DEĞİŞEN KARADENİZ JEOPOLİTİĞİ VE NATO
Analiz No : 2022 / 12
16.05.2022
14 dk okuma

Rusya, özellikle Kırım’ı ilhakından sonra ulusal denizcilik politikasını güncelleyerek donanmasını kara ve hava desteğini de arttırarak güçlendirmeye yönelmiş, Karadeniz Filosunu da özellikle Akdeniz’deki filosunu desteklemek için kullanmış, güçlenen donanmasının Kuzey ve Pasifik Filolarının da kapasitesini geliştirmiştir. Analizler 2016 yılına göre daha güçlü ve kabiliyetli bir Rus Donanmasının varlığından bahsetmektedir. Bu donanmanın en güçlü yapısı olarak ifade edilen Karadeniz Filosunun amiral gemisi olan Moskova’nın batırılması da herhalde Ukrayna’nın beklenenin üzerindeki başarısı olarak görülmelidir. Bu savaşta bir ölçüde Rus Donanmasının ulaştığı gücün testi de yapılmış olmaktadır. Diğer taraftan Rusya’nın bugün Azak Denizindeki hakimiyetini arttırmakta oluşu ve Odessa’nın da çatışmaların parçası olması Rus tehdidinin arttığının işareti olarak görülmektedir. 

Karadeniz bölgesinde kısa bir dönemde yaşanan Moldova’daki Transdinyester çatışması, Gürcü-Abhaz savaşı, Gürcistan iç savaşı,[1] Rusya-Gürcistan savaşı, birinci ve ikinci Çeçen savaşları, 2014 ve 2022 Rusya-Ukrayna savaşları ve yine bu havzadaki iki ayrı Ermenistan-Azerbaycan savaşı dikkatlerin Karadeniz’de yoğunlaşmasına sebep olmaktadır. Çoğu savaşta da Rusya’nın o ya da bu sebeple etkisi bulunmaktadır. Bu çerçevede Karadeniz’de “maksimum ABD deniz varlığını sağlayan deniz destek altyapısı ile yılın 365 günü kesintisiz bir NATO deniz varlığı oluşturulması” önerisi,[2] ateşe benzin dökme etkisi doğurabilir. “Montrö Sözleşmesi parametreleri çerçevesinde” ifadesiyle başlasa dahi bu öneri, NATO ile arasında tarafsız devletler olmasını isteyen Rusya açısından “savaş ilanı” gibi algılanabilecektir. Zira öneri Karadeniz’i NATO gölü haline getirme idealini yansıtmaktadır. Karadeniz’in NATO gölü yapılması ise açıkça Rusya’nın burada etkisizleştirilmek istendiği niyetinin ifadesidir. Bu durumda esasen NATO tarafından çevrelendiğini düşünen Rusya açısından bu hamle çevrelenmenin son adımı olarak değerlendirilecektir. Bu da Karadeniz’i savaş denizi haline getirecektir. Karadeniz süresiz şekilde çatışma ve savaş gölüne dönüşebilir.   

Lauren Speranza ile ortak yazdığı “NATO’nun Karadeniz Savunmasını Güçlendirmenin 10 Yolu” başlıklı makalede eski ABD Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanı Frederick Benjamin Hodges’in getirdiği öneriler arasında, uzun vadeli istikrar, yatırım, altyapı geliştirme, güvenlik ve refahı artırmak üzere “Karadeniz Bölgesi için Marshall Planı” oluşturulması fikri de bulunmaktadır. ABD Başkanı Joe Biden’ın ABD Kongresi’nden Ukrayna için talep ettiği 33 milyon dolarlık[3] bütçe, belki bunun bir ön adımı sayılabilir. Kaldı ki öncesinde de Ukrayna için 14 milyon dolarlık bir yardım paketi Amerikan Kongresi’nde onaylanmıştı. Ancak Hodges’ın önerisi Gürcistan ve Azerbaycan’a yatırım imkanları yaratmayı da kapsamakta, Marshall Planını daha geniş bir coğrafya için öne sürmektedir. Nitekim Karadeniz’de etkili bir güç oluşturabilmek için Romanya ve Bulgaristan’ın da çok ciddi anlamda desteklenmesi gerekecektir. Elbette bedelinin kıyıdaş ülkelerin tamamı için yakın savaş tehdidi yaratmak olduğunun altı çizilmelidir.

Hodges’ın önerileri arasında ABD, NATO ve Türkiye arasındaki ilişkilerin yeniden inşası ve bunun için Türkiye’nin kendi ulusal çıkarlarını savunmasının desteklenmesi de bulunmaktadır. Doğrusu Türkiye’nin kendi ulusalar çıkarlarını savunmasına yönelik ABD engellerinin kaldırılması çok büyük ve devrim niteliğinde bir girişim olurdu. Muhtemeldir ki 2016 öncesine dönüşü dahi aşan bir gelişme olurdu. Makalede “Rusya’yı geri püskürtmek için Karadeniz’e giden su yollarının kontrolünü zorlamak üzere Türkiye’nin kendi ulusal çıkarlarını savunmasının desteklenmesi” ifadesi bulunsa da Türkiye açık ki su yollarını Montrö rejimine uygun şekilde titizlik ve kararlılıkla kontrol etmektedir. Bu konudaki hakkı da teslim edilmektedir. Türkiye’nin Montrö rejimi dışına çıkmasına dair bu makalede bir ima bulunmamaktadır. Esasen Montrö’nün yeniden yorumlanması mümkün olsa dahi taraf devletlerden biri Rusya olduğu için mevcut halinden daha iyi bir versiyonunun ABD için söz konusu olamayacağı açıktır. Dolayısıyla bu öneri sadece “Türkiye’nin kendi ulusal çıkarlarını savunmasının desteklenmesi” olarak alınabilir durumdadır.

Romanya’da kalıcı bir ABD ve NATO varlığı kurulması önerisi ise yeni olmadığı gibi önünde de bir engel bulunmamaktadır. İran ve Rusya kaynaklı füzeleri imha amaçlı balistik füze sistemine de Devesalu Üssü’nde ev sahipliği yapan Romanya uzun zamandır bunu ve NATO Karadeniz Gücü oluşturulmasını istemekteydi. Nitekim Mart 2022’de Brüksel’de gerçekleştirilen olağanüstü Liderler Zirvesinin konularından biri Romanya’daki üslerin kalıcı üslere çevrilmesiydi, kabul gördü ve Haziran 2022’deki NATO Liderler Zirvesinde resmen onaylanması beklenmektedir. Bundan başka 152 milyon dolarlık ABD destekli bir inşaat projesiyle Romanya’nın merkezindeki eski Sovyet üssü Campia Turzii, Karadeniz bölgesindeki NATO uçakları için yeni ana merkeze dönüştürülmektedir.[4]  Romanya’da NATO’nun Devesalu hava üssü ve Karadeniz yakınlarındaki büyük Mihail Kogălniceanu’daki hava üssü varken Campia Turzii’nin de NATO’ya tahsis edilmesi, ABD’nin potansiyel tehditlere yanıt verme ve Rusya’yı bölgede caydırma yeteneklerini artırması ile açıklanmaktadır.

Diğer taraftan Romanya’daki ABD askeri varlığı da arttırılıyor.[5] Bu konuda Bükreş zaten çok davetkar zira kendi güvenlik açıklarını bu şekilde kapatmak istemekte ve Rusya’dan da tehdit algılamaktadır.[6] Romanya için ABD ile olan stratejik ortaklığı önceliklidir ve sonra NATO, son olarak da Avrupa Birliği gelmektedir.[7] Güvenlik konusu dışında Kırım merkezli bir erişim engelleme balonunun oluşması, Romanya’nın Karadeniz’deki hareket özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Öyle ki Serpents (Yılan) Adası çevresinde Ukrayna’ya karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda kazandığı münhasır ekonomik bölgeler için[8] petrol aramalarına başlatmışsa da Rusya’nın mahkeme kararını tanımaması nedeniyle kısmen geçersiz olmuştu. Nitekim 24 Şubat 2022’de Rusya Serpents Adası’nı da işgal etmiştir.[9] Rusya’nın olası hidrokarbon yatakları keşiflerini engelleme, Romen şirketlerini geri çekmeye zorlama, Tuna Nehri’nden Karadeniz’e ticari akışı engelleme ihtimali Romanya’yı rahatsız etmektedir. Ancak Kırım’ın 2014’te Rusya tarafından ilhak edilmesinden çok önce de Romanya, NATO’yu Karadeniz’e davet etmekteydi. Ortalama 10 yılda bir gündeme gelen bu konuya Türkiye tereddütlü, özellikle de Bulgaristan isteksiz yaklaşmaktaydı. Romanya’nın NATO Karadeniz filosu önerdiği 2016 Varşova zirvesinde[10] de dönemin Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Karadeniz’de savaş değil “barış ve sevgi” istediğini açıklamıştı. Ancak tabi şimdi durum farklı olabilir. Çünkü Bulgaristan’da en az bir yıl süren sokak gösterileri, protestolar, siyasi krizler sonrasında yönetim değişti ve 2022’ye girilmezden az evvel AB’nin bağımsız hareket etmesini destekleyen Borisov hükümeti yerine ABD ve NATO ile uyumlu hareket etmeye geçen bir hükümet kuruldu. Rusya-Ukrayna savaşı zaten AB’nin kendi gündemini belirleme arayışlarını da büyük ölçüde sonlandırdığından Karadeniz’de NATO filosu kurulması konusu bu kez gerçekleşmeye daha yakın görünmektedir.

 

Karadeniz Çatışma Denizi mi Barış Denizi mi Olmalı?

Hodges’in önerileri arasında büyük Karadeniz bölgesindeki tüm askeri faaliyetlerin planlanması, hazırlığı, tatbikatları ve koordinasyonundan sorumlu ortak, çok uluslu üç yıldızlı bir karargâh oluşturulması fikri de bulunmaktadır. Belirtilmeli ki bu önerilerin tamamı, NATO olarak yapalım denilenlerin tümü, aslında 2014 öncesinde Türkiye’nin yaptığı, gerçekleştirdiği, aktif tuttuğu, bunun için çaba sarf ettiği hususlardı.

Türkiye, Karadeniz’de güvenliği sağlamak için çeşitli askeri oluşumlar kurdu ve Karadeniz sahildarı olan Rusya’yı da dahil etti. Tamamen kurumsallaşmış ve misyonunu yerine getiren Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) isimli ekonomik ve siyasi teşkilat işlevseldi, BLACKSEAFOR (Karadeniz Donanma İş Birliği Görev Grubu)[11], Blacksea Harmony (Karadeniz Uyum Harekâtı) ve BCSF (Karadeniz’e Sahildar Devletler Sınır/Sahil Güvenlik Teşkilatları Forumu) gibi işbirlikçi denizcilik faaliyetleri kurulmuş, oluşumlara Rusya’nın katılımı da sağlanmıştı ve ortak düzenli tatbikatlar yapılıyordu. Hatta Rusya, NATO’nun Active Endeavor’ına da düzenli katılarak tüm Karadeniz kıyı devletlerinin bölgesel güvenliği ve kaçakçılık gibi güvenlik tehditlerini azaltma çalışmalarında yer alıyordu. 2008’de aksama olsa da ortak tatbikatlara devletler katılımını sürdürmüştü. Ancak 2014’ten itibaren Rusya’ya yaptırımlar uygulanmasıyla faaliyetler işlevsizleşti ve ülkeler tatbikatlara gemi göndermemeye başladı. Türkiye’nin Karadeniz ülkelerinin katılımını sağlamak için yoğun çaba sarf ederek ve inisiyatif alarak oluşturduğu ekonomik, siyasi, güvenlik ve askeri işbirliği yapıları ABD’nin Karadeniz’de bulunmak için ileri sürdüğü gerekçelerin tamamını ortadan kaldırmaktaydı. Bugün gelinen noktada “maksimum ABD deniz varlığını sağlayan deniz destek altyapısı ile yılın 365 günü kesintisiz bir NATO deniz varlığı oluşturulması” önerisi konuşuluyorsa buradaki “maksimum ABD deniz varlığı” ifadesi de ister istemez dikkat çekmektedir. Karadeniz’in tüm sahildar devletlerinin katıldığı ve NATO’nun katılımına da açık olan bir dizi denizcilik faaliyeti iş birliği varken bunların yıkılıp sahildar ülkelerden birini açıkça hedef alan bir askeri yapılanmaya geçilmesi, Karadeniz’e barış ve istikrar değil süresi belirsiz bir dizi çatışma ve belki savaş getirecektir.

Rusya’nın deniz gücünün Akdeniz’deki varlığının yarattığı sorunları kaynağında çözmek için Rus deniz gücünün Karadeniz’de eritilmek istendiği anlaşılmaktadır. Akdeniz’e kıyısı olmayan bir devletin önünün Akdeniz’e kıyısı olmayan bir devlet tarafından kesilmek istenmesine jeopolitik denilebilir, çok kutupluluk-tek kutupluluk rekabeti de denilebilir.  Ancak bu uğurda Karadeniz havzası ülkelerinin tamamının güvenliğinin riske atılması anlaşılabilir olmayacaktır. Kaldı ki bölgeye Genişletilmiş Karadeniz kavramıyla bakan ABD’nin zaten başta Romanya, Bulgaristan, Gürcistan’da hava ve kara gücü bulunmakta, radar ve füze sistemleri yerleşik durumdadır. Üstelik bunlar NATO üsleri olarak bilinse de çoğunlukla NATO’nun değil ABD’nin imzaladığı ikili anlaşma ve mutabakat zaptlarıyla sağlanmıştır. Kontrolü de NATO’da değil ABD’dir. Tıpkı Yunanistan’daki ABD üsleri gibi. Dahası hem NATO gemileri hem de ABD savaş gemileri Karadeniz’e girip çıkmaktadır. Karadeniz zaten olabileceğinden daha fazla askerileşmiş durumdadır. Ne var ki Montrö Boğazlar Sözleşmesi ABD’nin Karadeniz’deki ve sahildar ülkelerdeki faaliyetlerini sınırlamakta, ABD’yi önceden belirlenmiş bir rejime tabi tutmaktadır. NATO’nun Karadeniz’de Daimî Deniz Gücü ya da Karadeniz NATO Gücü oluşturması bu sınırlamaları hafifletecektir. Ne var ki Karadeniz’in değişen jeopolitiği yalnızca Rusya için tehdit yaratmayacaktır. Karadeniz’in tüm sahildar devletleri değişen askeri dengelerin doğuracağı tehditlere açık hale gelmektedir. Nitekim mesele de sadece Rusya’nın artan yetenekleri değil ABD’nin Karadeniz’de varlık gösterme istekliliğidir. Ukrayna’daki savaşın uzaması bir yandan Rusya’nın gücünü eritiyorsa bir yandan da Karadeniz’in ABD denizi haline getirilmesi çabalarının ilerletilmesine olanak sağlamaktadır.

 


[1] Gözde Kılıç Yaşın, ABD Askeri Haritası Yenilenirken Karadeniz, Cumhuriyet Strateji, 5 Aralık 2005; Gözde Kılıç Yaşın, Karadeniz’de Egemenlik Oyunu, Cumhuriyet Strateji, 12 Aralık 2005

[2] Ben Hodges, Lauren Speranza, 10 Ways to Boost NATO’s Black Sea Defenses, 5 April 2022, https://cepa.org/10-ways-to-boost-natos-black-sea-defenses/

[3] Ayrılması istenen bütçenin 20 milyar dolarlık kısmının Ukrayna’ya silah sağlamak, ABD silah stoklarını yenilemek ve diğer ülkelerin Rus silahlarına bağımlılıktan kurtulmalarına yardımcı olmak üzere toplam askeri ve güvenlik yardımı, 8,5 milyar dolarının Ukrayna hükümeti için ekonomik yardım ve 3 milyar dolarının insani yardım ve gıda güvenliği finansmanı için talep edildiği ifade edilmektedir. Biden asks Congress for $33 billion in aid to Ukraine as war enters new phase, CNN, 28 April 2022, https://edition.cnn.com/2022/04/28/politics/biden-ukraine-congress/index.html; Biden seeks $33 billion war chest to support Ukraine, Zelenskiy wants quick approval, Reuters, 29 April 2022

[4] US to Turn Romanian Airbase into NATO Black Sea Hub , Balkan Insight, 18 May 2022,  https://balkaninsight.com/2021/05/18/us-to-turn-romanian-airbase-into-nato-black-sea-hub/

[5] U.S. reinforcement troops to arrive in Romania, more expected, Reuters, 10 February 2022, https://www.reuters.com/world/europe/us-reinforcement-troops-arrive-romania-more-expected-2022-02-09/; The First US Military Convoy has arrived at the Base near Constanta, Romania, Novinite, 11 February 2022, https://www.novinite.com/articles/213719/The+First+US+Military+Convoy+has+arrived+at+the+Base+near+Constanta%2C+Romania

[6] Cahit Armağan Dilek, ABD-Romanya Stratejik Ortaklığı; ABD Artık Sürekli Karadeniz’de, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 25 Kasım 2013, https://21yyte.org/tr/merkezler/bolgesel-arastirma-merkezleri/amerika-arastirmalari-merkezi/abd-romanya-stratejik-ortakligi-abd-artik-surekli-karadenizde

[7] Iulia-Sabina Joja, Dealing With The Russian Lake Next Door: Romania And Black Sea Security, War on the Rocks, 15 August 2018, https://warontherocks.com/2018/08/dealing-with-the-russian-lake-next-door-romania-and-black-sea-security/

[8] Romanya ile -SSCB ve 1991’den sonra- Ukrayna arasındaki kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlandırması sorunu, 16 Eylül 2004’te Romanya’nın başvurusuyla Uluslararası Adalet Divanı önüne taşınmıştır. Mahkeme, Serpents Adası’nın hukuki niteliği ile ilgili tartışmalara girmeyip, bölgenin coğrafi özelliklerini göz önünde bulundurarak deniz alanı sınırlandırmasında eşit uzaklık çizgisinin tespiti için uygun esas noktaları belirlerken bu Ada’yı dikkate almamış ve Ada’ya kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge tanımamıştır. Bkz. Dan Vataman, “Delimitation of the Continental Shelfs and Exclusive Economic Zones Between Romania and Ukraine at the International Court of Justice of the Hague”, Journal of European Studies and International Relations, Vol.1, No.1, s.81-87, 2010

[9] Zmiinyi Island attacked by Russian vessels, 24 February 2022, https://112.international/ukraine-top-news/zmiinyi-island-attacked-by-russian-vessels-70084.html

[10] 8-9 Temmuz 2016 Varşova Zirvesi detayları için bkz. Cahit Armağan Dilek, Varşova’daki NATO Zirvesinin Stratejik Sonuçları ve Türkiye’ye Etkileri, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 10 Temmuz 2016, https://21yyte.org/tr/merkezler/varsovadaki-nato-zirvesinin-stratejik-sonuclari-ve-turkiyeye-etkileri

[11] BLACKSEAFOR, Türkiye Dışişleri Bakanlığı, https://www.mfa.gov.tr/blackseafor.en.mfa


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



  • Çağatay Abuşoğlu - Teşekkürler
    Yerinde tespitler içeren bir yazı. Teşekkürler. Karadeniz'de olduğu gibi Rusya'nın NATO eksenli hareketinin Balkanlar boyutu da incelenmeli.
    16.05.2022

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten