SIRBİSTAN’IN SREBRENİTSA ÖZRÜ - 12 Nisan 2010
Paylaş :
PDF İndir :

12.04.2009


Erhan Türbedar, TEPAV Dış Politika Analisti
Yeni Balkan, 12 Nisan 2010
Sırbistan meclisinin, Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da 8 bin Boşnakın öldürülmesini kınama ve özür dileme kararı geniş yankılar buldu. Birçok Sırp politikacı ve sivil toplum kuruluşu söz konusu kararı, Sırbistan’ın geçmişle yüzleşmesine ilişkin önemli bir adım olarak niteledi. Bosnalı Sırplar Sırbistan meclisinin Srebrenitsa kararına karşı çıkarken, Srebrenitsa’da yaşananlar soykırım olarak nitelenmediği için, Boşnaklar genel olarak bu kararın kendilerine çok fazla şey ifade etmediğini söylüyor.

Sırbistan meclisinin Srebrenitsa kararı için ortam hazırlayan temel gelişme 2007 yılında yaşandı. Hatırlatmak gerekirse, 1992-1995 yılları arasında yaşananlardan dolayı Bosna-Hersek’in Sırbistan’a karşı açmış olduğu soykırım davasına istinaden Uluslararası Adalet Divanı (UAD) 26 Şubat 2007’de 170 sayfalık bir karar kabul etti. Kararda özetle soykırımın sadece Srebrenitsa belediyesinde gerçekleştiği ve bu fiilden Bosnalı Sırpların ordusunun sorumlu olduğu belirtiliyor. Srebrenitsa dışındaki kıyımlar, yeterince delil olmadığı gerekçesiyle, soykırım olarak nitelenemiyor. Sırbistan’a gelince kararda, Srebrenitsa’daki soykırım suçunu gerçekleştirenleri engelleme yükümlülüğüne uymadığı ve soykırımı gerçekleştiren şahısları tutuklayıp, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesine teslim etmediği için suçlanıyor. Sırbistan’la ilgili bu yöndeki ifadeler, Belgrad’a Bosna-Hersek’ten özür dileme borcu yaratmıştır.

Şubat 2007’de ortaya çıkan özür dileme borcunu Sırbistan neden üç yıl sonra yerine getirdi? Batılılar uzun süre Sırbistan’a, Srebrenitsa soykırımının baş sorumlularından biri olan Ratko Mladiç’i yakalaması için baskı yapıyor. Ratko Mladiç’in yakalanması, Sırbistan’ın Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde bir ön koşul olarak da sunuluyor. Diğer taraftan Brüksel ve Vaşington, Sırbistan’ın Srebrenitsa’da yaşananları kınamasını da uzun süreden beri bekliyordu. Bu yüzden birçok analist, Sırbistan’ın Brüksel’in gözündeki imajının düzeltilmesi maksadıyla Sırbistan meclisinden bir Srebrenitsa kararının geçirildiğine haklı olarak inanıyor.

Brüksel’e hoş görünmek dışında, Sırbistan meclisinin Srebrenitsa kararına ilişkin zamanlama, bu kararın arkasında Kosova bağlantısının da bulunabileceğini düşündürüyor. Bilindiği gibi, Kosova için mücadele çerçevesinde Sırbistan Kosova’nın bağımsızlık ilanını UAD’ye taşımıştır. Bu yüzden UAD 2010 yılı içinde, Kosova’nın bağımsızlık ilanının uluslararası hukuka uygun olup olmadığı konusunda bir hukuki kanaat açıklayacaktır. Belgad, UAD’nin Sırbistan’ın lehine karar vermesi durumunda, Kosova’nın statüsünün müzakerelere yeniden açılması için uygun bir ortamın oluşacağını düşünüyor. Belgrad bir taraftan Kosova yüzünden UAD’nin açıklayacağı hukuki kanaati bu şekilde önemsiyor iken, aynı mahkemenin 2007 yılında aldığı kararda Sırbistan’ın aleyhine olan hükümleri uzun süre görmezlikten geliyordu. İşte, UAD’nin Kosova’ya ilişin açıklayacağı hukuki kanaate uluslararası toplumun nezdinde daha büyük bir anlam yükleyebilmek için de, Belgrad söz konusu Srebrenitsa kararını meclisten geçirmek zorundaydı.

Sırbistan meclisinin kabul ettiği Srebrenitsa kararının içinde “soykırım” ifadesinin bulunmuyor olması, Sırbistan’daki demokratik güçlerin yeterince güçlü olmadığını gösteriyor. Srebrenitsa kararının kabul edilmesine ilişkin Sırbistan meclisinde yaşanan tartışmalar, bu ülkedeki siyasi güçlerin yarısına yakın bir kısmının, Belgrad’ı 1990’lı yıllarda yönetmiş olanların zihniyetiyle yaşamaya devam ettiğini bir kez daha göstermiştir. Sırbistan’ı savaştan savaşa sürükleyen bu zihniyetin güçlü bir varlığı yüzünden, soykırım kelimesini içermeyen bir Srebrenitsa kararını meclisten geçirmek, Sırbistan hükümetinin yapabileceği bir maksimumdu. Yine de Belgrad’daki yöneticiler Srebrenitsa kararını hazırlarken, uluslararası arenada bir takım kazanımlar elde etme güdüsüyle hareket etmemeliydi. Srebrenitsa kararı üzerine çalışmalar, geçmişteki hatalarla Sırpların yüzleşmesini sağlamak ve bu yoldan, bölgede “Sırplık uğruna” suçların işlendiğini reddedenlerin elini zayıflatmak bilinciyle sürdürülmeliydi. Çünkü Sırp halkı geçmişle yüzleşmediği sürece, Radovan Karaciç ve Ratko Mladiç gibi savaş suçlularının resimlerini taşıyan afişler, kupalar ve benzer aksesuarlar Belgrad sokaklarında serbest satılmaya devam edecektir.




Henüz Yorum Yapılmamış.