TANER AKÇAM TARİH DERSİ VERMEYE KALKIŞIRSA
Yorum No : 2015 / 19
22.02.2015
8 dk okuma

Maxime Gauin, AVİM

23 Şubat 2015

 

Taner Akçam’ın yazısının ifade özgürlüğüyle alakası yok. Talat Paşa hiçbir şekilde Türkiye’deki mahkemeler tarafından Ermeni kırımı nedeniyle mahkum edilmemiştir.

6 Şubat’ta Taraf Gazetesi’nde Doğu Perinçek ile ilgili Alman bir sosyolog olan Taner Akçam tarafından yazılmış olan kısa bir yazı yayımlandı. Yazının başlığı, yazının bütün kurnazlığını özetliyor: “Saray Soytarısı” Bu yazı Perinçek ve İsviçre davasının bir analizi değil. İfade özgürlüğü ya da Türk-Ermeni anlaşmazlığının değerlendirmesiyle bir alakası yok. Bu, Sayın Perinçek’e karşı sert bir saldırıdır ve genel olarak iki cümle üzerine temellendirilmiştir:

“Sayın Başkan, sayın üyeler, önce bir bilgi yanlışı, Talat Paşa hiçbir şekilde Türkiye’deki mahkemeler tarafından Ermeni kırımı nedeniyle mahkum edilmemiştir. Böyle bir mahkumiyeti yoktur. Galip İngiliz devletinin soruşturmasının sonucunda da Ermeni meselesiyle ilgili olarak hakkında hiçbir suçlayıcı kanıt bulunmadığı için dosyası kapatılmıştır.”

Aslında bu cümleler çok hızlı bir biçimde telaffuz edilmiştir. Talat, İstanbul’da bir askeri mahkeme tarafından mahkum edilmiştir, ama her zaman olduğu gibi Sayın Akçam, birkaç satırı çekip almış ve konu ile en çok ilgili olan esasları unutmuştur.

İttihat ve Terakki Fırkası nazırlarının yargılanmasıyla ilgili olarak, ilk önce farkına varılması gerekilen bu yargılamaların hukuki açıdan bir değerinin olmamasıdır. Çünkü bu yargılamalar eksiksiz olarak askeri mahkemenin önünde yapılmıştır. Osmanlı Anayasası’nın 31. maddesine göre, nazırlar eylemlerinden sadece Yüce Divan karşısında yükümlüdürler. (Şeref Gözübüyük and Suna Killi, Türk Anayasa Metinleri Ankara: Ajans-Türk Matbaası, 1957, p. 28).

 

TALAT PAŞA’NIN YARGILANMASI

Damat Ferit Paşa Hükümeti hukuki açıdan bir değeri olmayan bir yargılama tertipleme isteği için anayasaya aykırı bir yöntem mi tercih etmiştir? Elbette böyle bir şey yapmamıştır. Bu “liberal” kabine, kişisel düşmanlıkların (Damat Ferit, İttihat ve Terakki Fırka’sının “liberal” düşmanlarını temsil etmekteydi) ve politik olarak yanlış hesaplamaların (Damat Ferit olası herhangi bir suçlamayı sadece İttihat ve Terakki Fırkası’nın liderliğinin üstüne yıkmakla daha hoşgörülü bir barış antlaşması elde edeceğine içtenlikle inanıyordu) etkisiyle savunma hakkını zayıflatıp en sonunda da tamamen baskılamak için askeri yargıyı kullanmıştır. Hakkında dava açılan kişilerin soruşturma boyunca avukat desteği alma hakları ve yargılama boyunca da çapraz sorgu hakları bulunmamaktaydı. Diğer bir yandan temyize başvurma hakkı da henüz 1919 yılında baskılanmıştı.  Ve hatta, 1920 yılının Nisan ayında yargılama sürecinde avukat desteği alma hakkı da baskılandı.

Sayın Akçam’ın savunması, akıl hocası Vahakn N. Dadrian’dan kopyalanmış ve 1919-1920’de uygulanan yöntemlerin Fransız yöntemlerden kopyalandığı iddiasındadır. Bu savunma hiçbir anlam ifade etmemektedir. Örnek verecek olursak, soruşturma boyunca avukat desteği alma hakkı Paris başsavcılığı tarafından 1884 yılında güvence altına alınmıştır ve ulusal kademe de 1897 yılında Constans Yasası tarafından güvence altına alınmıştır: François Dagallier ve Edgar Bazenet, Commentaire théorique et pratique de la loi du 8 décembre 1897 sur la réforme de l’instruction criminelle (loi Constans), [ 8 Aralık 1897 Ceza Hukuku Reform Yasası üzerine Teorik ve Pratik Değerlendirme (Constans Yasası)”], Paris: V. Giard et E. Brie?re yayınevleri, 1898. Taner Akçam bize Fransız hukukunun tarihiyle ilgili bilgisizliğini sergilemek yerine 1919’daki yargılamalara ilişkin İngiliz görüşlerle ilgili düşüncelerini açıklamalıdır. O yılın 1 Ağustos’unda, İngiliz ileri düzey bir temsilci olan Amiral Calthorpe Londra’ya kendi Ermeni-Rum kadrosundan bir raporu Londra’ya iletmiştir. Mayıs ayından beri yargılamalar “bizim saygınlığımız ve Türk Hükümeti açısından saçma ve incitici bir hal almıştır.” (Ulusal Arşivler, London-Kew Gardens, FO 371/4174/118377, folio 256)

Sayın Akçam, iddianameyi bir kanıt olarak görerek Talat’ı suçlu atfetmekten sakınmıyor. Damat Ferit Paşa’nın bu iddianameyi yazan savcıyı kendisinin görevden uzaklaştırdığını söyleyemiyor. Bu uzaklaştırma için gösterilen sebep “beceriksizlik”ti... Daha da kötüsü, eğer mümkünse, Taner Akçam cümlelerine şu şekilde devam ediyor: “Perinçek’in, İngilizlerin Talat Paşa hakkında soruşturma açtıkları ve sonra delil yetersizliğinden davadan vazgeçtikleri bilgisi de bir başka palavradır.” Ancak aslına bakıldığında, bu Alman sosyolog hayatı boyunca İngiliz Ulusal arşivlerine adımını atmamıştır... İki belgeden alıntı yapmak gerekirse: 29 Temmuz 1921’de, Başsavcılık Dışişleri Bakanlığına yazılan belgede Malta’da Osmanlı yetkililerinin alıkonulduğu ve “kırım” ile suçlandığına işaret edecek herhangi bir delil olmadığı belirtilmiştir. (FO 371/6504/E 8745). 24 Ağustos 1921’de, Hakim Lindsay Smith İstanbul’daki İngiliz ileri düzey temsilciye yargılamanın Ermeni kırımı ile suçlananlar için muhtemel olarak beraat ile sonuçlanacağını, bu nedenle de alıkonulan Türklerin esir değişimi için tutulmasını tavsiye etmiştir. (FO 371/6504/E 10023).

 

TELGRAFIN TAM METNİ

Taner Akçam’ın akıl yürütme yöntemiyle ilgili bir örnekleme ile bitirmek istiyorum. Jöntürklerin İnsanlık Suçları- The Young Turks’ Crime against Humanity, s.s. 202-203 (Türkçesi s.s. 182) kitabında Talat Paşa’nın Ankara’ya gönderdiği bir telgrafın İttihat ve Terakki Fırkası’nın Ermenilere karşı bir soykırım kastında olduğunun en iyi kanıtı olduğunu iddia ediyor. Bu telgrafın tam metnine bakacak olursak:

“Doğu vilâyetlerine ait Ermeni Meselesi çözülmüştür. Fuzuli mezalimle, millet ve hükümetin lekelenmesine gerek yoktur. Özellikle Ermeniler’in Ankara’ya yakın bir yerde uğradıkları saldırının oluş tarzı bu sevkıyata memur olanların açıkça beceriksizliği ve bu arada memur jandarma ve halkın sırf hayvanî duygularının sevkiyle ırza saldırı ve hırsızlığa cesaretleri Nezâret’çe son derece üzüntüye sebep olmuştur. Ölçülülük ve düzenlilik içerisinde olması istenilen sevk işleminin aşırılık besleyen ellere kesağlanması merkezce şiddetle istenmekte ve korunmanın sağlanamadığı yerlerde sevkıyatın ertelenmesi gerekmektedir. Bunları sonra meydana gelecek saldırıların oluşundan bütün ilgili memurlar derecelerine göre sorumlu tutularak, askerî mahkemelere teslim edilecektir. Bu konuda gerekenlere gayet kesin emir yerilmesi çok gereklidir.” (Hikmet Özdemir ve Yusuf Sarınay, Türk-Ermeni ihtilâfı belgeler, Ankara: TBMM, 2007, p. 235).

“Saray soytarısı” mı dediniz?


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten