FELAKET BEKLENTİSİ
Yorum No : 2012 / 27
12.08.2012
6 dk okuma

Harut Sasunyan Ermeni kökenli bir Amerikalı köşe yazarıdır. Daima aşırı milliyetçi görüşleri savunması ve olaylara aşrı tepki göstermesi, zaman zaman Türk, Ermeni ve Amerikalı devlet adamlarını ve siyasetçilerini paylaması ve onlara öğüt vermesiyle tanınır. Bu vasıfları nedeniyle de Diaspora Ermenileri tarafından çok beğenilir, çok okunur. Yazdıklarının değerinden ziyade Ermeni Diasporası üzerindeki etkileri nedeniyle ciddiye alınması gereken bir kişidir. Sasunyan geçen hafta “Türkiye’den Ermeni Talepleri Hakkında Sıkça Sorulan Sorular” başlığını taşıyan bir yazısında, 2015’in yaklaşması karşısında, Ermenilerin Türkiye’den toprak talepleri hakkında bazı temel sorulara cevaplar vereceğini yazmıştır. Bu sorulardan biri “Ermenilerin Batı Ermenistan’ı (Doğu Anadolu’yu) geri almasını beklemek bir fantezi midir?” idi. Sasunyan bu soruya Türklerin bu bölgeden Ermenilere en küçük bir toprağı dahi vermeyeceklerini, o nedenle Ermenilerin, Türkiye ve civarında şimdiden öngörülemeyen iç savaş, topyekûn veya bölgesel savaş, ihtilâl, Kürt ayaklanması, doğal afet veya nükleer bir felaket olmasını beklemeleri gerektiğini, bunun bir iktidar boşluğu yaratacağını ve bu çerçevede sınırların değiştirilmesinin veya yeniden çizilmesinin mümkün olabileceği cevabını verdi. “Batı Ermenistan (Doğu Anadolu) kurtarılsa burada halkın ve seçilmiş resmi kişilerin büyük çoğunluğu Kürt veya Türk olmayacak mı ve Ermeniler kendi topraklarında küçük bir azınlık oluşturmayacak mı?” şeklindeki diğer bir soruya verdiği cevapta ise, yukarıda değindiğimiz felaket senaryosunun bu bölgedeki Kürt ve Türklerin ve hatta Ermenilerin demografik durumunu değiştirebileceğini, kimsenin böyle olaylar sonucunda Ermenilerin Batı Ermenistan’da azınlıkta kalacaklarını iddia edemeyeceğini söyledi. Kısaca Sasunyan Doğu Anadolu’da ve çevresinde sınırların değişmesine olanak sağlayacak büyüklükte bir olay (iç savaş, topyekûn veya bölgesel savaş, ihtilâl, Kürt ayaklanması, doğal afet veya nükleer olay) olmasını beklemekte, bu olayın Türkleri ve Kürtleri büyük ölçüde öldüreceğini ve böylelikle de Ermenilerin çoğunluğu ele geçirebileceğini ve Doğu Anadolu’nun da Ermenistan’a katılabileceğini söylemekte ve ümit etmektedir. Tabii bu bir fantezidir. Şu anda ve görülebilir bir gelecekte Doğu Anadolu ve çevresinde böyle bir olay olabileceğine dair en ufak bir belirti yoktur. Diğer yandan, böyle bir olayın neden Ermenistan’ı ve Ermenileri etkilemeyeceğinin, diğer bir deyimle neden Türkler ve Kürtler ölürken Ermenilerin sağ kalacağının da bir açıklaması yoktur. Ancak bunların dışında, bir toprak parçasını ele geçirmek için bazı felaketler olmasını ve Türklerin ve Kürtlerin ölmesini beklemek hatta temenni etmek ciddi bir etik sorun yaratmaktadır. Böyle bir düşünce ancak derin bir ırkçı nefretin sonucu olabilir. Diaspora üzerinde etkisi dahi olsa bir köşe yazarının bu tür hezeyanlarına fazla önem verilmemesi gerektiği düşünülebilir. Ne var ki bu düşünce tarzı Ermeniler arasında çok yaygındır ve hatta en üst düzeydeki Ermeni devlet adamları tarafından da, dolaylı olsa da, benimsenmektedir. Sadece iki örnek vereceğiz. 1998-2008 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı yapan Robert Koçaryan 2005 yılında Türkiye’nin toprak bütünlüğü konusunda kendisine yöneltilen bir soruya hükümetinin dış politikasının, esas itibariyle, Ermeni soykırımının tanınmasını içerdiğini, bu tanımanın yasal sonuçlarıyla gelecekteki Ermenistan başkan ve politikacıların ilgilenmesi gerektiğini söylemiştir. Ermenilere göre soykırım savını tanımanın yasal sonucu, tehcir edilen Ermenilere mallarının iadesi, tazminat ödenmesi ve Doğu Anadolu’dan Ermenistan’a toprak verilmesi olduğundan, Koçaryan bu ifadeleriyle, dolaylı olarak, Türkiye’den toprak talebinde bulunmuş ancak bunu yerine getirmenin gelecek kuşakların siyaset adamlarına düştüğünü ifade etmiştir. Bugünkü Cumhurbaşkanı Sarkisyan ise bu konuda selefiyle aynı görüştedir. Geçen yıllın Temmuz ayında bir öğrencinin kendisine Ağrı Dağı dâhil Batı Ermenistan’ın Ermenistan’la birleşmesinin mümkün olup olmayacağı hakkındaki sorusuna Sarkisyan “Her şey genç kuşağa bağlıdır. Her kuşağın gerçekleştireceği bazı amaçları vardır” cevabını vermiştir. Bu sözler gelecek Ermeni kuşaklarının, Ağrı Dağı dâhil, Doğu Anadolu’yu Ermenistan’a bağlaması için çalışması gerektiği şeklinde anlaşıldığından Dışişleri Bakanlığı yayınladığı bir açıklamada bu sözleri kınamış ve halklar arasında husumet ve nefret ideolojisini tahrik edecek şekilde gençlere ve gelecek kuşaklara öğütlerde bulunmanın son derece sorumsuz bir davranış olduğunu belirtmiştir. Başbakan Erdoğan ise bu konuda gelecek kuşakları kin ve nefretle donatmanın devlet adamlığına yakışmadığını, Sarkisyan’ın yaptığının tahrik olduğunu, bu bakımdan Ermenistan gençliğinin geleceğinin karanlık olacağını ve olaylara hep karanlık gözlüklerle bakacaklarını söylemiştir. Sarkisyan’ın gençlere “Siz şu anda Karabağ’ı bizden teslim aldınız, biz ölüp gideceğiz, Ağrı’yı da siz halledeceksiniz” demek istediğini, bunun ‘Ermenistan, Türkiye ile bundan sonra istediği şekilde bir savaşa da girebilir’ anlamına geldiğini belirterek, böyle bir devlet adamlığı, böyle bir diplomasi olamayacağını, Sarkisyan’ın çok ciddi bir yanlış yaptığını ve özür dilemesi gerektiğini ifade etmiştir. Görüldüğü gibi Ermenilerin Türkiye’den toprak talepleri, güncel olmamakla beraber, mevcuttur ve dolaylı bir şekilde de olda cumhurbaşkanı düzeyinde dahi dile getirilmektedir. Bu yönden bakıldığında Sasunyan’nın sözlerinde bir yenilik yoktur. Adı geçen bu taleplerin gelecekte hangi koşullar altında gerçekleşebileceğini araştırmaya çalışmış ve ancak bir felaket olursa ve bu felakette Türkler ve Kürtler büyük ölçüde ölürlerse Türkiye’nin Ermenistan’a toprak vermesinin mümkün olabileceği sonucuna varmıştır.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten