NAMİBYA'DAN PAPA HAZRETLERİ FRANSUVA'YA ÇAĞRI
Yorum No : 2015 / 65
12.05.2015
3 dk okuma

Papa Hazretleri Fransuva, Birinci Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybeden Ermenileri yüzüncü yılında anma vesilesiyle 12 Nisan 2015’te Vatikan’daki Aziz Petrus Bazilikası’nda bir ayin yönetmiştir. “Yüz yıl önceki elim olaylar” ile ilgili yayınladığı mesajda, bu olayları “genelde 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak anılan” şeklinde dolaylı bir anlatımla tanımlamıştır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Ermeni kayıplarına ilişkin dolaylı bir soykırım iması bile, tarihsel gerçeklerin saptırılması ve hukuksal ve yargısal temellerin gözardı edilmesi anlamına gelmenin yanı sıra, Türk halkına karşı bir saldırı ve Turkiye’ye yönelik karalamaların önde gelen bir unsurudur.

Papa Hazretlerinin bu açıklamalarına, dünyanın başka bir köşesinden, eski bir Alman sömürgesi olan Namibya’dan da, tarihin çarpıtılması açısından bir eleştiri geldiği görülmektedir. Namibya’nın Windhoek şehrinde çıkan “New Era” adlı günlük gazetede bir makale yayınlayan Charles Mubita şunları dile getirmiştir: “Yirminci yüzyılın ilk soykırımı Ermenistan’da değil, 1904 yılında Namibya’da, Namibyalılara karşı yapılmıştır… Bu çarpıtma münferit bir olay değildir ve kilisenin Afrika’nın sömürgeleşmesindeki rolünü doğrulamaktadır… Papalığın bu açıklaması kabul edilemezdir. Bu açıklama, tartışmalı olmanın yanında, önyargıya dayanmakta, tarihi saptırmakta ve Namibyalılara karşı işlenen soykırımını kabul etmeyi reddetmektedir.”

Makalenin yazarın, Ermenilere yakınlık duymaktan kaçınmadığı, ancak olaylar hakkında tarafsız bilgi sahibi olmadığı görülmektedir. Tek taraflı Ermeni anlatısının bir parçasını teşkil eden “Ermenilerin Osmanlı Türkleri tarafından katledilmesi” veya “Ermenilere yönelik soykırım” şeklindeki kulaktan dolma ifadelere de yazısında yer vermiştir. Bu durum, Namibyalıların talihsiz kaderiyle Birinci Dünya Savaşı’nda hayatlarını kaybeden Ermenilerin veya sömürgeci Alman ordusunun yürüttüğü harekatla Osmanlı ordusunun hayatta kalma mücadelesi arasında bir benzerlik olmadığını daha yaygın biçimde anlatabilme görevinin yerine getirilmesinde Türk tarihçilerine düşen yükümlülüğün başka bir örneğini teşkil etmektedir.

Papa Fransuva’nın mesajına geri dönersek, “Tanrı, Ermeni ve Türk halklarının yeniden uzlaşma yoluna girmesini sağlasın ve Dağlık Karabağ'da barış olsun. Geçmişteki anlaşmazlık ve gerginliklere rağmen, Ermeniler ve Türkler uzun süre barış içinde bir arada yaşadılar ve bütün şiddetin ortasında dahi dayanışma ve karşılık yardımlaşma içerisinde oldular. Ancak bu şekilde yeni kuşaklar kendilerine daha iyi bir gelecek yolunu açabilir ve birçoklarının fedakarlıkları adalet ve barışın tohumu olabilir” sözleriyle ifade edilen temennilere tamamen katılmaktayız.

Gerçekten de, uzlaşma için tarafları teşvik etmek ve tartışma cesareti sağlamak ve geçmişin ortak acıları hususunda karşılıklı bir anlayışa varmak gerekmektedir. Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ’ın ve çevresindeki yedi bölgenin işgaline çözüm getirmek de adalet ve barışın sağlanması için gerekmektedir. 


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten