2005 yılında Kırgızistan’da gerçekleştirilen bir sözde devrimle ülke yönetimini ele geçiren Bakiyev’in, aynı yöntemlerle devrilmesinin ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmasının ardından, Kırgızistan yoğun bir çatışma ortamına sürüklenmiştir. Bu süreçte en fazla korkulan olmuş ve ülke içinde Kırgız-Özbek etnik çatışması başlamıştır. Kırgızistan’ın bugün içine sürüklendiği durumu anlayabilmek için son 5 yılda yaşanan olayları kısaca hatırlamakta yarar vardır.
2004 ve 2005 yıllarında ABD destekli sözde devrimler, Gürcistan ve Ukrayna’nın ardından Kırgızistan’ı da esir almıştı. Askar Akayev yönetiminin devrilerek Kurmanbek Bakiyev’in başa gelmesi, Kırgızistan üzerinde ABD nüfuzunun artmasına zemin hazırlamıştı. Çünkü devrik lider Akayev döneminde Kırgızistan, ABD taleplerine olumlu yaklaşmamıştı. İlk olarak, ABD’nin Irak işgaline destek vermemişti. İkinci olarak ise, ABD’nin Kırgızistan’da bulunan askeri üssüne AWACS erken uyarı uçakları konuşlandırma talebi, Akayev yönetimi tarafından uygun görülmemişti. Bununla da kalmayan Kırgız yönetimi, Rusya ile Kırgızistan’daki Rus üssüne daha fazla silah konuşlandırılmasını sağlayacak bir anlaşmaya imza atmıştı. Bu gelişmeler, ABD yönetiminin Kırgız muhalefetiyle ilişkilerini yoğunlaştırmasının zeminini hazırladı ve 2004 yılında Kırgız muhalefetinden bazı temsilciler (Kurmanbek Bakiyev gibi) Washington’da ağırlandı. Yapılan görüşmeler sonrasında bir açıklamada bulunan Linn Pasko, Kırgızistan’da yönetimin değişmesi gerektiğini ifade etmişti.(1)
2005 yılında iktidara gelen Kurmanbek Bakiyev, tam anlamıyla kendi hanedanlığını kurma çalışmalarına girişti. Ülkede en büyük sorun fakirlik ve işsizlikken, Bakiyev iktidarı yakın çevresini önemli görevlere getirmek ve kendi zenginlerini yaratmanın ötesine geçemedi, -geçmedi-. İlerleyen dönemde Rusya-ABD arasında kalan Bakiyev, bu süreci de iyi yönetmeyi başaramadı. Ülkedeki ABD üssünü kapatma kararı aldı ancak bunu uygulayamadı ve geri adım atmak zorunda kaldı. Rusya, Bakiyev’in bu konuda geri adım atmasından büyük rahatsızlık duydu. Çünkü ABD üssünün kapatılması karşılığında Rusya, Kırgızistan’a hatrı sayılır bir mali destekte bulunacaktı. Ancak Rusya bu rahatsızlığını resmi ağızlardan pek fazla dile getirmedi.
Kısacası, Bakiyev iktidarı 5 yıllık süreç içinde hem iç hem de dış politikada son derece başarız bir yönetim sergiledi ve bir anlamda karşı devrimin zeminini hazırladı.
2010 Nisan ayında Kırgızistan’da muhalefetin harekete geçmesi çok kısa sürede sonuç verdi ve Bakiyev’in ülkeyi terk etmek zorunda kalmasıyla sonuçlandı. Ancak başa gelen geçici yönetim, ülke içinde huzuru sağlamakta başarısız kaldı. 2 aydır ülke içinde zaman zaman yaşanan çatışmalar, Kırgız-Özbek halkları arasında etnik bir iç savaşa dönmüştür. Bu Kırgızistan’da yaşanan ilk etnik savaş değildir. Yaklaşık 1990’lı yıllarda da Kırgızlarla-Özbekler arasında bir etnik savaş yaşanmış ve resmi rakamlara göre 1200 kişi hayatını kaybetmişti. Bugün gelinen noktada ise, şu an itibariyle resmi rakamlara göre 117 kişi hayatını kaybetmiştir ve 1000’in üzerinde yaralı bulunmaktadır. Çatışmalar ülkenin güneyindeki Oş ve Celalabad şehirlerinde artarak devam etmekte, evler yakılmakta ve yağmalanmaktadır. Geçici yönetim Rusya’dan asker talebinde bulunmuş ancak Rusya şu an için bu talebe olumlu karşılık vermemiştir. Buna rağmen, 150 komandonun ülkede bulunan Rus üssünün güvenliğini ve burada çalışan Rus askerlerin ailelerini korumak amacıyla bölgeye sevk edildiği bildirilmiştir.
Kırgızistan’da yaşanan durumla ilgili açıklamada bulunan geçici hükümetin güvenlik güçlerinden sorumlu hükümet başkanı yardımcısı Azimbek Beknazarov, bu çatışmanın etnik bir çatışma olduğunu ve net bir şekilde yönetildiğini belirtmiştir. Beknazarov bu açıklamasıyla, ülkedeki olayların belli güçler tarafından profesyonel bir biçimde yönlendirildiği imasında bulunmaktadır. 11 Haziran günü sabah saatlerinde halka hitaben bir konuşma yapan Geçici Dönem Kırgızistan Cumhurbaşkanı Roza Otunbayeva, güneyde zaten gerginliğin birkaç haftadır sürdüğünü söylemiştir. Yapılan hükümet toplantısı sonrasında Oş ve Üzgen şehirlerinde, ayrıca Oş ilinin Kara-Suuy ve Aravan ilçelerinde 20 Haziran 2010 tarihine kadar 20.00-06.00 saatleri arasında sıkıyönetim uygulamaya konmuş ancak bir sonuç alınamamıştır.(2)
Kırgızistan’ın en önemli özelliği, içinde bulunduğu jeopolitik konumdur. Bu jeopolitik konum Kırgızistan’ı ABD-Rusya-Çin üçgeninde sıkıştırmıştır.
Kırgızistan, ABD için son derece önemlidir. Çünkü ABD ordusunun Afganistan’a sağladığı lojistik desteğin % 90’ı, Kırgızistan’da konuşlanmış olan ABD üssünden sağlanmaktadır. Ayrıca Kırgızistan’a tam anlamıyla yerleşebilecek olan bir ABD, Rusya ve Çin’e karşı Orta Asya’da nüfuz sahibi olma açısından önemli bir hamle yapmış olacaktır. Çin ve Rusya içinse, bunun tam tersi bir durum söz konusudur ve Kırgızistan-Orta Asya bağlamında ABD ile çıkar çatışması içinde bulunmaktadırlar.
Rusya, Bakiyev iktidarına Kırgızistan’daki ABD üssünün kapatılması için yoğun baskıda bulunmuş ancak bunda başarılı olamamıştı. Bugün, Bakiyev iktidarının devrilmesine Rusya’nın destek verdiği, bölgeyi takip eden herkesin malumudur. Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’da yaşanan sözde devrimler sonucunda Rus nüfuzu bu ülkelerde kısmen zayıflamıştı. Ancak, Rusya’nın kaybettiği etkiyi yeniden kazanmaya başladığını söylemek mümkündür.
Çin açısından da Kırgızistan son derece önemlidir. Çin, 21. yüzyılda dünyaya karşı sunduğu en önemli mesajı ve dış politika temel esası olan “Barışçıl Yükseliş” kavramının mucibince, dünyanın bütün ülkeleriyle barışçıl ve ekonomik kalkınma temelli ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Çin’in “Barışçıl Yükseliş” söyleminde en önemli esaslardan birisi ise hassas yapısı olan iç politikadaki istikrarı korumak adına sınır güvenliğini garanti altına almak ve komşu ülkelerle her açıdan iyi ilişkiler geliştirmektir. Bu yönüyle 90’lı yıllarda bağımsızlığına kavuşmuş, enerji kaynakları ve konumları itibariyle stratejik önem arz eden ve nüfuza açık Orta Asya devletleriyle münasebetler, Çin’in sınır güvenliği açısından en çok önem verdiği konudur.(3) Kırgızlar, Çin’in batı bölgelerinde Uygurlarla iç içe yaşamaktadır. Ayrıca Kırgızistan-Çin arasında uzun bir sınır bulunmaktadır. Bu nedenle Kırgızistan’da yaşanan çatışmaların Çin’e sıçrama olasılığı bulunmaktadır.
Üç büyük güç açısından Kırgızistan’ın önemine vurgu yaptıktan sonra Türkiye açısından da Kırgızistan’da yaşana olayları değerlendirmemiz gerekmektedir.
Kırgızistan’da yerleşik Türk Nüfusu (Ahıska ve Kırım) yaklaşık 35.700 olup, Kırgızistan’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısı 6.500 kadardır. Kırgızistan’da Manas ve Atatürk Ala-Too olmak üzere iki Türk üniversitesi, Türk Dünyası ve Araşan Vakıflarına ait fakülteler, Anadolu Kız Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi ve Sebat Eğitim Kurumlarına ait 14 lise eğitim vermektedirler. Türkiye Kırgızistan’ın ithalatında dokuzuncu sırada ve ihracatında ise yedinci sıradadır. Kırgızistan’da halen aktif olarak faaliyet gösteren 300 Türk firmasının toplam 300 milyon doları aşan yatırımı mevcuttur. 2008 yılında ihracatımız 191 milyon dolara, ithalatımız ise 48 milyon dolara ulaşmıştır.(4) Bunların dışında Türkiye-Kırgızistan arasındaki tarihsel bağları da göz ardı etmemek gerekmektedir. Nitekim yaşanan olaylar sonrasında, Kırgızistan’da bulunan Türk büyükelçiliğinde kriz masası kurulmuş ve ülkede bulunan Türk vatandaşlarının güvenliği ile ilgili çalışmalar başlatılmıştır. Ayrıca, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kırgızistan'daki çatışmalardan dolayı bu ülkenin Calalabad ve Oş kentlerinde bulunan Türk vatandaşlarının tahliyesi için 2 uçağın gönderileceğini açıklanmıştır.
Gelinen noktada Kırgızistan, iç savaşın eşiğine gelmiştir. Olayların çevre ülkelere sıçrama ihtimali bulunmaktadır. Böyle bir durumda, bölgenin ateş yumağına dönebileceği ihtimaline karşılık bir an önce uluslararası örgütlerin devreye girmesi ve ülkede durumun kontrol altına alınabilmesi için yardımda bulunması gerekmektedir. Aksi halde, şu an için Kırgızistan’la sınırlı olan krizin, bölgeyi etkisi altına alması kaçınılmaz olacaktır.
(1)İbrahim Kargül, “Kırgızistan'da 'Karşı Devrim', CIA'nın Kadife Devrimi Çöktü”, Yeni Şafak, 14 Haziran 2010.
(2)Ali Asker, “Kırgızistan’da İç Savaş”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 11 Haziran 2010.
(3)Cihan Uğur, “Kırgızistan Olayları ve Çin’in Tutumu”, TÜRKSAM, 21 Nisan 2010.
(4)Sinan Oğan, “Kırgızistan’da Etnik Çatışmalar Tehlikeli Boyutlara Ulaşırken Gazze Dehlizindeki Türkiye Hala Devrede Değil”, TÜRKSAM, 12 Haziran 2010.
Henüz Yorum Yapılmamış.
- SLOVENYA’NIN BATI BALKANLAR AÇILIMI - 19 Nisan 2010 Balkanlar 12.04.2009
- PUTİN, AHMEDİNECAT VE MALİKİ, MOSKOVA’DA DOĞALGAZ ZİRVESİNDE Irak 12.04.2009
- ERMENİSTAN 2013 (2) - 08 Ocak 2013 Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 12.04.2009
- SIRBİSTAN KOSOVA SİYASETİNİ SORGULUYOR - 26 Eylül 2011 Balkanlar 12.04.2009
- UNAMI BİR YIL DAHA IRAK’TA Irak 12.04.2009
-
THE ARMENIAN QUESTION - BASIC KNOWLEDGE AND DOCUMENTATION -
THE TRUTH WILL OUT -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
ERMENİ SORUNU - TEMEL BİLGİ VE BELGELER (2. BASKI)
-
"TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ YARINI" BAŞLIKLI KONFERANS