 tarihinden itibaren aşağı yukarı iki yıllık bir geçiş dönemi yararlı görülmüştür. Neticede geçiş döneminin 31 Aralık 2020 tarihinde son bulması da karar altına alınmıştır.

İkinci dönem müzakerelerinde yalnız geçiş dönemine ilişkin düzenlemelerin ele alınması öngörülmemektedir. AB ile İngiltere arasında gelecekteki ilişkiler, bir ticaret anlaşması da dahil ikili ticarete ilişkin konular, vb. de ele alınacaktır.

Ve nihayet, geçiş döneminin bitimi olan 31 Aralık 2020 tarihine kadar AB ile varılan “boşanma" anlaşmasının İngiliz parlamentosunun onayından geçmesi gerekecektir. Diğer bir değişle, İngiliz anlayışına göre referandum istişari bir değer taşımakta olup “boşanma" anlaşmasının parlamento onayından geçmesi şarttır.

İngiltere’nin Brexit sürecinin yukarıda sunulan kısa bir özetinden de anlaşılacağı üzere bugünden itibaren en geç 2020 yılı sonuna kadar geçecek olan dönem Avrupa Birliği’ni ve İngiltere’yi her bakımdan meşgul edecek, yoğun müzakerelerin yer alacağı bir zaman kesitini temsil etmektedir. İngiliz halkının yaptığı tercih referandum sonucunun gösterdiği gibi çok küçük bir farkla tecelli etmemiş olsaydı, diğer bir değişle İngiliz halkında AB’den çıkış için çok daha geniş tabanlı bir mutabakat bulunsaydı belki işler daha kolay olabilirdi. İngiliz kamuoyunun kafasının karışık olduğu izlenmektedir. Sık sık saf değiştirmeler görülmektedir. Örneğin İngiltere’nin AB’den çıkmasını ateşli bir şekilde savunanların şimdi tereddüt içeren açıklamalar yapmalarına şahit olunmaktadır. Hükümet üyesi olarak Brexit karşısında yer alan Başbakan May, şimdi güçlü bir şekilde Brexit’i savunmaktadır.[1] Buna mukabil Brexit’in fikir babalarından kabul edilen, UKIP’in eski başkanı Nigel Farage şimdi Brexit için ikinci bir referandum yapılmasının iyi olacağını söyleyebilmektedir.[2] Yapılan bazı halk oylamaları da zamana ve zemine göre birbirleriyle çelişkili sonuçlar verebilmektedirler. İngiliz geleneğindeki tutarlılık çizgisinde hareket eden ağırlıklı bir grup ise AB’den çıkışın dezavantajlarını görmekle birlikte sırf artık geri dönülmez bir noktaya varıldığı inancıyla Brexit’in mümkün olan süratle gerçekleşmesini savunmaktadır. Yukarıda çizilen tablonun renklerine yeni bir ton veren husus ise son zamanlarda bizzat Başbakan May ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nick Carter’dan gelmiştir. Başbakan May Rusya’yı ortak değer olan uluslararası düzen için bir tehdit olarak gördüğünü ifade etmektedir. May “Hepimizin dayandığı uluslararası düzeni tehdit eden Rusya’nın eylemleridir.” diyebilmektedir. Rusya’nın eylemlerinin “bilgiyi silah olarak kullanmayı” içerdiğini ve Batı ülkelerindeki seçimlere müdahale ederek siber saldırılar düzenlediğini iddia etmektedir. [3] May, “AB’den ayrılıyoruz ama Avrupa’dan ayrılmıyoruz.” diyerek fikrini açıkça ortaya koymaktadır.[4] Genelkurmay Başkanı Carter ise Almanya’da gerekli saha çalışmalarının yapılacağını ve Rus tehdidine karşı Almanya’da İngiliz birliklerini tutmak için çabalayacaklarını ifade etmektedir.[5] Gerek Başbakan’ın gerek Genelkurmay Başkanı’nın hatırlatmak istedikleri husus hem Almanya’nın hem Berlin’in İkinci Dünya Savaşı sonrasında dörde ayrıldıkları, bunlardan birinin İngiltere’ye ait olduğu, Düsseldorf, Bremen, Hamburg ve Aşağı Saksonya gibi Almanya’nın önemli bir bölgesinin İngiltere yönetimine bırakılmış olduğudur.[6] Adeta Almanya’ya hala işgal altında olduğu gerçeğini ve Müttefiklerin burada asker bulundurma yetkisinin devam ettiğini hatırlatmak istemektedirler. Nitekim halen Almanya’da İngiltere’ye ilaveten Amerikan ve Fransız üsleri de bulunmaktadır. Bu tutumla Başbakan May yukarıda belirttiğimiz üzere “AB’den ayrılıyoruz ama Avrupa’dan ayrılmıyoruz.” fikrini bir başka şekilde ifade etmektedir. Genelkurmay Başkanı Carter de Almanya’dan askerlerini çekmeyi durdurmayı değerlendirdiklerini, Rusya’nın askeri stoklarını 30 kat artırırken ve beklenenden önce saldırıya geçmesi muhtemelken İngiltere’nin meydanı boş bırakmasının düşünülmeyeceğini belirtilmektedir.

Bütün bu gelişmeler İngiltere’nin 2013 yılında 2016’ya kadar askeri birliklerini Almanya’dan çekeceğini açıklamış olduğu hatırlandığında büsbütün anlam kazanmaktadır.[7]

İngiltere’nin sarsılarak ilerleyen Brexit süreci ile ilgili tereddütlerinin Avrupa’daki varlığını yitirme endişesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Öyle görülüyor ki, İngiltere şimdi bu endişesini askeri ve güvenlik alanlarına yayarak ve Rus tehdidini öne çıkararak kıta Avrupa’sını daha da kaygılandırmak ve Brexit konusunda Avrupa’nın da tereddüt yaşamasını sağlamaya çalışmaktadır.[8] Bütün bu hususları, özetle, İngiltere’nin Avrupa siyasetinde gücünü ve varlığını kuvvetlendirmek ve ağırlığını idame ettirmek çabası olarak değerlendirmek mümkündür. 

 

 


[1] Wheeler, Brian & Alex Hunt, “Brexit: All you need to know about the UK leaving the EU,” BBC News, 4 Jan, 2018, http://www.bbc.com/news/uk-politics-32810887.

[2] “Brexit’in Mimarı Nigel Farage: Bazen İkinci bir Referandum Yapılmalı Diyorum”, euronews.com, http://tr.euronews.com/2018/01/11/brexit-in-mimar-nigel-farage-bazen-ikinci-bir-referandum-yapmal-diyorum.

[3] “May: Hepimizin Dayandığı Uluslararası Düzeni Tehdit Eden Rusya’nın Eylemleridir,” ntv.com.tr, https://www.ntv.com.tr/dunya/may-hepimizin-dayandigi-uluslararasi-duzeni-tehdit-eden-rusyanin-eylemleridir,70gbFC8mFkKhZa1xxrJn4Q.

[4]  “The 12-point Brexit plan explained: Theresa May warns EU she will walk away from a ‘bad deal’ for Britain,” Telegraph.co.uk, http://www.telegraph.co.uk/news/2017/01/17/theresa-may-warns-eu-will-walk-away-bad-deal-britain/.

[5] “Britain may reverse decision to pull out of Germany because we need to react to Russian attacks, army chief says,” Telegraph.co.uk, http://www.telegraph.co.uk/news/2018/01/22/britain-may-reverse-decision-pull-germany-need-react-russian/.

[6] “The Potsdam Conference, 1945,” US Department of State, Office of the Historian website, https://history.state.gov/milestones/1937-1945/potsdam-conf.

[7] “UK to withdraw 11,000 troops from Germany by 2016”, theguardian.com, https://www.theguardian.com/uk/2013/mar/05/uk-withdraw-troops-germany-2016.

[8]  “Britain may reverse decision to pull out of Germany because we need to react to Russian attacks, army chief says,” Telegraph.co.uk, http://www.telegraph.co.uk/news/2018/01/22/britain-may-reverse-decision-pull-germany-need-react-russian/.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten