SIRBİSTAN’DAN MAHKEME KARARINA FIRTINALI TEPKİLER
Blog No : 2012 / 32
20.11.2012
4 dk okuma

Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinde (ICTY) görülen temyiz davasında Hırvat generalleri Ante Gotovina ve Mladen Markaç’ın beraat ettirilmesine ve serbest bırakılmasına ilişkin tepkiler devam ediyor. Hırvatistan, generallerinin ülkeye geri dönmüş olmasını büyük coşkuyla kutlarken, bu gelişme Sırbistan’da adeta histeriye yol açtı. 2011 yılında mahkeme, 1995’teki askeri operasyonda Sırp sivillere karşı cinayet ve göçe zorlama gibi suçlardan dolayı Gotovina’yı 24, Markaç’ı ise 18 yıl hapse mahkûm etmişti. 3’e karşı 2 oyla alınan temyiz kararı Sırp-Hırvat ilişkilerine yeni bir fırtına estirmiş olması dışında, ICTY’nin varlık sebebi ve etkinliğini de yeniden tartışmaya açtı. 1990’lı yıllarda eski Yugoslavya coğrafyasında yaşanan savaşlar ve işlenen suçlar, bölge ülkelerinin ilişkilerine gölge düşürmeye devam ediyor. İşin kötüsü, 1990’lı yıllarda Balkanlar’da yaşanan savaşlar üzerine farklı tarafların farklı gerçekleri bulunuyor. ICTY’deki duruşmalardan Balkanlar’daki savaşlar üzerine gerçekler henüz ortaya çıkarılmadan, bölge ülkelerinin yöneticileri kendi çıkarlarının gerektirdiği gerçekleri üretmiş ve bunu halklarına kesin gerçek olarak kabul ettirmiştir. Bu yüzden, karara bağlanan ICTY davaları sıklıkla siyasi davalar olarak algılanabiliyor. Özellikle Sırplar arasında ICTY’de Sırpların adil bir şekilde yargılanmadığı ve mahkeme kararlarının siyasi olduğu düşüncesi yaygındır. Gotovina ve Markaç’ın beraat ettirilmesine ilişkin karar da Sırplar tarafından siyasi ve akıl almaz skandal olarak karşılandı. Nisan 2011’de Gotovina ve Markaç’ın suçlu bulunmaları ve cezaya çarptırılmaları nedeniyle ICTY’yi eleştiri bombardımanına tutan Hırvatlar ise, bu sefer aynı mahkemeyi takdirle karşıladı. Gotovina ve Markaç’ın yargılanması, Hırvatistan’ın toprak bütünlüğünün yeniden kontrol altına alınmasını sağlayan “Fırtına” isimli askeri harekâtla bağlantılıydı. Fırtına harekâtına ihtiyaç eski Yugoslavya’nın dağılma sürecinin başlarından beri ortaya çıkmıştı. Çünkü, Yugoslavya’nın dağılmasının kaçınılmaz hale gelmesiyle, Belgrad’ın talimatlarıyla Hırvatistanlı Sırplar ayaklanmış ve 1991’de Hırvatistan topraklarının yaklaşık üçte birine karşılık gelen “Krayina Sırp Cumhuriyeti”ni ilan etmişti. Bunun paralelinde, Sırpların kontrolü altına giren bu topraklardan Hırvatlar sürüldü, mülkleri ise yağmalandı ve yakıldı. Krayinalı Sırplar Belgrad’dan aldıkları destekle, Fırtına harekâtının düzenlendiği tarihe kadar Hırvat yönetimine karşı başarılı bir şekilde ayak diretebildi. Fırtına harekâtı 4 - 26 Ağustos 1995 tarihleri arasında sürmüş ise de, Sırplar tarafından işgal altında tutulan Hırvatistan topraklarının en büyük kısmı, harekâtın ilk dört gününde kurtarıldı. Kurtarılan topraklardan uzaklaşmak zorunda kalan Sırpların bir kısmı Sırbistan’a, diğer bir kısmı ise Bosna-Hersek’e yerleşti. Sırbistan Fırtına harekâtını büyük bir üzüntüyle “etnik temizlik” olarak anarken, Hırvatlar bunu 5 Ağustos tarihinde kurtuluş savaşının zaferi olarak kutluyor. Hırvatistan yetkilileri her fırsatta Fırtına harekâtını savaş kurallarına ve uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde gerçekleştirdiklerini savunuyor. Yine de, Fırtına harekâtı esnasında 2.000’e yakın Sırp’ın öldürüldüğü, yaklaşık 200 bininin ise Hırvatistan topraklarından sürüldüğü gerçeği ortada duruyor. Beraat eden generaller bu suçlardan sorumlu değilse, o zaman Hırvatistan’ın asıl faillerin adalete teslim edilmesi noktasında sorumluluğu devam ediyor. Nitekim bazı Hırvat kanaat önderleri de Fırtına Hareketi’nde işlenen suçların Hırvat mahkemelerinde yargılanmaya başlamasının öneminde dikkat çekiyor. Gotovina ve Markaç’ın beraat ettirilmesine ilişkin tarafların verdiği tepkiler, savaştan etkilenmiş Balkanlar’daki insanların barışması için daha çok zamanın geçmesine ihtiyaç olduğunu bir kez daha gösterdi. 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi tarafından kurulan ve eski Yugoslavya topraklarında işlenen savaş suçlarının sorumlularını yargılamakla görevlendirilen ICTY’nin, Balkanlar’daki barışma sürecine çok fazla katkısının olduğu söylenemez. BM tarafından bu tür mahkemeler kurulurken, gelecekte işlenebilecek suçların önüne geçilmesine, ayrıca suçların cezasız kalmayacağı mesajı verilmeye de çalışıldı. Ne var ki günümüzde dünyanın dört bir yanında masum siviller öldürülmeye devam ediyor.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.