Aydınlık (13 Haziran 2017)
(Şahin Mengü)
Kuzey Irak Kürt Yönetimi bu yıl eylül ayında bağımsızlık referandumu yapacağını açıklamıştır.
Türkiye’den buna doğru dürüst bir açıklama gelmemiştir.
19.05.1924-05.06.1924 tarihleri arasında İstanbul’da Türkiye-Irak hududunda düzenlenen Haliç Konferansı'nda bir sonuç alınamaması üzerine Milletler Cemiyeti Konseyi'ne götürülmüştür. Konsey bir yandan Musul halkının isteklerinin saptanması ve konuyla ilgili bir rapor hazırlanması için inceleme komisyonu kurarken, 29.10.1924 tarihinde bir geçici sınır saptayarak tarafların buna uymasını tavsiye etmiştir. Türkiye komisyon raporuna ve Milletler Cemiyeti'nin bağlayıcı karar alamayacağı hususunda itiraz etmiş. Bunun üzerine Milletler Cemiyeti Uluslararası Adalet Divanı'ndan görüş sormuş, Divan, Milletler Cemiyeti Konseyi'nin kararlarının bağlayıcı olduğuna karar vermiştir. Sonra 05.06. 1926 tarihinde Türkiye, Irak ve Mandater devlet olarak İngiltere arasında bir sınır antlaşması imzalanmıştır ve bugünkü Türkiye-Irak sınırı çizilmiştir.
Yani Türkiye Misak-ı Milli'nin Musul-Kerkük bölümünden vazgeçmiştir.
Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırları içinde kabul ettiği ve 1926 Ankara Antlaşması ile Irak yönetimine bırakılan Musul, bağımsızlık ilan edecek olan Kürdistan Devleti hudutları içinde kalacaktır. Ankara Antlaşması da artık geçersiz olacaktır.
Türkiye Milletler Cemiyeti kararlarına uygun davranarak toprak bütünlüğü içindeki Irak’a Musul ve Kerkük’ü bırakmıştır.
Kürdistan ilan edilince Irak dağılacak yani Ankara Antlaşması geçersiz hale gelecektir. Yani önceki statüye (status qua ante) dönülmüş olacaktır.
YENİ DURUM
Şimdi yeni bir durum ortaya çıkmış Misk-ı Milli sınırları içindeki Musul ve Kerkük bir başka devletin toprakları içine gireceğinden ve böylelikle 1926 Ankara Antlaşması'na göre oluşmuş olan Türkiye Irak sınırı Türkiye’nin oluru olmadan değişmiş olacağından, Türkiye artık bu antlaşmayla kendini bağlı saymamak hakkına sahip olacaktır.
1118'den itibaren bir Selçuklu toprağı 1517’den itibaren de bir Osmanlı Vilayeti olan Musul, Birinci Dünya Savaşsı sona erdikten sonra Mondros Mütarekesi’nin 7. Maddesi bahane edilerek İngilizler tarafından işgal edilmiştir. 1926 Ankara Antlaşması ile de toprak bütünlüğü sağlanmak kaydıyla Irak’a bırakılmıştır. Kerkük zaten şuanda Kuzey Irak Kürt Yönetimi'nin elindedir. Oraya bayrağını bile çekmiştir. Musul’da İŞİD’in elinden tümüyle kurtarıldığı zaman orada da aynı şey yapılacaktır.
Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle Türkiye Misak-ı Milli sınırları içindeki Musul ve Kerkük’ü talep etme hakkına sahip olduğu gibi, oradaki nufusu 2.5 milyonu aşan Türkmen soydaşlarının can ve mal güvenliğini korumak hakkını da elde edecektir.
Çeşitli baskı yöntemleriyle Türkmenleri göçe zorlayan Kürt Yönetimi demografik yapıda değişiklik yaparak Türkmenleri azınlığa düşürmeye çalışmaktadır.
SESSİZ KALINMAMALI
Eylüldeki bağımsızlık referandumundan sonra, Irak devleti parçalanacağı için artık Türkiye kendisini 1926 Ankara Antlaşması ile bağlı saymamak hakkına sahiptir. 1926 Ankara Antlaşması Türkiye-Irak sınırını çizmiştir. Türkiye ile Kürdistan arasında çizilmiş bir hudut söz konusu değildir.
Tabii Ege Denizi'ndeki hukuki haklarını koruyamayan AKP iktidarından Musul ve Kerkük’deki soydaşlarımızı ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkını koruyabileceğini düşünmek saf dillik olur.
Türkiye Musul ve Kerkük’te Kürtler tarafından yaratılmak istenen bir oldu bittiye karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarına dayanarak Musul ve Kerkük konusunda sessiz kalmamalıdır.
Türkiye bölgedeki uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını korumak için siyasi, diplomatik ve gerekirse askeri müdahale dahil tüm seçenekleri çekinmeden kullanmalıdır.
Henüz Yorum Yapılmamış.
- ABD RUSYA’YI, GÖZALTINDA OLMAYAN GAZETECİLERİ SERBEST BIRAKMAYA ÇAĞIRDI Asya - Pasifik 14.06.2017
- ERDOĞAN: SUUDİ ARABİSTAN KRALI, KÖRFEZ'İN BU İŞİ ÇÖZMELİ Irak 14.06.2017
- TÜRKİYE'NİN MUSUL VE KERKÜK ÜZERİNDEKİ HAKLARI Irak 14.06.2017
- BOSNA HERSEK'TE KAMU YAYINCILIĞI İÇİN DESTEK ÇAĞRISI Balkanlar 14.06.2017
- KAZAKİSTAN’DAKİ EXPO 2017’DE KIRIM SKANDALI Asya - Pasifik 14.06.2017
-
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2023 -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2022 -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2021 -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2020 -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2019 -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2018 -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
Ermeni Sorunu Temel Bilgi ve Belgeler (2. Baskı)
-
EMEKLİ BÜYÜKELÇİ BİLAL ŞİMŞİR'İN ANISINA KONFERANS: "21. YÜZYILDA TÜRK DİPLOMASİSİ VE DIŞ POLİTİKA: ÇOK KUTUPLU DÜNYADA YENİ PERSPEKTİFLER"