PUTİN’İN BALKANLAR’DAKİ UZUN KOLLARI
Paylaş :
PDF İndir :

27.11.2019


Ocak Medya (27 Kasım 2019)

 

Adelina Sfishta

Kısa süren “1917 Ekim Devrimi” romantizmi sonrası, “Osmanlı İmparatorluğunun esas yıkıcısı” Çarlık Rusya’sının misyonuna hızla dönen “Ruslar”, yeni maskeleri olan “sosyalizmin yumuşak gücüyle” geri dönüş yapmış ve Stalin gibi diktatörlerle yepyeni bir yolculuğa çıkmıştı.

Sosyalizm soslu yeni Rus emperyalizmi;  Güney Kafkaslar, Orta Asya, Doğu Avrupa ve Balkanlar’da hızla genişledi. Askeri işgaller birbiri peşi sıra geldi. Ardından Ortadoğu ve Afrika’ya yayıldı, devrin en büyük askeri gücü “Varşova Paktı” kuruldu.

Ruslar; “anti Amerikancıları” ve “antikapitalistleri” kolaylıkla peşlerine takmıştı bu maceranın.

Ancak, soğuk savaşın ağır yükünü kaldıramayan Rus emperyalizmi; Afganistan işgali sonrası gelen süreçte, hem ekonomik açıdan, hem de toplumsal açıdan hızla çöktü.

1991’de SSCB dağıldı. Bağımsızlıklarını ilan eden devletlerden 12’si yeniden bir araya gelerek, “Rusya Federasyonu” adı altında, ideolojisi tam kestirilemeyen bir yapı oluşturdu.

Sürdürülebilir Rusya; Sibirya’dan Ukrayna’ya, Kuzey Denizinden Gürcistan-Kazakistan-Moğolistan hattına kadar, çoğunluğu Müslüman ve Türki topluluklara ait petrol ve gaz yatakları ile madenler ve kereste ormanlarını elinden asla bırakmadı. Ve elbette sömürü devam etti.

Ruslar, terk etmek zorunda kaldıkları coğrafyalarda; harabeye dönmüş ülkeler, değerlerini kaybetmiş toplumlar, gelişmemiş teknolojiler kullanarak yağmaladıkları yeraltı yerüstü kaynakları, çürümüş teknolojiler-fabrikalar, fuhuşu geçim kaynağı yapmak zorunda kalan kadınlar, alkolik erkekler, etnik azınlıklara teslim edilmiş KGB’nin uzantıları yönetimler, yeniden dönme zamanına “ayarlanmış” etnik Rus azınlıklar, bırakmıştı.

Bu süreçte kendisinden çok şey beklenen Türkiye; boşa harcanan 15 yıllık sürede, Kafkaslar ve Orta Asya’da, Türki devletlerin olduğu bölgelerde, “anlamlı” tek bir adım dahi atamadı. Rusların “nöbete diktiği” etnik azınlıkların kontrolündeki yönetimlere tesir edemedi. Avrupa ve ABD ise bu süreçte ciddi mesafeler kat etti. Ukrayna dahil, Rusya sınırına kadar olan bütün bölgeler-ülkeler, Belarus hariç, ABD-NATO-AB üçlüsü tarafından etki alanına alınabildi. Bu ülkelerden bazıları AB’ye, bazıları NATO`ya dahil edilerek “geri dönüşsüz” kılındı.

Ordusuna yiyecek ekmek bulamayan Rusya, 2000 yılında Putin’in gücü ele geçirmesinden sonra toparlanma sürecine girdi. Artık devlet mekanizması yeni bir konseptle inşa ediliyordu: “İstihbarat devleti konsepti”. Putin Rus devletini tepeden tırnağa, “Rus Mefkuresine-Avrasyacılığa” inanmış “sadıklardan” oluşan, bir “istihbarat devleti” olarak inşa ediyordu.

Putin; “Emperyal mefkurelere sahip” Çarlık Rusya’sını, Sovyetleri, Varşova paktını kurmuş Rusları yeniden ayağa kaldırmayı, Rus Ortodoks kilisesinin “derin çalışmaları” ile süslenerek, “Slav sadakati” ile beslenmiş paramiliter ekipleri ile “uçlarda” rejim dizayn etmeyi, görkemli konvansiyonel ordusu ile ABD ve NATO’yu caydırmayı hedef edinen yeni bir Rus imparatorluğu kurmayı, yani “Avrasyacılık mefkuresini”, yapılacaklar listesinin “en tepesine” yerleştirmişti.

Putin ilk önce Rusları toparladı, sonra ona katılmaktan başka çare bulamamış, onun “Tatarlar” dediği, “Kıpçak boylarını” demir yumruğu ile zapturapt altına aldı. Devleti ve zenginlikleri sömüren oligarkları ya içeri tıktı, ya da yurt dışına sürgün etti. Servetlerine el koydu.

Putin sadece içerisi ile yetinmedi. Sovyetler Birliği dağılma sürecinde kendisinden kopan, Kafkaslar- Orta Asya ve Doğu Avrupa’daki toplam 14 devleti; oralara yerleştirdiği Rus etnik unsurlarını kullanarak, bu ülkelerdeki etnik azınlıklarla desteklediği diktatörleri iktidarda tutarak, paramiliter unsurlarla bazı ülkelerde darbeler yaparak, gerektiğinde de bazı ülkeleri fiilen işgal ederek kendine bağlı kalmalarını sağladı.

SSCB’den kopan, Avrupa’nın güvenliği için hayati derecede önemli, NATO stratejik ağı için son derece gerekli; Doğu Avrupalı Estonya-Letonya-Litvanya Rusya’dan zor da olsa koparılabildi.

Ukrayna malum. Kırım ve Ukrayna’nın doğusu Rusya’nın işgali altında. Karadeniz’deki limanlarının bir kısmı Rus işgalinde. Moldova; Rusya’nın kontrol ettiği siyasi partileri ve bölgede bulundurduğu askeri unsurları ile Rusya tarafından kilitlenmiş durumda. AB, üyelik sürecini yarıda kesmek zorunda kaldı.

Bulgaristan NATO’ya dahil olmasına rağmen, büyük badireler atlatarak AB çıpasına güçlükle tutunabildi. Sırbistan sadakatini ispat edebilmiş ve halen Rusya’ya bağlı ve en yakın partneri.

Güney Kafkas ülkeleri ve Orta Asya ülkeleri, hala diktatörlerce idare ediliyorlar ve Rusya’ya bağlılar. Sadece Gürcistan çırpınıyor bağımsız olabilmek için.

Gelelim Putin`in Balkanlardaki uzun kollarının yaptıklarına.

Putin ne istiyor bu “küçük” Balkan ülkelerinden?

Yazının devamı için: https://www.ocakmedya.com/putinin-balkanlardaki-uzun-kollari/




Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten