100. YILINDA BALKAN SAVAŞLARI VE YAPILAN MEZALİM
Blog No : 2016 / 14
28.04.2016
5 dk okuma

TEPAV Dış Politika Analisti

2012 yılı, Osmanlı Devletinin Balkanlar’daki varlığını sona erdiren ve bölge ülkelerinin kendi aralarında savaşmasına neden olan Balkan Savaşları’nın başlangıcının 100. yıldönümüne denk geliyor. Bu kapsamda Türkiye’de Balkan Savaşları’nın 100. yıldönümünü anmaya yönelik değişik etkinlikler tasarlanıyor. Yüz yıllık bir aradan sonra bölge ülkelerinde Balkan Savaşları’nın nasıl yorumlandığı, söz konusu savaşların 20. yüzyılın başındaki sonuçlarının ve 21. yüzyıla olan etkilerinin neler olduğunu irdeleyecek birçok panelin hazırlığı yapılıyor. Türk tarihçiler özellikle Birinci Balkan Savaşı’nı, Balkanlar’daki Müslüman nüfusun sistemli katledilişinin bir savaşı olarak hatırlıyor. Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki varlığına son vermek isteyen Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Bulgaristan, Rusya’nın aracılığıyla aralarında anlaşıp, Ekim 1912’de Osmanlı’ya savaş ilan ederek Birinci Balkan Savaşı’nın yaşanmasına neden oldu. Balkan Savaşları’nın arifesinde Osmanlı devleti iç sorunlar ve dış baskılarla derin bir kriz içindeydi. Bu nedenlerle yeterlince hazırlanamadan savaşa giren Osmanlı’nın yenik düşmesi adeta kaçınılmazdı. Birinci Balkan Savaşı’na son veren antlaşma 30 Mayıs 1913’te Londra’da imzalandı. Osmanlı Devleti’nin gerisinde bıraktığı geniş toprakların paylaşılmasında Balkanlı müttefikler arasında anlaşmazlık ortaya çıkınca, İkinci Balkan Savaşı’nın temelleri atıldı. Bulgaristan’ın 29-30 Haziran 1913’te Sırbistan ve Yunanistan’a saldırmasıyla başlayan İkinci Balkan Savaşı, 10 Ağustos 1913 tarihli Bükreş Antlaşması ile sona erdi. Osmanlı Devleti Balkanlar’da sadece ağır toprak kaybına uğramadı. Balkan Savaşları, bölgede yaşayan Türk ve diğer Müslümanlar üzerinde büyük bir kıyımın gerçekleşmesine de yol açtı. Aslına bakılırsa, 1912’de Osmanlı’ya karşı savaş açan Balkanlar’daki ittifak güçlerinin başlangıçta duyurdukları hedefleri, kısa sürede Müslüman nüfusun katledilmesi ve mallarının talan edilmesi eylemlerine dönüşüverdi. Justin McCarthy’nin verilerine göre, Balkan Savaşları öncesinde, Arnavutluk hariç Osmanlı’nın Avrupa’daki bölümlerinden alınan topraklarda 2,3 milyon Müslüman yaşıyordu. Balkan Savaşları sonrasında bu rakam yüzde 61 oranında eksilerek, 1,4 milyona geriledi. McCarthy’nin tesptilerine göre bu süreçte 632.408 Müslüman öldü, 812.771’i ise Anadolu’ya göç etti. 1914’e Carnegie Vakfı’nın kurduğu bir uluslararası soruşturma komisyonunun hazırladığı raporda, Balkan Savaşları sırasında Müslümanlar üzerinde yapılan mezalimin sistemli bir politikanın ürünü olduğu sonucuna varılıyor. Aynı raporda, Müslümanların ev ile köylerinin küle dönüştüğü ve silahsız masum insanların katledildiği belirtiliyor. Balkan Savaşları’nda katledilen Müslümanların tek suçunun tanrıya farklı bir şekilde dua etmek ve farklı dilde konuşmak olduğunu belirten Sırbistan sosyalist hareketinin öncülerinden Dimitrije Tusovic, söz konusu savaşlarda Müslümanlar üzerinde işlenen mezalimi, Balkan ülkelerinin milli politikalarının bir parçası olarak değerlendirmiştir. 1912’nin sonbaharında Kievskaya Mysl isimli gazeteye muhabirlik yapmak üzere Balkanlar’a gönderilen Rus Marksist teoriysen Lev Troçki de, Balkanlar’daki Müslümanlara karşı uygulanan zulme dair bulgularla karşılaştığında şoke olmuştu. Nitekim Troçki Müslümanların amansız öldürüldüklerini, Müslüman köylerinin yakıldığını, Müslümanlara ait değerli eşyaların sistematik bir şekilde yağmalandığını yazdı. Troçki’ye göre Müslümanlara yönelik katliamlar ve Müslüman köylerinin yakılıp yıkılması münferit olaylar değil, milli politikaların belirlediği sistemli eylemlerdi. Anlaşıldığı üzere, Balkan Savaşları’nda bölgede yaşayan Türkler ve diğer Müslümanlar üzerinde gerçekleşen mezalim, insanlık tarihinin karanlık sayfalarından birini oluşturuyor. Değişik tarihsel kayıtlar kadın, çocuk, ihtiyar demeden, Balkan Savaşları’nda Müslümanların katledildiğine, işkencelere uğradıklarına, zoruna Hıristiyanlaştırıldıklarına ve göçe zorlandıklarına tanıklık ediyor. Neticede, Balkanlar’ın etnik ve dini haritası, izlenen bilinçli politikalarla kökten değiştirildi. Resmi rakamlara göre günümüzde Balkanlar’daki Müslümanların toplam sayısı yaklaşık 8 milyon 250 bin civarındadır. Bu rakam, bölgenin toplam nüfusunun yüzde 12’sine karşılık geliyor. Oysa Osmanlı nüfusuna ilişkin kapsamlı bir çalışma yapan Kemal Karpat’a göre, 19. yüzyılın ikinci yarısında Müslümanların Balkanlar’daki nüfusa oranı yüzde 43’lere varmıştı. Bu fark, başlı başına, Balkanlar’daki Türk ve Müslüman varlığının yok edilişinin incelenmesini gerektiriyor. Birkaç tarihçi hariç, Balkanlar’daki Müslümanlara uygulanan bu mezalime karşı Batı dünyasının kayıtsızlığı, her halde bir insanlık ayıbı olarak nitelendirilebilir.


© 2009-2025 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.