AB Haber (24 Nisan 2018)
DW Brüksel Bürosu’ndan Max Hofmann’a göre, Avrupa Parlamentosu’ndaki kimi milletvekilleri yolsuzlukla mücadele edeceklerine yasa dışı yoldan para ve hediye kabul ediyorsa, Avrupa Konseyi’ne ihtiyaç kalmaz.
Avrupa Konseyi resmi olarak hukuk devletini ve demokrasiyi savunur. Bu anlamda birçokları bu kuruluşta Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin ne işi olduğunu sorar. Ama Strasbourg’da konuyu yakından tanıyanların çoğu, bu ülkelerin kapı dışarı edilmesinin getirisi olmayacağı görüşündedirler. Çünkü o zaman Sayın Putin ile Sayın Erdoğan’a hiç bir biçimde etkide bulunmak mümkün olmayacak. Yolsuzluklar içindeki Kafkasya Cumhuriyeti Azerbaycan’ı Konsey’e kabul ederken de bu yönde benzer görüşler ağır basmıştı. Önce Avrupa Konseyi’ne entegre etmeli, daha sonra da Avrupa değerlerini yeni üye ülkeye ihraç etmeliydi. Ama böyle olmadı.
Avrupa Konseyi ve AB Konseyi gibi oluşumların çalışma alanları hakkında bilgisi olmayanlar için kısa birkaç not: Avrupa Konseyi’nin Avrupa Birliği (AB) ile bir ilgisi yok. O nedenle oraya AB üyesi olmayan ülkeler de üye kabul edilebiliyor. Avrupa Konseyi’nin merkezi Fransa’ya bağlı Strasbourg. Konsey “İnsan hakları”, “demokratik prensipler” ve “hukuk devleti ilkeleri” doğrultusunda mücadele eder. En azından kuramsal olarak bu böyledir.
Rahatsız edici raporlar hasıraltı edildi
Şimdi dönelim yine Hazar Denizi kıyısında dolaplar çeviren Avrupa Konseyi üyesi ülkeye. Görünen o ki Azerbaycan Batılı değerleri ithal etmede değil, Batı’ya kendi değerlerini ihraç etmede daha başarılı oldu şimdiye kadar. Tamam, değer dediysek, biraz abarttık. Burada söz konusu olan halı, lüks mallar, özellikle de para gibi şeyler. Parlamenterler Asamblesi’nin bazı milletvekilleri anlaşılan o ki kendilerine verilen armağanları düşünmeden kabul ettiler ve buna karşılık olarak insan hakları konusundaki raporları hasıraltı ettiler. Şimdi bu yolsuzluğa ilişkin sonuç raporunu kaleme alan üç bağımsız uzman, “Evet, büyük olasılıkla öyle oldu” diyor. Burada bir kez daha şu ortaya çıkıyor. Avrupa kendini etik açıdan öncü gibi görüyor. Ama aslında pek de öyle değil.
Başka türlü söyleyelim: Neden buna dahil oluyoruz? Siyasetçiler yıllar boyu dolgun maaşlarla marjinal öneme sahip bu kurumda görev yapıyor. Onların orada ne yaptıklarının birçok kişi için fazla önemi yok. Konuya tarafsız olarak bakanlar açısından bile tüm bu olup bitenlerin anlam taşıyıp taşımadığı net değil. Tam da aslında yolsuzlukla mücadele etmesi gereken bu siyasetçiler, şimdilerde gün ışığına çıkan yasa dışı ödeneklerle banka hesaplarını daha da yükseltiyorlar. Ve bu istisnai bir durum da değil. Anlaşılan Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nin çok sayıda üyesi aynı konumda. Bunların tümü de aslında çok yüksek yolsuzluk standartları olan ülkelerden geliyorlar. Örneğin Almanya’dan Hristiyan Demokrat Birlik partili (CDU) Karin Strenz.
“Havyar diplomasisine” yer yok
Peki, o zaman dükkan kapatılmalı mı? Zaten bir şey getirmiyor, vergi mükelleflerinin parasına mal oluyor ve yolsuzluğa karışmış Avrupalı milletvekillerinin zenginleşme platformu olarak mı işlev görüyor? Avrupa kurumlarında ya da AB’nin başkentlerinde bu yönde talepler yükselirse kimse şaşırmasın. Çünkü sonuçta doğruluk payı da var. Ama şu türden karşı argümanların da haklılık payı var: Bu tür platformlarda diyalog içinde olmak ve belirli değerleri savunmak, orada olmamaktan daha iyi bir çözüm. Göründüğü kadarıyla çoğu milletvekili bunu uyguluyor. Özellikle Rusya söz konusu olduğunda, barışın korunması açısından diyalog sürdürülmeli. Ama Avrupa Konseyi için geri sayım başladı. Eğer nakavt olmak istemiyorsa, Strasbourg’da bir şeylerin değişmesi lazım. Orada görev yapan insanlar da kendi kurumlarının resmî değerlerini korumak için mücadele vermeli. Şimdiye kadar ki “Havyar diplomasisine” karşı sıfır hoşgörü gösterilmelidir.
Henüz Yorum Yapılmamış.
- FRANSA'DA İLTİCA YASASI SERTLEŞTİRİLİYOR Avrupa - AB 25.04.2018
- ÖZBEKİSTAN İLE TÜRKMENİSTAN ARASINDA 32 ANLAŞMA İMZALANDI Asya - Pasifik 25.04.2018
- ABD’DE “ERMENİ YALANLARINA HAYIR!” GÖSTERİSİ Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 25.04.2018
- SIRBİSTAN'I ZİYARET EDEN BELÇİKA BAŞBAKANI MİCHEL: BELÇİKA, BATI BALKANLAR'DA BÖLGESEL İŞ BİRLİĞİNİN SAĞLANMASINDA AKTİF ROL OYNAMAKTA KARARLI Balkanlar 25.04.2018
- SİÖ'DEN GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ VURGUSU Asya - Pasifik 25.04.2018
-
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2023 -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2022 -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2021 -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2020 -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2019 -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2018 -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
Ermeni Sorunu Temel Bilgi ve Belgeler (2. Baskı)
-
"ERMENİ SORUNUNU ANLAMAK" BAŞLIKLI KONFERANS