JUSTIN MCCARTHY’NİN “TÜRKLER VE ERMENİLER: MİLLİYETÇİLİK VE OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA ÇATIŞMA” KİTABININ BÖLÜM BÖLÜM ÖZET VE ANALİZLERİ - 7
Analiz No : 2015 / 28
24.11.2015
5 dk okuma

Yedinci Bölüm: Sonuç

Justin McCarthy’nin “Turks and Armenians” başlıklı kitabının sonuç bölümü, kitap hakkında genel bir çerçeve çizmektedir. Kitabın genel olarak Türklerin nasıl görüldüğü ve nasıl olduklarına inanıldığından bahsedilmektedir. Bunun yanı sıra, “altı vilayet”te Ermeni nüfusu az olmasına rağmen, McCarthy azınlık yönetiminin akla yakın olmadığını verdiği örneklerle vurgulamıştır. McCarthy ayrıca soykırımın doğru tanımının nasıl evrildiğini Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’nin de içinde olduğu bazı kaynaklardan faydalanarak okuyucuya göstermiştir.

Justin McCarthy gerçek tarihin gazetelerde ve dergilerde gerçekdışı kaynaklardan faydalanarak hafife alındığından bahsetmektedir. Birinci Dünya Savaşı’ndaki bu konulardaki çalışmaların da Amerikan misyonerleri ve İngiliz propagandacıları tarafından yapıldığını belirtmiştir.

McCarthy ayrıca Doğu Anadolu’daki yaşanan olayların adil bir şekilde yansıtılmadığını vurgulamıştır. Olaylar Ermeni tezlerini destekleyenler tarafından anlatılmıştır ve Türkiye karşıtı, önyargılı ve tek taraflı  raporlar içermektedir.

Diğer taraftan, Justin McCarthy Türk tezlerine kimsenin katkı yapmadığından, asıl olayların nasıl cereyan ettiğinden bahsedilmediğini ifade etmiştir. Burada McCarthy’ye göre adaletsiz bir durum söz konusudur. Aslında Türklerin hiçbir zaman böyle tartışmalara zaman ayırabilecek durumu yoktur, çünkü yıkılmış bir imparatorluğun ardından yeni bir devlet kurulmaya çalışmışlardır. Türkiye’nin kendisini korumak konusunda hala sıkıntıları vardır ama bunlar geçmişte kalmış eski problemlerle bağlantılı değildir. Ne var ki, Ermenilerin günümüzde öne sürdüğü iddialar tarihi propagandalar zemini üzerine kurulmuştur. Ermeni milli kimliğinin tarihi propaganda verileri üzerinde oturtmaya çalışması anlamsızdır, çünkü hiçbiri gerçekleri yansıtmamakla birlikte “korkunç Türkler” gibi inanmak istediklerini öne sürmüşlerdir.

Ermeniler her zaman Osmanlı Ermenistanı’nın hayalini kurmuşlardır. Yine de farklı bir problem göz çarpmaktadır; Ermeniler her zaman Anadolu’da bir çoğunluk gib hareket etmenin hayalini kurmuşlardır. Bu durum Avrupa’da içinde bulundukları topluma entegre olabilen çoğunluklara öykünmekten öteye gitmemektedir. Ne var ki, Ermeniler Prof. McCarthy’ye göre altı vilayette az nüfuslarıyla farklılık göstermektelerdir. McCarthy, dünya üzerindeki tüm Ermeniler bir araya gelse bile nüfuslarının yüzde kırkın altında kalabileceğini de eklemiştir. Ermeniler azınlık olmalarına rağmen çoğunluğa hükmetmenin bir yolunu aramışlardır.

McCarthy, Ermenilere göre Doğu Anadolu’da, Kilikya’da ve Güney Kafkasya’da kendilerinden başka yaşayan diğer halkların yabancılar ve istilacılar olduklarını düşündüklerini anlatmıştır. Hatta Taşnakların iddia ettiğine göre bahsettikleri tüm coğrafya kendilerine aittir. 1.7 milyon Müslüman’ın Güney Kafkasya’da ve Kırım’daki yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldıkları gerçeğine rağmen herhangi bir bölgeye sahip olma iddiası ile gündeme gelmemişlerdir.

Justin McCarthy, Ermeniler bugün 1915 iddialarını garanti olarak görmekte ve Türkiye’nin Ermeni iddialarını kabul etmezse Avrupa Birliği’ne dahil olmayacağından emin olduklarını ifade etmiştir.

Justin McCarthy, Soykırım sorununun çok karmaşık bir konu olduğunu belirtmiştir. Yine de, açıktır ki,  bir grup insanın yok edilmesi niyeti ile hareket edilseydi, bu soykırım olduğunun kabul edilebilir unsurlarından biri olabilirdi. Justin McCarthy okuyucunun aklında netleştirmek için soykırımın tanımının inşası sırasında geçen bazı isimleri vurgulamıştır. Justin McCarthy, “soykırım” tanımının bir evrim geçirdiğinden bahsetmiştir. Henry Huttenbach ve Peter Drost’un tanımlamaları bireylerin öldürülmesi zemininde ortaya çıkmıştır, ancak eksik olan nokta “büyük bir grubun tüm üyelerinin canına kastetmek”tir.

Frank Chalk ve Kurt Jonassohn tarafından soykırımın daha geniş bir anlamı “Türkler ve Ermeniler” kitabında okuyucunun dikkatine sunulmuştur. McCarthy’ye göre, Chalk ve Jonassohn’un tanımı Huttenberg ve Drost’un tanımına göre daha açıktır. Chalk ve Jonassohn “tek taraflı toplu katliam” ve “otorite niyeti” ifadeleri ile tanıma güçlü bir katkı yapmışlardır. Israel Charney de soykırım tanımına “kurbanın savunmasızlığı” ifadesi ile katkıda bulunan son isim olarak göze çarpmaktadır. Soykırım tanımının oluşturulmasında geçilen tüm bu aşamalar araştırmacıları Nazi zihniyetinin soykırım faaliyetlerini tanımlamaya sevk etmiştir.

Justin McCarthy, soykırımın en önemli unsurunun “niyet” olduğunu işaret ederken, “Birleşmiş Milletler de dahil, pek çok soykırım tanımının “niyet” konusunda tuhaf bir şekilde sessiz kaldıkları”ndan bahsetmiştir. Justin McCarthy, Osmanlı yönetimi soykırım niyeti ile tüm Ermenileri yok etmeyi hedefleyerek hareket etmiş olsaydı, sevk ve iskân yasasını yürürlüğe koymayacağını anlatmıştır.

Sonuç olarak, McCarthy, Birinci Dünya Savaşı sırasında mukatele yaşandığının ve savaş sırasında açlığa ve hastalıklara maruz kalınmasının doğal bir sonuç olduğunu belirtmiştir. McCarthy sözlerini kimsenin masum ve kimsenin suçlu olmadığını ve yaşananların soykırım değil savaş olduğunu söyleyerek bitirmiştir.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten