BATI’NIN İSLÂMCILIK KORKUSU PAKİSTAN’DAN MI? (RUHAT MENGİ)
Paylaş :
PDF İndir :

12.04.2009


“Doğru Yol” çizgisinde kurulan Demokrat Türkiye Partisi’nin genel başkanlığını da yapan Mehmet Ali Bayar Washington’da yıllarca diplomat olarak görev yapmış bir siyasetçidir. Dün Obama’nın bazı konuşmalarını değerlendirmek üzere onu aradığımda ABD’deydi. Konuşurken söz son zamanlarda Batı’lı düşünce kuruluşları ve medyanın “Türkiye’de laikliğin gerilemesi, İslâmcı yapıya kayma” konusunda sık sık yaptıkları vurgulara geldi. Son olarak İngiliz The Independent’ın “Türkiye’de laiklik ölüyor” vurgusunun arkasından New York Post’un Obama’ya “İslâmcı AKP hükümeti karşısında diz çöktü (...) Ağır ağır yaklaşan bir İslâmcı darbeyle uğraşan kavgacı bir ülkeyi alması için Avrupa’ya baskı yapmak ABD’nin işi değil, Obama Türkiye’yi bir Vahabi din devletine çevirmeye çalışanlara destek olmamalı” şeklinde sert tepkilere, yorumlara yer vermesinin nedenini sordum ona... Öyle ya, Batı bugüne kadar böylesine ısrarla “Türkiye’de rejim değişikliği” vurguları yapmamıştı... Tam aksine Türk hükümetinin ne kadar “demokrat ve reformcu” olduğunu sık sık vurgulamaktaydılar, sonra ne olduysa oldu ABD ve AB basınları, düşünce kuruluşları tamamen farklı yorumlar, raporlar vermeye başladılar. ABD medyasını yakından ve yerinde izleyen Mehmet Ali Bayar’ın soruma verdiği cevap bence çok ilginçti... Afganistan ve Pakistan’da olanların ABD’yi kendine getirdiğini söyleyerek başlayan Bayar Şöyle devam etti: “Pakistan da ılımlı İslâm hanesinde idi, şimdi oranın da neredeyse tümüyle Afganistan’a dönüşmesi, köktendinci baskıcı hale gelmesi onlara gerçekleri hatırlattı. Ellerinde baskı olmayan, demokratik Müslüman ülke olarak bir tek Türkiye var ve bu tehdit Türkiye’ye de sıçrayabilir. Demek ki ’Ilımlı İslâm’söyleminden filan vazgeçip laikliğin önemini görmek gerekiyor, yaptıkları budur. Ayrıca ABD basınında son seçimde AKP’nin ’yüzde 60’lara çıkma ihtimali’yazılıyordu, yüzde 38.8’i görünce Türkiye’deki toplumsal tepkinin de küçümsenemeyeceğini, işin ciddi olduğunu fark ettiler.” Yani arkadaşlar, önce Hillary Clinton’ın, arkasından Obama’nın ve medyalarının, sivil kuruluşlarının devamlı Türkiye’deki laikliğe vurgu yapmaları boşuna değil. Sorunun küresel boyutunu, köktendinciliğin adeta bir “cihat hareketi” gibi yayıldığını görmeleri var işin içinde... Yine de “aferin” demek lazım. Dünyayla yeterince oynadılar oyuncak gibi... Hiç değilse bu konuda “sıra bize gelmeden” uyanmaları bile sevindirici bir gelişmedir. ***** Muhalefet neden susuyor? Dün ’Bu kadar usulsüzlükte, suç duyurusu yapılmasına rağmen sürdürülen seçim rüşvetlerine, Başbakan’ın açıkladığı ciddi tehditlere (AKP’nin tehditlerinden söz etmiyor ama), oyların toplandığı bilgisayarlı sistemin kontrolünün “Adalet Bakanlığı’na bağlı UYAP” tarafından yapılmasına, “elektrik kesintisi, veri tabanı çökmesi, bilgisayar kilitlenmesi” sırasında yurt dışından bile kolayca değişiklik yapılacağının açıklanmasına, İzmit’te 1. Bölge İlçe Seçim Kurulu Başkanı Hakim Turan Ateş’in anlattığı olaylara, birçok sandıkta “kullanılmış oyların sıfır olarak yazıldığının” somut belgelerine, elektrik kesintilerinin sabotaj olduğunun kanıtlanmasına rağmen YSK neden susuyor, gerçekleri öğrenmek milletin hakkıdır’demiştim. Yine dün Ankara Yenimahalle İlçe Seçim Kurulu Müdürü’nün “seçim sonuçlarını değiştirmek üzere” rüşvet alırken yakalandığı haberi ortaya çıktı. Ve doğal olarak toplumda son seçime güven sıfırlandı ki son seçimde varolduğu anlaşılan 6 milyon seçmenin 22 Temmuz seçiminde “yok olması” nın o seçimin yanlış seçmen sayısı ile yapıldığını, böylece hesapların yanlış olacağını da defalarca gazetede ve TV’de tekrarladık. Yüksek Seçim Kurulu aynen 22 Temmuz sonrasındaki tutumunu sürdürerek bu fahiş hata ve olayların hiçbirine açıklık getirmiyor. SANDIK KURULLARINI ÖNLEMİŞLER! Çok sayıda avukat “Adalet Bakanlığı’nın UYAP sistemi” nin günlük yazışmalarda dahi düzgün çalışmadığını, her şeyden önce seçimde bu sistemden kaynaklanan hataların mutlaka olacağını bildiriyor. Dün gelen okur mektuplarının, yorumlarının hemen hepsinde “yeter artık, hep aynı şeyler oluyor, 2007 seçimi de şaibeliydi, bu da... ’Elektrik kesilmesi, sistem çökmesi’dediler AKP birçok yerde gerilerden gelip kazandı” şeklinde tepkiler var. Coşkun Çelik isimli bir okurumuz yazıma gönderdiği yorumda “Ben de seçimde bir partinin sandık görevlisiydim. Oy torbalarını başkanla birlikte aynı araçla getirdik fakat ilçe seçim kurulunun bulunduğu binanın bahçe kapısından beni sokmadılar, yalnız başkanı aldılar” diyor. Aynı olayın benzerini sandık ekiplerini taşıyan belediye araçlarındaki görevlilerin yaptığını İzmit 1. Bölge İlçe Seçim Kurulu Başkanı Hakim Turan Ateş de anlatıyor. Demek ki birçok yerde “sandık kurulu başkanının oyları en az iki sandık kurulu üyesiyle birlikte teslim etmesi” kuralı görevliler tarafından kasıtlı olarak engellenmiş. Peki bırakın hepsini bir yana kesinlikle hileye açık böyle bir tabloyu neden kabul etmek zorundayız? Biz soruyoruz, açık ve net anlatıyoruz da muhalefet liderleri YSK Başkanı’ndan bu soruların cevabını neden istemiyorlar, “çözmezseniz beraberce AİHM’ye gideriz” diyemiyorlar acaba? Onların sesi neden çıkmıyor? Yoksa bazı bölgelerde hiç varlık gösterememiş olmalarına rağmen oylarını bir gıdımcık arttırmak onları pek memnun etti de “durum değişir” diye mi korkuyorlar? Millet cevap bekliyor, bilsinler... Bir de YSK’nın oyalamadan, zaman geçirmeden sandık sonuçlarını tek tek açıklamasını!



Henüz Yorum Yapılmamış.