Paylaş :

PDF İndir :

02.08.2016
EuroNews

Fransa’da bir biri ardına yaşanan kanlı saldırıların ardından İslami kurum ve din adamlarının kimler tarafından finanse edildiği tartışma konusu oldu.

Başbakan Manuel Valls’dan sonra İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve de 20. yüzyılın ikinci döneminde Fransa’ya yerleşen İslam kültürünün finansmanı hakkında gerekli önlemlerin alınacağını açıkladı.

Cazeneuve ekim ayında, radikal İslami grupların söylemlerinin halkın üzerindeki etkisini engellemek için Fransa’daki İslam toplumuyla yeni bir ilişki kuracaklarını ve geçicici olarak yurt dışından gelen mali kaynaklarını durduracaklarını ifade etti.

Geçtiğimiz aralık ayından bu yana olağanüstü hal kapsamında yaklaşık 20 cami ve mescit kapatılırken,radikal gruplarla bağlantılı olduğu iddia edilen 80’den fazla imamın ise sınır dışı edilmesi söz konusu.

Fransa’da 1905 yasası kapsamında “Devlet ibadet yerlerini finanse edemiyorsa, o dine mensup olanlar yabancı ülkelerden bağışta bulunmalarını talep edebiliyor.”

Senato soruşturma komisyonu tarafından temmuz ayında yayınlanan raporda yer alan bilgiye göre, Fransa’ya bu kapsamda Türkiye, Cezayir ve Fas olmak üzere 3 ülke imam gönderiyor:

Türkiye’den 151 olmak üzere, Cezayir’den 120, Fas’tan ise 30 imam gönderiliyor. Fransa’da 2 bin 500 ibadet yeri bulunuyor ve toplamda 1700 imamdan 301’i yabancı devletler tarafından finanse ediliyor.

Senato raporuna göre, Fas 2016’da 30 imamın maaşlarını da kapsayan 6 milyon Euro miktarında bir bağışta bulundu.
Suudi Arabistan 2011’de Fransa topraklarında 8 cami inşa etmek ve 14 imamın maaşlarını ödemek için yaklaşık 4 milyon Euro finansmanda bulundu.

Cezayir, Büyük Paris Camii’ne 2 milyon Euro bağışta bulunurken, Türkiye ise çalışanlarının maaşlarını dolaylı olarak sağlıyor.

Şubat 2015’te yayınlanan rakamlar kapsamında 4 sene içerisinde (2010-2014) Selefi imamların eline geçen cami ve mescit sayısı 44’ten 89’a çıktı.

Ancak Senato soruşturma komisyonunu raporuna göre “asıl istenilen yabancı ülkelerden gelen finansmanı engellemek değil. Amaç radikal söylemlerde bulunanları kimin finanse ettiğini öğrenmek ve ibadet yerlerinde bu kişilerin mesajlarını duyurmalarına engel olmak”. Fakat bu tür söylemlerin camilerden çok hapishane ve sosyal medya üzerinden yayıldığı bilinirken, bu alanların nasıl kontrol altına alınacağıysa merak konusu.