Emin Pazarcı
Akşam, 7 Eylül 2016
Bir G 20 Zirvesi’ni daha geride bıraktık. Bu zirve, bize çok, ama gerçekten çok önemli fotoğraflar verdi…
5. oturum, “terörizm ve mülteciler sorunu” ile ilgiliydi. Ana konuşmacı ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Tabiri caizse deve dişi gibi liderler, küresel bir problem olan ve dünyanın uykularını kaçıran bu iki konuda “ana konuşmacı” olarak Erdoğan’ı dinlediler. O’nun söylediklerine ve yaptıkları değerlendirmelere kulak verdiler.
Biliyorsunuz G 20 ülkelerinin kimler olduğunu… İçinde ABD de var, Rusya da. Listeye Çin, İngiltere, Almanya, Fransa, Brezilya, Hindistan, Japonya gibi ülkeler de dâhil. “Deve dişi gibi liderler” ifadesini boşuna kullanmadım!
Yetmedi, bu kadarla da kalmadı. Türkiye, konunun önemi dolayısıyla sürenin uzatılmasını istedi. Buna da itiraz etmeyip, “evet” dediler.
Bu bir şeyi göstermiyor mu sizce?
Elbette gösteriyor. Hem de köprünün altından çok suların aktığını gösteriyor. Dün, rotası çizilen ve yönlendirilen bir Türkiye vardı. O gitti, yerine rota çizen ve yönlendiren bir ülke geldi.
G 20 Zirvesi öncesi, yine bu köşede yazmıştım. Zirvenin gündemini Türkiye’nin belirleyeceğini söylemiştim. Yanılmadım, aynen öyle oldu.
Aslında, dünya dengelerinde ve küresel anlayışta dünden bugüne değişen pek fazla bir şey yok. Dün neyse, bugün de o!
Devler, yine rotayı kendileri çizmeye çalışıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve dönüşü uçakta yaptığımız sohbet sırasında çok önemli bir noktaya temas etti. Dış siyasetle ilgili olarak aynen şu ifadeyi kullandı:
“Şunu kabul etmek lazım: Siyasette hiçbir zaman iki kere iki dört olmuyor. Gelişmelerde de bunu hep böyle görüyoruz.”
“Demokrasi, demokrasi” diyenler, bir bakmışsınız başka ülkelerde darbe girişiminde bulunuyorlar. Ya da en azından destekliyor ve işlerine geldiğinde o darbecilerle el-ele, kol-kola verebiliyorlar.
Bizde 1960’ta öyle olmadı mı?
12 Mart Muhtırası öyle gelişmedi mi?
Ya da 12 Eylül 1980’de yaşadığımız darbeyi “bizim çocuklar” dedikleri elemanları yapmadı mı?
Yaptılar, yönlendirdiler, diledikleri gibi kullandılar…
15 Temmuz’da ise baltayı taşa vurdular. Olmadı, beceremediler.
O yüzden de bileğini bükemedikleri Erdoğan’ı paşa paşa dinlemek zorunda kaldılar. Hem haklıyız, hem de güçlü. Çünkü haklı olmak yetmiyor. Mısır’da Mursi de haklıydı. Ama güçlü olmadığı için kaybetti.
Türkiye ise haklı olmanın yanına gücünü de koydu! G20’de gördüğümüz fotoğraf budur.
Mesela, Fırat Kalkanı Operasyonu…
Dikkat ettiniz mi, ne ABD’den ne de Rusya’dan güçlü bir ses çıkıyor. Artık, bölgedeki oyuncuların içinde biz de varız. Üstelik vaktiyle Obama’nın “aylar sürer” dediği operasyonu bir hafta-on günde bitirmiş bir güç olarak masadayız. Obama o yüzden bize Rakka’da “birlikte operasyon” teklifinde bulunuyor. Onun için Amerika “PYD Fırat’ın doğusuna çekilecek” sözünü vermek zorunda kalıyor. Kara kaşımıza, kara gözümüze vurulduğu için değil!
Ayrıca, Rakka deyip geçmeyin. Rakka düşerse, DAİŞ ne Suriye’de, ne de Irak’ta rahat durabilir! ABD de görüyor ki, bunu biz yapabiliriz.
Bitmedi, Türkiye artık daha geniş bakıyor meselelere. Cumhurbaşkanı, G 20 dönüşü bize çok daha geniş bir ufku gösterdi:
“Bizim geri adım atma şansımız yok. Geri adım atarsak, Suriye’ye terör örgütleri yerleşir. Benzer riskler Irak için de söz konusu. Orada da PKK kendine yer edinmeye çalışıyor. Musul’da Telafer’de Türkmenler var. Yarın orada ne olacağı belli değil. Dolayısıyla, oraların güvenliğiyle ilgili olarak da her şeyi gözden geçirmemiz gerekiyor.”
Bunlar, gerçekten çok önemli değerlendirmeler…
1) Türkiye’nin artık eline vurulup ekmeği alınacak bir ülke olmadığını gösteriyor.
2) Kendine güvenen Türkiye, artık meselelere büyük bakabiliyor. Vaktiyle Atatürk’ün Talat Paşa’ya gönderdiği mektuplarda ortaya koyduğu “Anadolu’nun güvenliği Afganistan’da başlar” şeklindeki milli dış politika anlayışı geri geliyor!
Sümsüklük dönemleri geride kaldı…
Artık, ABD’ye rağmen Suriye’deki “terör koridorunu” engelleyen, tek başına ve milli imkânlarla Suriye’de operasyon düzenleyip, sonuç alan bir Türkiye var.
Kim ne derse desin… Kim hangi değerlendirmeyi yaparsa yapsın… Umurumda bile değil, ayan beyan görünüyor her şey: Çizilen rotalarda yol almıyor, rota çiziyoruz biz artık.
Henüz Yorum Yapılmamış.
- FRANSA O ÜLKEYE TOPÇU BATARYALARI GÖNDERİYOR Irak 08.09.2016
- RUSYA'NIN TİCARET FAZLASI YÜZDE 45,7 DÜŞTÜ Asya - Pasifik 08.09.2016
- BERLİN ‘KRİZ ÇÖZEN’ BÜYÜKELÇİYİ BEKLİYOR Kafkasya ve Türk-Ermeni İlişkileri 08.09.2016
- ROTA ÇİZEN TÜRKİYE Irak 08.09.2016
- ERDOĞAN, OBAMA’NIN KENDİSİNE YAPTIĞI TEKLİFİ AÇIKLADI Irak 08.09.2016
-
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2023 -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2022 -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2021 -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2020 -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2019 -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2018 -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
Ermeni Sorunu Temel Bilgi ve Belgeler (2. Baskı)
-
"ERMENİ SORUNUNU ANLAMAK" BAŞLIKLI KONFERANS