SARAYBOSNA’DAKİ TERÖR EYLEMİNDEN SANCAK BÖLGESİ İÇİN DERSLER - 2 Kasım 2011
Paylaş :
PDF İndir :

12.04.2009


Dr. Erhan Türbedar, TEPAV Dış Politika Analisti

AVİM, 2 Kasım 2011

28 Ekim 2011’de Saraybosna’daki ABD büyükelçiliğine gerçekleştirilen silahlı saldırının yankıları devam ediyor. Söz konusu terör eylemi dünyaya Balkanlar’daki Müslümanlar hakkında yanlış bir resim göndermekle kalmadı, aynı zamanda Boşnakların itibarına büyük zarar verdi. Saldırgan Mevlid Yaşareviç’in Sırbistan’ın Yeni Pazar kentinde yaşıyor olması nedeniyle ise, bölge medyasında Sancak bölgesi yeniden olumsuz haberlerin odak noktası haline geldi.

Terör neredeyse her toplumda baş gösterebilen, dünyanın en aktüel sorunlarından biridir. Özellikle son yirmi yılda terör dünyada en büyük tehdit ve en büyük risk olarak algılanmaya başladı. 1990’lı yıllarda eski Yugoslavya coğrafyasında “terörizm” kavramı neredeyse günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmişti. Özellikle 1989-2000 döneminde Slobodan Miloşeviç önderliğindeki Sırbistan’da bu kavram, Kosovalı Arnavutların ve Bosna-Hersek ile Sancak bölgesindeki Boşnakların kötülenmesi için kullanıldı. Yoğun Müslüman nüfusa sahip olan bazı Balkan ülkelerini terörizm açısından bir tehdit olarak göstermeye çalışan bazı çevreler günümüzde de bulunuyor. Özellikle Sırbistan, Hırvatistan ve Karadağ’daki milliyetçi hareketler, Bosna-Hersek’teki Müslümanlara ilişkin bazı gelişmeleri her zaman çarpıtarak, mümkün olduğunca kötü göstermeye çalışmıştır. Bu yüzden Mevlid Yaşareviç’in Saraybosna’daki ABD büyükelçiliğine saldırısı, bütün Boşnakları İslam adına yapılan terörizmle bağdaştırmaya çalışanları sevindirmiş olsa gerek.

Sadece Boşnaklar değil, Balkanlar’daki Müslümanların tamamı dini aşırıcılık yapamayacak kadar hoşgörülü ve ılımlıdır. Dinin radikal yorumlarına ne Balkan Müslümanlarının resmi dini kurumları bünyesinde, ne de siyasi partiler düzeyinde destek vardır. Sancaklı Boşnaklar da Osmanlılardan öğrendikleri İslam geleneğini yüzyıllarca sürdürüyor. Ne var ki 1990’ların ortalarından bu yana, Sancak bölgesi ve özellikle Yeni Pazar kenti Vahabi grupların varlığıyla da anılmaya başlandı. Saraybosna’daki 28 Ekim tarihli terör saldırısının ardından ise, Sancak bölgesindeki Vahabi hareketinin 17 önde geleni sorgulanmak üzere gözaltına alındı.

Yeni Pazar kenti defalarca cami cemaati ile Vahabiler arasında yaşanan kavgalara sahne oldu. Bunların içinden en ciddi olanı, silahların da kullanıldığı Aralık 2006’da Arap Camii önünde gerçekleşti. 2006’nın ilkbaharında bir grup Vahabi, Balkanika isimli grubun Yeni Pazar’daki konserine baskın yaparak Sancak bölgesini gündeme taşımıştı. 2007 yılında ise Sırbistan polisi Vahabilere karşı gerçekleştirdiği bir operasyonda, terör eylemlerine hazırlanan bir grubu tutukladıklarını duyurmuştu.

Sancak İnsan Hakları ve Özgürlükleri Koruma Komitesi’nin araştırmalarına göre, Sancak’ta iki çeşit Vahabi grubu bulunuyor. Birinci grup, daha radikal dini anlayışı benimsemesine rağmen şiddet eğilimi içinde olmayan gruptur. İkinci grup ise, şiddete yatkın olan gençleri etrafında toplayan gruptur. Bugünlerde Sancak bölgesinde Vahabi grupların nasıl geliştiği,

ayrıca kimden destek gördükleri yönündeki tartışma yeniden canlandı. Söz konusu grupların arkalarında kim durursa dursun, Sırbistan’da İslam Birliği çerçevesinde yaşanan krizin, aşırılık yanlısı grupların gelişmesine uygun bir zemin hazırladığı ortadadır. Hatırlatmak gerekirse, Merkezi Yeni Pazar’da olan Sırbistan İslam Topluluğu Meşihatı’nın baş müftüsü Muamer Zukorliç ile bazı Boşnak siyasiler arasında yaşanan kişisel çekişmeler nedeniyle, dört yıl önce Sırbistan’da ikinci bir İslam Topluluğu ilan edilmiş ve Adem Zilkiç Reis ul-Uleması olarak görevlendirilmişti. Aşırılık yanlısı dini grupların kontrol altına alınabilmesi için ise Sancak’taki Müslümanlar yeniden ortak bir İslam Topluluğu çatısı altında toplanmalıdır. Bu nedenle, Sırbistan İslam Topluluğu’nun yeniden birleştirilmesi doğrultusunda Türkiye’nin başlattığı girişimin anlamı ve önemi büyüktür.

Sırbistan İslam Topluluğu’nun birleştirilmesine yönelik planı Sırbistan yetkilileriyle paylaşmak üzere, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 24 Ekim 2011’de Belgrad’ı ziyaret etmişti. Davutoğlu’nun ziyaretinden hemen sonra Sancak bölgesi medyasına İslam Topluluğu’nun birleştirilmesine yönelik 15 maddeli plan sızdırıldı. Bunun üzerine konuya ilişkin bazı tepkiler gündeme geldi. Örneğin, Adem Zilkiç, kendi İslam Topluluğu’nun feshedilmesine rıza göstermeyeceğini belirti. Sırbistan’daki iktidarın başını çeken Demokratik Parti’nin yetkililerinden Dragolub Miçunoviç ise, yeni kurulacak İslam Topluluğu’nun merkezinin Yeni Pazar’da değil, Belgrad’da olmasını istediklerini duyurdu. Dinler ve diasporadan sorumlu bakanlıktan Aleksandar Rakoviç, İslam Topluluğu’nun birleştirilmesine ilişkin anlaşmanın imzalanması için henüz yeterince mesafenin kattedilmediğini açıkladı. Anlaşılan, Sırbistan İslam Topluluğu’nun birleştirilmesine yönelik Türkiye’nin girişiminin sonucu belirsiz kalmaya devam ediyor. Oysa Saraybosna’daki terör eylemini gerçekleştiren Yaşareviç Sırbistan vatandaşı olduğuna göre, birleşmiş ve güçlü bir İslam Topluluğu’nun varlığı sadece Boşnakların değil, Sırbistan’ın da çıkarına olacaktır.




Henüz Yorum Yapılmamış.