AKADEMİK ETİĞİN KASTEN YOZLAŞTIRILMASI: TANER AKÇAM ÖRNEĞİ
Yorum No : 2016 / 78
21.12.2016
7 dk okuma

Taner Akçam’ın bugüne kadar yayınlanan çalışmalarının tartışmalı akademik niteliği ile ilgili çok sayıda değerlendirme daha önce yapılmıştır. Oysa Akçam’ın akademik yönteme hiçbir şekilde uygun olmayan ve yayınlanan çalışmalarındaki bilgilerin çelişki ve hatalarla dolu olması sonucunu veren yetersizliğinden öte, bir akademik etik sorunu vardır. Bunun en son örneği, sahte oldukları açık bir şekilde Orel ve Yuca tarafından kanıtlanmış Andonyan belgelerini konu alan son kitabında görülmektedir. Akçam, Orel ve Yuca tarafından açıkça ortaya konulan kanıtlara yanıt verdiğini iddia ettiği kitabında, bu kanıtlara karşılık vermek bir yana, her zaman olduğu gibi Orel ve Yuca’nın sözlerini tahrif ederek okuyucuya sunmakta, yazılmayan sözleri oradaymış gibi sunmakta, eksik bir şekilde aktarmakta, veya olanları da değiştirmektedir.

Burada yapılan bu çarpıtmalardan yalnızca bir tanesine değinilecektir.[1] Orel ve Yuca, Andonyan belgeleriyle ilgili kitaplarında, bu belgelerin sahte olduklarını ortaya koyarken çok sayıda kritik konuya değinmişlerdir. Orel ve Yuca Andonyan belgelerindeki imzalarda, belgelerin tarih ve şifrelerine, ihtiva ettiği bilgilerden, Andonyan’ın kişiliğine kadar çok derin bir araştırma yapmışlardır. Orel ve Yuca kullanılan belgelerden bir tanesine özellikle dikkat çekerek, belgenin yazılı olduğu kağıdın da sahteliğin kanıtı olduğunu söylemektedir:

Bu “belgelerden” 76 sayılı olanı çift çizgili ve hiç bir resmi işaret taşımayan bir kâğıda yazılmıştır. Daha çok Fransız okullarındaki yazı (kaligrafi) derslerinde kullanılan türden kâğıtlara benzeyen böyle bir kâğıdın Osmanlı dairelerinde resmi kâğıt olarak bulundurulması beklenemez.[2]

Söz konusu belge şudur:

 

Bu belgeye itiraz edecek bir akademisyenin, Orel ve Yuca’nın tespitlerine cevap vermesi beklenirdi. Yani “çift çizgili” ve “hiçbir resmi işaret taşımayan” bir kağıdın, resmi yazışmalarda kullanılagelen bir belge olduğunu ortaya koyabilmelidir ki Orel ve Yuca’nın itirazları geçersiz kalsın.

Akçam kitabında bu konuya özel bir bölüm ayırmış ve “çizgili kağıt kullanma meselesi” başlığı altında bazı iddialar ortaya koymuştur. Görüldüğü üzere henüz başlıkta dahi Akçam konuyu saptırmaktadır. Akçam bu bölüme başlarken şunları söylemektedir:

Yazarların çizgili bir kâğıdın “Osmanlı dairelerinde resmi kâğıt olarak bulundurulması beklenemez” türündeki yargıları ve bunun belgenin sahteliği için bir gerekçe olarak kullanılmaları gerçekten anlaşılır bir şey değildir. İlgili dönemde çizgili kâğıtlar Osmanlı bürokrasisinde kullanılmıştır… Anlaşılacağı gibi Orel ve Yuca’nın Naim Efendi’nin bir belgesinin çizgili kâğıda yazılmışını onun sahteliğini bir nedeni olarak sunması tamamıyla yanlıştır. Şifreli yazışmalarda düz değil çizgili kâğıt kullanılması esastır. Naim Efendi’nin verdiği belgenin çizgili kâğıda yazılmış olması, onun sahteliğinin değil tam aksine, orijinal olduğunun göstergesidir. Bu kısma eklemek istediğimiz son not Orel ve Yuca’nın Naim Efendi’nin belgelerinin sahte olduğuna yönelik ileri sürdükleri 12 noktanın çoğu çizgili kâğıt türü, çürütülmesi kolay argümanlardan oluştuğudur.[3]

Orel ve Yuca çizgili kağıt kullanılmasını bir delil olarak sunmamışlardır. Aksine kendileri de çizgili kağıda yazılmış belgeleri kendi kitaplarında yer verdikleri orijinal arşiv belgelerine dahil etmişlerdir. Örneğin:

Belge I: Şinasi Orel ve Süreyya Yuca tarafından kitaplarının 77. sayfasında yayınlanan 26 Ağustos 1915 tarihli ve “tek çizgili” ve resmi kâğıt üzerine yazılmış şifreli telgrafın kopyası. Telgraf Dâhiliye Nazırı Talat Beytarafından Çanakkale Mutasarrıflığına yollanmıştır.

Belge II: Şinasi Orel ve Süreyya Yuca tarafından kitaplarının 78. sayfasında yayınlanan 11 Aralık 1915 tarihli ve “tek çizgili” ve resmi kâğıt üzerine yazılmış şifreli telgrafın kopyası. Telgraf Dâhiliye Nazırı Talat Bey tarafından Karahisar-ı Sahib (Afyon) Mutasarrıflığına yollanmıştır.

Orel ve Yuca’nın itirazı, yukarıdaki sahte belgede de açıkça görüleceği gibi çift çizgili ve hiçbir resmi işaret taşımayan bir kâğıdın resmi yazışmada kullanılmasının mümkün olmadığıdır.

Yalnızca Orel ve Yuca’nın söylediği ile Akçam’ın yukarıdaki ifadelerini karşılaştıracak olan bir okuyucu görecektir ki Akçam, Orel ve Yuca’nın söylediklerini çarpıtmakta ve bunun üzerinden bir karşı argüman üretmektedir. Akçam bu başlık altında asıl konu dışında, aslen Orel ve Yuca’nın söylediklerine hiçbir itiraz teşkil etmeyen, aksine onları tasdik eden, konuyla alakasız birçok gereksiz bilgi vermektedir. Osmanlı bürokrasisinde çizgili kağıdın sıkça kullanılmakta olduğu, Dahiliye Nezareti’nin çizgili kağıt siparişi verdiğine dair arşiv belgeleri olduğuna dair bilgiler bunlara örnektir.

Bizim kanaatimize göre Akçam’ın metodolojisi zaten tüm çalışmalarında kusurludur ve bu birçok defa ortaya konmuştur. Buradaki asıl sorun etik bir sorundur. Akçam açıkça manipülasyon yapmaktadır. Ermeni iddialarına sempati ile bakanlar dahi Akçam’ın bu tahrifatlarını artık görmezden gelemezler.

Yine de hala Andonyan belgelerinin açıkça kanıtlanmış sahteliği konusunda bir çalışma yapılacaksa (Akçam dışında biri), Andonyan’ın kendisinin 26 Temmuz 1937 tarihinde yazmış olduğu[4] ve Orel ve Yuca’nın kitabında da kaynak belirtilerek aktardığı mektubundaki şu ifadelere yanıt verilmesini beklemekte olduğumuzu ifade ediyoruz:

Bu rapor (Rössler’in raporu) almancadır. Her türlü objektiflikten yoksun bulduğu kitabımın kompozisyonu hakkında çok sayıda eleştiri içermektedir. Ayrıca, savaş içinde Türkiye’de bulunan Almanların tutumuna ilişkin pasajlardan çoğunu çürütmektedir. Hiç şüphe yok ki, işaret ettiği hususların çoğunda haklıdır. Ancak, eserimin tarihi bir çalışma değil, propaganda amaçlı bir çalışma olduğunu unutmaktadır. Kitabımın bu tür yayınlara özgü hatalardan tabiatıyla arınmış olamazdır… Şunu da eklemek isterim ki, Londra’daki Ermeni Bürosu ve Paris’deki Ermeni Ulusal Heyeti, savundukları davanın gerekleri uğruna, kitabımın yayınlanması sırasında yazdığım metni kendi bildikleri gibi serbestçe kullanmışlardır.

 


[1] Daha geniş bir analiz için bkz. Ömer Engin Lütem “Aram Andonyan, Naim Efendi ve

Talat Paşa Telgrafları Üzerine Bir Değerlendirme” Ermeni Araştırmaları, Sayı: 55, 2016

[2] Şinasi Orel, Süreyya Yuca, Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü, (Ankara Türk Tarih Kurumu, 1983)s. 60

[3] Age, s. 94

[4] Akçam’ın kitabında 28 Temmuz 1937 tarihlendirilmiştir. Ayrıca bu mektupta yer alan ifadeler de Akçam’ın kitabında verilen mektup metni çevirisinde yine tahrif edilmiştir. Akçam’ın çevirisi için bkz. Naim Efendi’nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları: Krikor Gergeryan Arşivi. Sf 250-259    


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten