Hasan Sevilir AŞAN* (12 Ekim 2020)
Güney Sudan, eski çağlarda Sudan’ın bir parçası olarak kabile ve krallık yönetimleri altındaydı. 19’uncu Yüzyıldan itibaren önce Osmanlı-Mısır, daha sonra da İngiliz idaresine girmiştir. Bir dönem Mehmet Emin Paşa’nın da yönettiği Ekvatorya Beyliği, Osmanlı İmparatorluğunun en güneydeki topraklarıdır.
Sudan, İngilizlere karşı verilen kanlı mücadele sonucunda 1956’da bağımsızlığını kazanmıştır. İngilizlerin Sudan’dan çekilirken kendilerine özerklik sözü verdiğini öne süren Güneyliler, Sudan içinde 60 yıl süren yıpratıcı bir mücadeleden sonra 2005 yılında özerklik statüsünü kazanmış ve 2011 yılında referandumla bağımsızlığını ilan etmiştir. Güney Sudan bağımsızlığını kazanan 54’üncü Afrika ülkesi olup, Birleşmiş Milletlerin en yeni (193’üncü) üyesidir.
Sudan’ın bölünme süreci sırasında alenen ifade edilmese de; küresel Hristiyan dayanışmasının güney tarafın bağımsızlık elde etmesinde önemli bir katalizör rolü üstlendiği, aksi halde bölünmenin mümkün olamayacağı görüşü genel kabul gören ortak anlayıştı.
Sudan ve Güney Sudan arasında halen statüsü tartışmalı sınır alanları, petrol paylaşımı ve devlet borçlar gibi çözüme muhtaç ciddi sorunlar mevcuttur. Her iki ülke yekdiğerini ayrılıkçı silahlı muhaliflerini desteklemekle suçlamaktadır.
Bölünme
Kuzey ve Güney Sudan dil, din, ırk ve kültür farklılıkları bulunan bir geçmişe sahiptir.
Kuzey halkı; Arap kavimleriyle harmanlanmış, Arapça konuşan, Müslüman, Orta Doğu davranış özellikleri taşımaktadır. Güney Sudan ise İngilizce konuşan, Hristiyan, “Kara Afrika’nın” en savaşçı Dinka kabilesi ağırlıklıdır.
Güney’in Bölünmeye Bakış Açısı
Güney Sudan, ayrılmalarının nedenini; kendilerine demokratik vatandaşlık, eşit eğitim, kimlik ve eşit temsil haklarının verilmemesini, Araplaştırma siyasetini, dini ve siyasi baskıları göstermiştir.
Türkiye’nin Güney Sudan Büyükelçisi olarak görev yaptığım dönemde, 2018 yılında başkent Juba’da hazır bulunduğum resmi bir görüşmede; Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit, bölünmeyi Sudan Ömer El Beşir yönetiminin ‘seküler’ olmayan, Güneylileri Araplaştırmaya çalışan, dini ve sosyal yaşantılarına, hayat tarzlarına katı yasaklar ve cezalar getiren Müslüman Kardeşler şeriat anlayışına bağlamıştır.
Salva Kiir, demokratik haklara sahip, eşit vatandaşlık temelinde laik bir düzenin güvence altına alınması halinde, Sudan’la aynı devleti oluşturmakta bir beis görmeyeceklerini dile getirmiştir.
Kuzey’in Bölünmeye Bakış Açısı
Sudan, bölünme nedenini Batılıların ve çok uluslu şirketlerin oyunu olarak görmüş; amacın bölgede Batı çıkarlarına hizmet edecek, emperyal tasarruflara ses çıkarmayacak enerji zengini Hristiyan bir devlet yaratmak olduğunu öne süregelmiştir.
Buna göre, Vatikan, ABD ve İsrail iş birliği içinde, uluslararası insani yardım kuruluşlarını ve çok uluslu enerji şirketlerini kullanılarak bir proje devleti oluşturulmuştur.
Hristiyan Dayanışması ve Uluslararası Aktörler
Sudan’ın bölünmesinde; El Beşir dikta rejiminin şeriat baskılarının tarihten gelen temel ayrılıkları körüklenmesi ve küresel Hristiyan dayanışmasının bu uygun durumdan vazife çıkarması etkin rol oynamıştır. Başta belirtildiği gibi, küresel Hristiyan dayanışmasının Güney Sudan’ın bağımsızlığında önemli bir katalizör rolü üstlendiği, aksi halde bölünmenin mümkün olamayacağı görüşü genel kabul gören ortak anlayıştı.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası insani yardım kuruluşları Sudan coğrafyasında 70-80 yıldır faaliyet göstermekte olup, ilgi alanları sadece insani yardımlarla kısıtlı değildir. İnsani yardım kuruluşlarından birçoğu kilise desteğinde kurumsallaşmıştır. Aşa, ekmeğe ve aşıya muhtaç çaresiz animist kabileler, gönüllü veya görevlendirilmiş misyonerlik faaliyeti de yürüten bu kuruluşlar için bakir faaliyet alanlarını oluşturmuştur.
Güney Sudan kabilelerinin, ülkenin resmi dili İngilizce, çoğunluğun inancı Hristiyanlık olacak kadar disiplinli dönüşümü, bölgedeki kilise misyonerlik faaliyetlerinin sabırlı kazanımıdır.
Vatikan ve İngiliz Anglikan Kilisesi, ayrılıkçı ‘kahraman’ lider John Garang dâhil Güneyli direnişçilerin tamamının arkasında durup, lojistik destek sağlamıştır. Ayrıca henüz iç savaş sürerken Sudan Kiliseler Konseyi kurulmuş ve en ücra köşelerde kurulan kiliseler aracılığıyla ayrılıkçılar finanse edilmiştir.
Vatikan ve İngilizlerin faaliyetlerine paralel olarak, ABD’nin yükselen İslamofobik politikaları, El Beşir ve benzeri köktendinci rejimlere karşı açıktan savaş ilanı da Güney Sudan’ın, Sudan’dan kopma faaliyetlerine yönelik sempati ve maddi desteği arttırmıştır.
İsrail ise, 1960’ların sonlarından itibaren Güney Sudan coğrafyasına ilgi göstermeye başlamış ve ayrılıkçı hareketin ilk kıvılcımlarını çakan ‘’Asi General’’ Joseph Lagu’ya destek vermiştir. Lagu, bu sayede silahlı direniş birlikleri oluşturarak, özerklik talebini yüksek perdeden daha güvenli şekilde dile getirmeye başlamıştır. Yeni yüzyılın başlarında, İsrail Güneyli ayrılıkçılara bu defa doğrudan silah ve cephane tedarikiyle, sahada askeri taktik eğitimler düzenlemiştir.
Tüm bu faaliyetlerde doğal kaynaklar kritik öneme sahip bir unsur olmuştur. Başta ABD ve çokuluslu Batılı şirketler, yeni dönemde Afrika’nın üçüncü büyük petrol yataklarına daha kolay erişim iştahı ile ayrılıkçılara stratejik destek sağlamıştır.
Oyuncu George Clooney ve insan hakları aktivisti John Prendergast gibi popüler şahıslar, El Beşir’in şeriat ve Araplaştırma istibdadı ile ezdiği Hristiyan Güneylilere özgürlüklerinin bir an evvel teslimi yönünde ABD Beyaz Saray ve Kongresi üzerinde ciddi lobicilik faaliyetleri yürütmüştür.
Günümüzde
Henüz devletleşme süreci tekemmül etmemiş olan genç Güney Sudan; etnik iç savaş, kıtlık, ekonomik kriz ve salgın hastalıklarla baş etmeye çabalarken, uluslararası yardımlara ihtiyaç duymaktadır.
Güney Sudan’ı kuran, bugün de bir anlamda kendisinde egemenliği paylaşma hakkı gören malum Hıristiyan bileşenler, Güney Sudan liderliğinin herhangi bir çizgi dışı hareketi karşısında açık tavır alıp yönetimi hizaya sokabilmektedir.
Bu bağlamda (ABD, İngiltere ve Norveç’in oluşturduğu) Güney Sudan siyasi troykası, Birleşmiş Milletler ihtisas birimleri, Afrika Birliği, Hükümetler Arası Kalkınma İdaresi (Intergovernmental Authority on Development-IGAD) ve Avrupa Birliği ile uluslararası insani yardım kuruluşları; yerel otoritelerde egemenlik tartışmaları yaratacak ölçüde ülke işlerine dahlini sürdürmektedir.
Bugün Sudanlar coğrafyasında barış ve uzlaşı rüzgârları esmekte, bir yandan laikliğin şeriatı ikame edeceği müjdelenirken bir yanda da ayrılıkçı silahlı muhaliflerle uluslararası gözetimli barış anlaşmaları imzalanmaktadır. Yeni anlayış atmosferinde Sudan’ın yeniden birleşmesi gibi zihni egzersiz emareleri belirse de son sözün bölünme için seferber olan, iki devletli düzenden çıkar uman bilinen bileşenlere ait olacağı aşikârdır.
Öte yandan Sudan’ın bölünmesinde somut rolünü inkâr etmeyen küresel Hristiyan dayanışması ve Hristiyan yapılanmalar, günümüzde de uluslararası gelişmelerde zaman zaman etkilerini hissettirmektedir. Örneğin Dağlık Karabağ sorunu sebebiyle geçtiğimiz haftalarda Azerbaycan ve Ermenistan arasında başlayan silahlı çatışmaları, Müslüman-Hristiyan çekişmesi üzerinden neredeyse medeniyetler çatışması zeminine çekmeye çalışan yorumlar yapıldığı dikkatlerden kaçmamıştır.
Dağlık Karabağ sorununun temelinde Azerbaycan’ın topraklarına yönelik Ermenistan’ın toprak talepleri ve işgali olsa da dinler çatışması temasının öne çıkarılması, kendisini mağdur Hristiyan devlet olarak yansıtan Ermenistan için sempati ve destek sağlama gayreti sayılabilir. Burada dikkat çeken başka bir husus da Sudan’ın bölünmesindeki rolleri bilinen, Hristiyan lobiciliği kimlikleriyle de tanınan George Clooney gibi isimlerin, Türkiye’ye karşı yöneltilen soykırım iddialarını yüksek sesle dillendirmeye çalışan ekipler içinde de yer alıyor olmalarıdır.
* (E) Büyükelçi
** Kapak fotoğrafı: Sudan geçici hükümeti yetkilileri ile birtakım isyancı gruplar arasında Juba’da imzalanan barış anlaşması - https://eyeradio.org/sudanese-govt-rebels-sign-peace-deal-in-juba/
Sudan ve Güney Sudan'ın günümüzdeki sınırları
© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır
Henüz Yorum Yapılmamış.
-
BALKANLAR BAŞKA BAHARA - YENİ ADANA - 19.10.2021
Hasan Sevilir AŞAN 20.10.2021 -
BALKANLAR YENİDEN - YENİ ADANA - 26.10.2021
Hasan Sevilir AŞAN 08.11.2021 -
KOSOVA MUAMMASI - YENİ ADANA - 09.09.2019
Hasan Sevilir AŞAN 12.09.2019 -
THE EU’S TRIAL IN THE BALKANS (THE PELJESAC BRIDGE) - 18.03.2021
Hasan Sevilir AŞAN 18.03.2021 -
BALKANLARIN BİTMEYEN İSTİKRAR ARAYIŞI - YENİ ADANA - 22.09.2019
Hasan Sevilir AŞAN 01.10.2019
-
ALMANYA ÖTEKİ SOYKIRIMININ UNUTULAN HİKAYESİ İLE YÜZLEŞİYOR - WALL STREET JOURNAL - 28.07.2017
Gabriele STEINHAUSER 09.08.2017 -
MIDDLE CORRIDOR: EURASIA OPTIMIZED - IFIMES - 29.01.2024
Zhuldyz RAMAZANOVA 30.01.2024 -
İSLAMOFOBİ: ÇİN ABD'YE KARŞI - 03.04.2023
Deniz ÜNVER 03.04.2023 -
KUKLA PAPA
Tal BUENOS 27.10.2015 -
RUSYA, IRAK SAHNESİNE DÖNDÜ
Mehmet KANCI 15.10.2012