KARABAĞ’DA YAŞANAN “4 GÜN SAVAŞI”NIN KISA BİR DEĞERLENDİRMESİ
Yorum No : 2016 / 21
14.04.2016
12 dk okuma

2 Nisan Cumartesi gününün erken saatlerinde başlayıp 5 Nisan Salı günü Azerbaycan ve Ermenistan Genel Kurmay Başkanları’nın Moskova’da imzaladıkları ateşkes anlaşmasına kadar devam eden Karabağ’daki son çatışmalar, 1994 yılında sağlanan ateşkes sonrasında meydana gelen en önemli gelişmelerden biridir ve şimdiden “4 Gün Savaşı” olarak anılmaya başlanmıştır. Her ne kadar 22 yıllık ateşkes sürecinde pek çok ateşkeş ihlalleri ve ufak çaplı çatışmalar yaşanmış olsa da, son çatışmalar boyutları, sonuçları ve ortaya çıkardığı durum nedeniyle öncekilerden daha farklı bir niteliğe ve öneme sahiptir.

 “4 Gün Savaşı” yalnız cephe hattında verilmemiştir. Medya ve sosyal medyada da çatışmaların başladığı andan itibaren müthiş bir propaganda savaşı yaşanmıştır.  Öyle ki, Erivan’daki Ermenistan Amerikan Üniversitesi öğrencileri Ermenistan resmi makamlarının açıklamalarını farklı dillere çevirerek sosyal medya kanallarından yaymak üzere organize olmuşlardır. Cepheden olumsuz haberler geldikçe, Ermenistan’da bir seferberlik havasının ortaya çıktığı da görülmüştür. Bazı haberlere göre 1988-1994 Karabağ Savaşı’nın Ermeni gazileri, kendi imkanlarıyla organize olarak cepheye doğru hareket etmişlerdir. Bazı kaynaklar, Azerbaycan’ın Ermeni gönüllüleri taşıyan araçları “kamikaze İHA” olarak adlandırılan İsrail yapımı silahlarla vurduğu ve büyük kayıplar verdirdiğine dair haber geçmişlerdir. 

“4 Gün Savaşı”nın özellikle ilk safhalarında, Ermeni medya ve sosyal medyasında Azerbaycan ordusuna katılmak üzere 50-60 Azerbaycanlı IŞİD militanının bölgeye doğru harekete geçtiğine dair iddiaların çıkmış olması propaganda savaşı bağlamında önemli bir gözlemdir. Bunun yanında, Ermeni medya ve sosyal medyası, yine IŞİD göndermesiyle, Ezidi asıllı bir Ermeni askerinin Azerbaycan askerleri tarafından kafası kesilerek öldürüldüğüne dair bir iddiayı yaymıştır. Anlaşılan odur ki, Ermeni tarafı dünyanın gündeminde olan IŞİD terörünü propaganda amacıyla araçsallaştırmak gibi bir yol benimsemiştir. Ne var ki, savaş şartlarında bir yere kadar anlaşılabilecek bu tür bir propaganda, uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir potansiyele sahiptir. Ermeni tarafı bu ihtimali hiçbir şekilde dikkate almamıştır. Ermeni tarafının propaganda faaliyetleriyle ilgili olarak dikkat çeken bir başka unsur ise, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev merkezli bir söylemin geliştirilmesidir. Ermeni medya ve sosyal medyası, Batı tarafından eleştirilen Azerbaycan’daki insan hakları ihlallerine dikkat çekerek ve Aliyev’i yolsuzluğa bulaşmış bir despot olarak resmederek, Batı nezdinde destek bulmaya çalışmıştır. Bunu yaparken, ilk olarak Azerbaycan’ın saldırıya geçtiğini ve bunun altında yatan nedenin Azerbaycan’daki ekonomik durgunluk ve siyasi baskı ortamında gelişen toplumsal muhalefeti başka bir düşmana kanalize ederek sönümlendirmek olduğunu iddia etmiştir. Bu iddiayı temellendirmek için ise yakın zamanda açıklanan ‘Panama Belgeleri’ndeki Aliyev’le ilgili bilgiler ön plana çıkartılmıştır. Ne var ki, Ermeni tarafı bunu yaparken çatışmaların 2 Nisan gününün erken saatlerinde başladığını ve fakat ‘Panama Belgeleri’nin 3 Nisan günü dünya gündemine düştüğünü unutmuştur.  

“4 Gün Savaşı”nın askeri ve siyasi galibinin Azerbaycan olduğu ifade edilebilir. Elimizde çatışmalarda tarafların kayıpları konusunda net bir bilgi yoktur. Her iki taraf da, karşı tarafa çok sayıda zayiat verdirdikleri hakkında bir propagandafaaliyeti içinde bulunmuştur. Bunun yanında, farklı kaynaklarda ifade edilen iddialar değerlendirildiğinde, Azerbaycan’ın 12-16 asker, bir helikopter, bir tank ve iki insansız hava aracı kaybettiği anlaşılmaktadır. Azerbaycan’ın kayıp askerlerinin olduğu da çıkan bazı haberlerden anlaşılmaktadır. Ermenistan Savunma Bakanlığı’nın 13 Nisan’da yaptığı açıklamaya göre ise, Ermeni tarafı 87 asker ve milis kaybetmiştir. 1 subay kayıptır. Ayrıca, 4 sivilin de çatışmalarda hayatını kaybettiği söylenmektedir.[1] Ermeni tarafının tank ve topçu bataryası kayıplarının da olduğu anlaşılmaktadır.

Çatışmalar sonrasında, Azerbaycan’ın Karabağ’ın kuzey ve güneyinde üçer tane stratejik öneme sahip tepeyi geri aldığı görülmektedir. Bu kazanımlar, Azerbaycan tarafına askeri avantaj sağlamaktadır. Cephe hattında Azerbaycan lehine yaşanan değişikliğin, askeri-stratejik öneminin yanında çok önemli bir başka yönü de bunun yaratacağı psikolojik etkidir. “4 Gün Savaşı”nda bazı noktaların ele geçirilmesi ve Ermeni tarafına görece ağır kayıplar verdirilmesi, Azerbaycan ordusunun moralini artırmışken, Ermeni tarafında tam tersi bir moral çöküntüye neden olmuştur. Nitekim Ermeni basını ve sosyal medyasında Azerbaycan’ın mevzi kazanmış olmasından ya hiç bahsedilmediği ya da bir şekilde önemsizleştirilmeye çalışıldığı açıkça görülmektedir.

“4 Gün Savaşı”nın siyasi sonuçlarıyla ilgili olarak, ilk başta, yaşanan çatışmaların, “donmuş ihtilaf” olarak adlandırılan ve özellikle son dönemlerde Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Geniş Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan gelişmelerin de etkisiyle dünya kamuoyunun gündeminden düşmeye başlayan Karabağ sorununu yeniden dünyaya hatırlattığı vurgulanmalıdır. Uzun yıllardır süregiden statüko ve bu bağlamda Karabağ sorunun dünya kamuoyunca unutuluyor olması Ermeni tarafının arzuladığı bir durumdur. “4 Gün savaşı” bu duruma bir son vermiştir. Bu, Azerbaycan için bir kazanımdır.   

Karabağ sorunun çözümü konusundaki görüşmeler eş-başkanlığını ABD, Fransa ve Rusya’nın yaptığı AGİT Minsk Grubu tarafından yürütülmektedir. Ancak, bu yapı geçtiğimiz on yıllarda Karabağ sorunun çözümü konusunda anlamlı bir ilerlemenin başarılmasını sağlamak bir yana, çoğu zaman sorunun kalıcılaşmasına hizmet eden bir performans sergilemiştir. Ayrıca AGİT Minsk Grubu’nun eş-başkanı olan ülkelerin, özellikle Rusya ve Fransa’nın, jeopolitik hedefleri ve bir takım ön yargıları nedeniyle çözümün değil sorunun bir parçası oldukları da söylenebilir. 

Bu bağlamda, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Pedro Agramunt’un 3 Nisan günü yaptığı, Ermeni silahlı birliklerinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları doğrultusunda Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarından çekilmesi yönündeki çağrısı büyük öneme sahiptir.[2] Agramunt’un açıklaması, ilk başta, AKPM’nin BMGK kararlarına atıf yaparak Karabağ’daki durumu bir işgal olarak değerlendirmesi nedeniyle önemlidir. Azerbaycan’ın da tezi olan işgal değerlendirmesi, Ermeni tarafının öne sürdüğü “kendi kaderini tayin hakkı” savını geçersiz kılmaktadır. Bunun yanında, Karabağ sorununun çeşitli medya kanallarında Ermeni tarafının kullanmakta oldukça başarılı olduğu popüler söylem alanından çıkartılarak, uluslararası hukuk çerçevesinde ve uluslararası belgeler etrafında tartışılmaya başlanması Azerbaycan için olumlu bir gelişmedir. Ayrıca, bu açıklamayı AKPM gibi önemli bir kurumun başkanının yapması da dikkate değerdir ve uluslararası camiada AGİT Minsk Grubu’nun yetersizliği hakkında bir görüşün taraftar kazanmaya başladığını göstermektedir. Bazı uzmanların Karabağ sorununun çözümü için Avrupa Birliği’nin de devreye girmesi gerektiği yönündeki görüşleri de bu bağlamda önem kazanmaktadır. 

Bunların yanında, Belarus ve Kazakistan’ın “4 Gün Savaşı” esnasında ve hemen sonrasında sergiledikleri tutumun da irdelenmesi yerinde olacaktır. Çatışmaların en şiddetli şekilde devam ettiği 2 Nisan günü, Belarus Dışişleri Bakanlığı websitesinde sorunun uluslararası hukuk prensipleri ve normları çerçevesinde ve asıl olarak egemenlik, toprak bütünlüğü ve ülke sınırlarının değiştirilemezliği ilkeleri temelinde,  BMGK ve AGİT karalarına uygun olarak çözümlenmesi gerektiğine dair bir açıklama yayınlanmıştır.[3] Böylelikle, Belarus da, AKPM gibi, Azerbaycan’ın öne sürdüğü toprak bütünlüğü ilkesine vurgu yapmıştır. Bunun ertesinde, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Belarus’un Erivan Büyükelçisini çağırarak bu açıklamalar karşısında duyduğu tepkiyi bildirmiştir.[4] 

Ateşkesin sağlandığı 5 Nisan tarihinden bir gün sonra ise Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) üyesi olan Kazakistan, daha önceden 8 Nisan’da Erivan’da gerçekleştirilmesi planlanmış olan AEB toplantısının Moskova’da yapılmasını talep etmiştir[5] ve nihayetinde Ermenistan’ın protestosuna rağmen toplantının 13 Nisan’da Erivan’da değil Moskova’da gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.[6] Kazakistan’ın bu talebi açıkça Azerbaycan’ı kollayan bir tutum olarak  algılanmıştır.

Belarus ve Kazakistan, Ermenistan’ın da üyesi olduğu AEB ve Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesidir. Belarus, ayrıca, AGİT Minsk Grubu’na yer almaktadır. Dolayısıyla, Ermenistan’ın güvenlik kaygılarını öne sürerek üye olduğu iki örgütün önemli iki üyesinin tutumlarının Ermenistan’da büyük bir hayal kırıklığı ve güvensizlik hissi doğurmuş olduğu düşünülebilir.  

Bunların yanında, Ermenistan için en önemli gelişmenin Rusya’nın ortaya koyduğu tavır olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ermenistan, Rusya’yı bir tür ‘büyük abi’ olarak görmektedir. Ermenistan hükümeti ve Rusya yanlısı elit, ülkedeki Rus hegemonyası hakkında öne sürülen hoşnutsuzlukları, Rusya’nın sağladığını iddia ettikleri güvenlik garantisini öne sürerek cevaplandırmaktadır.

Ne “4 Gün Savaşı” esnasında ne de sonrasında, Rusya’dan Ermenistan’a ciddi bir destek gelmiştir. Aksine, Rusya tavır ve açıklamalarıyla Ermenistan ve Azerbaycan arasında bitaraf bir tutum izler görünmektedir. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Azerbaycan, İran ve Rusya arasında 7 Nisan’da gerçekleştirilecek üçlü toplantı için 6 Nisan’da Bakü’ye gitmiştir.[7] Hemen ardından ise, 7 Nisan günü Erivan’a giden Rusya Başbakanı Medvedev,  ertesi gün Bakü’ye hareket etmiştir. Her ne kadar, Lavrov’un Bakü ziyaretinin daha önceden planlandığı bilinse de, Medvedev’in Bakü ziyaretinin bir ‘son dakika’ kararı olduğu anlaşılmaktadır. Bu, diplomaside taraflara verilen bir mesaj olarak algılanmaktadır. Bunların yanında, Lavrov 7 Nisan’da verdiği bir röportajda Azerbaycan’ı stratejik ortak olarak tanımlamıştır.[8] Ermenistan’ın tüm protestolarına rağmen, Rus yetkililer Ermenistan ve Azerbaycan’a silah satmaya devam edileceğini de ifade etmişlerdir.[9]  

Sonuç olarak, hem Azerbaycan hem de Ermenistan tarafında yaşanan insan kayıpları, Karabağ sorununun ulaştığı son noktada önlenmiş olması gereken üzücü bir gerçektir. Çözümsüzlüğe ve çatışmaların yeniden başlamasına neden olan sebeplerin anlaşılması ve sorunun barışçıl yollardan çözümü için gerekli adımların atılması zorunluluğu ortadadır. Uluslararası camianın ilgisizliği ve özellikle AGİT Minsk Grubu’nun sorunun çözümündeki yetersizliği devam ettikçe “4 Gün Savaşı”na benzer çatışmaların yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Son savaşın kazananının Azerbaycan olduğu görülmektedir. Azerbaycan bu kısa süreli savaş ile yalnız Ermenistan’a değil aynı zamanda uluslararası camiaya da önemli bir mesaj iletmiştir.    

 


[1] http://www.lragir.am/index/arm/0/country/view/131079

[2] http://assembly.coe.int/nw/xml/News/News-View-EN.asp?newsid=6094&lang=2&cat=15

[3] http://mfa.gov.by/en/press/news_mfa/ed083eeb7910baf9.html

[4] http://www.mfa.am/en/press-releases/item/2016/04/03/koch_bel_amb/

[5]http://armenianow.com/news/71321/armenia_eeu_summit_yerevan_kazakhstan_karabakh_tensions

[6] http://tass.ru/en/economy/868178

[7] http://tass.ru/en/politics/867810                                              

[8] http://www.embrussia.ru/node/660

[9]http://www.irishtimes.com/news/world/europe/deadly-fire-continues-amid-russian-led-talks-on-nagorno-karabakh-1.2603951


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten