MARKUS FERBER: MERKEL,TÜRKİYE KONUSUNDA AVRUPA'DA SINIRLARI BELİRLENEN ÇERÇEVEDE HAREKET EDİYOR
Paylaş :
PDF İndir :

04.04.2010


3 Nisan 2010 Alman CSU'lu Markus Ferber Türkiye'nin AB üyeliği konusunda Almanya Başbakanı Merkel'in Avrupa'da sınırları belirlenen bir çerçevede hareket ettiğini söyledi. Almanya'nın Türkiye politikası, geleneksel olarak CSU içerisinde de tam anlamıyla takip ediliyor. Avrupa Parlamentosu CSU partisi Avrupa Grup Başkanı Markus Ferber'ın Deutschlandradio'ya verdiği mülakat şöyle: SORU: Şansölyeden dün Ankara'dan ve daha yeni duyulduğu üzere de Uyumdan Sorumlu Bakandan da uzlaştırıcı ifadeler geldi. Almanya ile Türkiye arasındaki anlaşmazlıklar bununla giderilmiş mi oldu? FERBER: Alman tarafının tutumunun ve özellikle de Merkel'in tutumunun Ankara'da oldukça iyi bilindiği düşüncesindeyim. Bu nedenle de bunu her gün yeniden dile getirmek gerekmiyor. Türk tarafı, ne tür eksiklikleri gidermesi gerektiğini gayet iyi biliyor. Federal Şansölye Kıbrıs meselesini oldukça açık ve net dile getirdi. Bu konuda Türkiye'den de bir tepkinin gelmesini ümitsizce bekliyoruz. Biz şimdilerde üçüncü veya dördüncü kez bir Anayasa reformu yapılacağını bildirdik ancak bildirilen Anayasa reformları yapılmış Anayasa reformları değildir. Merkel bunu da gayet doğru bir şekilde dile getirdi. Avrupa-Türkiye ilişkileri söz konusu olduğunda, Şansölyenin Türkiye'ye karşı tavrının gayet dürüst olduğu görüşündeyim ve doğru olan da bu. SORU: Merkel, bir kez daha AB katılım müzakerelerinin ucu açık yürütüleceğini vurguladı. Bunda haklı mı peki? FERBER: Bu konuda tamamen haklı. Tam da bunu içeren AB Dışişleri Bakanlarının 3 Ekim 2005 tarihli kararını anımsatayım. Burada, Türkiye ile hedefi üyelik olan müzakereler yürütülüyor, bir tam üyeliğin söz konusu olmaması durumunda ise iş birliğinin farklı şekilleri bulunmalı deniliyor. Bu Avrupa düzeyinde geçerli olan bir karar ve bu nedenle de Şansölye, Avrupa'da sınırları belirlenen bu çerçevede hareket ediyor. Tam üyelik hedefi zorunlu değil, eğer bu olmazsa iş birliği için başka şekiller bulunmalı. SORU: Ama tam üyelik de bir seçenek? FERBER: Tam üyelik bir seçenek, karar bu yönde. O dönemde hem ben hem de CSU bu tür açıklamalardan dolayı üzüntü duyduk. Çünkü biz o dönemde bu yöndeki vaatlerin ancak bir ülkenin üyelik yeterliliği de garanti edilebildiği takdirde verilebileceğini ifade ettik. Türkiye'nin şu anki durumu ise kısa vadede bir üyeliğin söz konusu olabileceği yönünde değil. Zamana baktığımızda Türkiye'nin üyeliğe hazır olmadığı bu durumu değiştirebilecek gelişmelerin yaşanacağını görmüyoruz. SORU: Tam üyeliğe karşı olan ne? Türkiye son derece hızlı bir ekonomik büyüme sergiliyor. Türkiye ayrıca büyük olasılıkla da çoğu AB devletinden farklı olarak genç bir nüfusa sahip. Tüm bunlar aslında AB için çok uygun olmaz mıydı? FERBER: Ama biz AB'ye pazarları veya genç insanları değil, devletleri dâhil ediyoruz. Bu nedenle de bizi esas itibarıyla söz konusu devletin asıl durumu ilgilendiriyor. Türkiye Devleti bir AB üyesini tanımıyor. Ben, bir kulübün tüm üyelerini tanımadan bu kulübe üye olmak istenmesini kabul edilir nitelikte bulmuyorum. Bu, Türkiye'nin telafi etmesi gereken dev bir sorun. Ordunun rolü bakımından ise Anayasa'da, ordunun parlamenter denetime tabi olmadığı bir durum söz konusu. Hâlâ Türklüğün aşağılanmasıyla ilgili Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesiyle büyük bir sorunumuz var. Yıllardır bu maddenin kaldırılması gerektiğine dair belirtiler mevcut olmasına rağmen, söz konusu madde hâlâ kaldırılmadı. Kadın hakları söz konusu olduğunda da Türkiye'nin belirli bölgelerinde sıkıntılarımız mevcut ve düşünce özgürlüğü konusunda da sorunumuz var. SORU: Sayın Ferber, SPD Başkan Yardımcısı Olaf Scholz'un bir sözüyle ilgili de bir soru yöneltmek istiyorum size. Scholz bir mülakatında Türk göçmenlerin Almanya'daki uyumunu teşvik etmek isteyenlerin, Ankara'nın AB'ye uyumunu imkânsız bulmaması gerektiği yönünde bir açıklamada bulundu. Almanya'da şimdilerde tam üyelikten yana açıklamalarda bulunulmazsa, emsalsiz bir fırsat mı kaçırılmış olunuyor? FERBER: Bunu biraz maceracı bir tez olarak görüyorum. Almanya'da yaşayan Türk kökenli insanların uyumu, bizim toplum olarak Türkiye'nin AB üyesi olup olmayacağı sorusundan bağımsız olarak üstesinden gelmemiz gereken bir görev. Burada sosyal demokratlar mantıklı uyum konseptleri geliştirme konusunda uzun süre başarısız oldular. Bunun -ki bunu Sayın Böhmer de ima etti- şimdilerde olumlu yönde gelişiyor olmasından mutluluk duyuyorum. Bu görevin üstesinden gelmeliyiz. Türkiye'nin AB üyeliğiyle herhangi bir bağlantı görmüyorum. Bununla Almanya'daki uyum durumu nasıl iyileşecek ki? Bunu bana henüz anlatabilen olmadı ve bu nedenle de bu konuda herhangi bir bağlantı görmüyorum. Deutschlandradio: "Bülent Arslan, Almanya'da Yaşayan Türkler İçin Daha Güçlü Duygusal Bir Bağlılığı Savunuyor" SORU: İki yıl önce de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sert tartışmalara yol açtı. Bunun sebebi, iki yıl önceki Almanya ziyareti sırasında, Almanya'da lise ve üniversite kurulmasına yönelik talepleriydi. Köln'de yaptığı bir konuşmasında asimilasyonu insanlık suçu olarak nitelendirdi. Başbakan, Angela Merkel'in Türkiye ziyareti öncesinde, Türk lisesi talebini yeniden dile getirdi ki bu fikir de şansölye tarafından açıkça reddedilmedi. AB üyelik müzakerelerini de konuşacağız. Hristiyan Demokrat Parti (CDU) ve Federal Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz'in (CDU) de bu sabah bir kez daha yinelediği gibi Türkiye'nin tam üyeliğini istemiyorlar.



Henüz Yorum Yapılmamış.