AÇIK DELİLDEN BULANIK SULARA: BAHATTIN ŞAKIR’E AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN TELGRAF
Analiz No : 2017 / 13
13.06.2017
17 dk okuma

Clark Üniversitesi profesörü Taner Akçam’ın 1915 yılında Osmanlı Ermenilerinin sevk ve iskânının organize ve sistematik bir soykırım olduğunu nihayet kanıtlayacak daha önce görülmemiş ve çürütülemez bir delil bulduğuna dair iddiaları basında yankı bulmuştur. 22 Nisan 2017’de New York Times’da yayınlanan bir makalede Akçam, bulgularının “deprem” etkisinde olduğunu ve “inkâr duvarındaki son tuğlayı” sökeceğini iddia etmiştir. Akçam’ın bulgularını 1922 yılında Türkiye’den İngiltere’ye gönderildiğini iddia ettiği belgeler oluşturmaktadır. İddiaya göre söz konusu belgeler daha sonra İngiltere’den Fransa’ya, oradan da Kudüs’e götürülmüştür.[1] Kudüs’teki Ermeni Patrikhanesi’nde tutulduğu belirtilen orijinal belgelerin araştırmacıların erişimine kapalı olması, bu belgelerin doğrulamasının yapılmadığı anlamına gelmektedir. Akçam, “Kudüs’teki arşivin New York’ta fotoğrafik kayıtlarını” bulduğunu ileri sürmektedir.[2]

Akçam, söz konusu belgelerdeki şifrelemenin o döneme ait arşiv belgelerindeki şifrelemeyle eşleştiğini, dolayısıyla Osmanlı Ermenilerinin imhasında devlet parmağının olduğunu gösteren bu belgelerin doğruluğunun bundan böyle inkâr edilemeyeceğini ileri sürmektedir.[3] Akçam’ın dikkat çektiği başlıca belge, Teşkilat-ı Mahsusa’nın önde gelen üyelerinden Bahattin Şakir’in Mamuretül Aziz (Elazığ) valisine gönderdiği iddia edilen telgraftır. Akçam’a göre bu telgrafta Bahattin Şakir bölgedeki Ermenilerin diğer vilayetlere gönderilip gönderilmediğini yoksa doğrudan doğruya öldürülüp öldürülmediklerini sormaktadır.

Ancak, Akçam’ın iddiaları cevaptan ziyade kafalarda soru işareti yaratmaktadır.

Fig 1  
Şekil 1. Taner Akçam’ın söz ettiği, Bahaettin Şakir’e ait olduğu iddia edilen telgrafın sureti. ‘Besmele’ simgesinin olmamasına dikkat ediniz.  

1- Söz konsu telgrafın ilk defa şimdi ortaya çıkarıldığına dair iddiaların aksine, bu telgraf savaş dönemi Osmanlı önde gelenlerini yargılamak için kurulan mahkemelere sunulmuş,[4] ardından Takvim-i Vekayi’de (resmi gazete) yayınlanmıştır. Bu telgraf, ayrıca, 1980’lerden itibaren Ermeni sorunu hakkında birçok ikincil çalışmada kullanılmış,[5] Akçam ile akıl hocası Vahakn Dadrian’ın kaleme aldığı 2011 tarihli kitapta da tekrar ortaya atılmıştır.[6] Ayrıca, 26 Nisan 2017 tarihli Agos’taki yazısında Akçam bu telgrafın bir suretinin 1994 yılında ilk defa Dadrian tarafından yayınlandığını ifade etmektedir.

2- Pek çok ikincil kaynakta söz konusu telgrafın tarihi 21 Nisan 1915 olarak verilmektedir.[7] Akçam ve Dadrian ise telgrafı 12 Haziran 1915 tarihli olarak vermektedir.[8] Diğer bazı kaynaklar ise telgrafın 21 Haziran 1915’te gönderildiğini bildirmektedir.[9] Tarihle ilgili bu hatalar, ilgili araştırmacıların Osmanlı’da kullanılan takvimlere ve tarihleri Gregoryen (Miladi) takvime göre çevirmek için gerekli metodolojiye yabancı olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu durum, bahse konu iddiaların gerekli bilimsel incelemeler yapılmadan ortaya atıldığının da bir göstergesidir.

Bu husus önemlidir zira Şakir’in gönderdiği iddia edilen telgrafa konu olan Ermeni sevk ve iskânı 21 Nisan 1915 tarihinde özellikle Mamuretül Aziz bölgesinde henüz başlamamıştır. Raymond Kevorkian, 40-50 “üst düzey” Ermeninin tutuklanmasının Ermeni devrimci gruplara ait silah ve teçhizatın ortaya çıkmasının ardından Mamuretül Aziz bölgesinde Mayıs ile Haziran başlarında gerçekleştiğini ifade etmektedir.[10] Kevorkian, ayrıca, sevk ve iskân edilmek üzere yola çıkan ilk Ermeni kafilesinin bölgeyi 1 Temmuz 1915 tarihinde terk ettiğini belirtmektedir.[11] Dolayısıyla, ikincil kaynaklarda ileri sürülen bu tarihlerin doğru olması Ermeni sevk ve iskânının henüz başlamamış olması sebebiyle mümkün değildir.

Yukarıda adı geçen mahkeme kararlarında belirtilen telgrafın tarihi Rumi takvime göre acık bir şekilde “21.4.31” olarak belirtilmiştir.[12] Bu tarih, Gregoryen takvimde 4 Temmuz 1915’e tekabül etmektedir.

     
 

Şekil 2. Teşkilat-ı Mahsusa’nın başındaki Süleyman Askeri’nin Bahattin Şakir’e telgraf olarak gönderilmek üzere yazdığı ve Ermenilerin tarafsızlığını güvence altına alma için çalışmasını ve zorunda kalınmadığı sürece sorumlu kişilerin Ermenileri sıkıntıya sokmamak konusunda dikkatli olmaları için baskı yapmasını emreden notun sureti. Belgenin üst kısmında ‘besmele’ simgesi açıkça görülmektedir. Kaynak: ATASE, BDB, Kol. Kls. 246, D 1023, F.1-24.

3- Telgraf, “Bahattin Şakir, “Teşkilat-ı Mahsusa reisi” (İng. Leader of the Special Organization) adına imzalanmıştır. Aynı şekilde, Bahattin Şakir’in yargılandığı davaya ilişkin mahkeme kararında Şakir aynı unvanla anılmaktadır.[13] Bununla birlikte, ‘reis’ unvanı aynı dönemde Rıza Bey gibi diğer önde gelen Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri tarafından da kullanılmıştır.[14] Türkçede, İngilizcede belirli durumlarda kullanılan ‘the’ kelimesinin bir karşılığı yoktur. Dolayısıyla, Şakir hiçbir zaman Teşkilat-ı Mahsusa’nın tek başına ‘reisi’ olmadığından dolayı kendini “Teşkilat-ı Mahsusa reisi” olarak tanımlarken büyük ihtimalle “Teşkilat-ı Mahsusa reislerinden biri” (the leader of… anlamında değil/ a leader of… anlamında) anlamında kullanmıştır.[15]

Edward J. Erickson, Teşkilat-ı Mahsusa’nın bir komite tarafından yönetildiğini ve Bahattin Şakir ile Rüşeni Bey’in bu teşkilatın Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu vilayetlerinden sorumlu kişileri olduğunu vurgulamaktadır.[16] Akçam ve diğerleri, yalnızca mahkeme belgelerinin bir kısmına dayanarak Teşkilat-ı Mahsusa içerisinde ‘ikili bir yapı’ olduğu[17] ve Şakir’in doğu Anadolu’daki Ermenileri imha etme amacıyla kurulan dairenin başında olduğu tezini geliştirmiştir.[18] Bununla birlikte Erickson, bu iddiayı kanıtlayacak birincil bir kaynağın henüz ortaya konmadığını kaydetmiştir.[19]

Teşkilat-ı Mahsusa hakkında birincil kaynaklara dayanarak şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı çalışmada Bahattin Şakir’in 19 Haziran 1915 tarihi itibarıyla Teşkilat-ı Mahsusa’yla bağlarını kopardığı belirtilmektedir.[20] Eğer bu doğruysa, telgrafın Şakir tarafından yazılmış olması mümkün değildir.

4- Şakir, telgrafı gönderdiği kişiye “kardeşim” diye hitap etmektedir. Resmi bir telgrafta gündelik konuşma dili kullanılması hiç olağan bir durum değildir. Bu makalenin yazarı, Osmanlı arşivlerinde saklanan Şakir’e ait telgraflarda gündelik konuşma dili kullanıldığına rastlamamıştır.[21] Akçam’ın Şakir’e ait olduğunu iddia ettiği telgraf sureti aslında Şakir tarafından telgraf olarak gönderilmek üzere yazılan mesajın metnidir. Yani tam manasıyla telgrafın kendisi değildir. Ayrıca, Şakir’in herhangi bir bağlantısının olmadığı Dâhiliye Nezâreti Umûr-ı Mülkiye Müfettişliği antetli kağıdın kullanılmış olmasına Akçam herhangi bir açıklama getirmemekte ve bu durumun belgenin hakiki olduğunu kanıtladığını belirtmekle yetinmektedir. Bununla birlikte, Osmanlı arşivlerinde var olan Bahattin Şakir’e ait telgraflarda Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Telgraf İdâresi antetli kağıtlar kullanılmıştır. Ayrıca, Akçam’ın açıkladığı belgede Osmanlı imparatorluğu yazılı belgelerinde standart olan ‘besmele’ simgesi bulunmamaktadır. Akçam’ın telgrafta kullanılan şifrelemeye ilişkin gerçeklik iddiaları bu belgenin hakiki olduğu iddiasını inandırıcı kılıyor gibi gözükse de, yaygın biçimde sahte olduğu kabul edilen diğer belgeler de şifreleme içermektedir ve dolayısıyla Şakir’e ait olduğu iddia edilen telgrafı sorgulanmadan kabul edilmemelidir.[22]

Son olarak, telgrafın en başta Ermenilerin “tasfiye” olup olmadığının (“tasfiye” kelimesinin pek çok anlamı vardır. Osmanlı Türkçesinde “tasfiye” kelimesinin birinci anlamı genel olarak “temizlemek” (İng. cleaned) olurken, günümüz Türkçesinde bu kelime bir kurumdan ihraç etme (İng. expulsion) gibi bir anlam taşımaktadır) veya başka bir yere gönderilip gönderilmediğinin (nefy ü tağrîb) sorulması dikkat çekicidir. Bir sonraki cümlede Şakir, “zararlı kişilerin” “imha” edilip edilmediğini (eşhâs-ı muzırra imhâ ediliyor mu?) yoksa başka yere gönderilip gönderilmediği sormaktadır.[23] “Tasfiye” ve “imha” olmak üzere iki farklı terimin kullanılması daha detaylı bir incelemeyi gerektirmektedir. Akçam’ın ileri sürdüğü gibi “tasfiye” kelimesinin “öldürme” kelimesiyle eş anlamlı olarak kullanılıp kullanılmadığı tartışmalıdır. Bununla bağlantılı olarak, “imha” kelimesi Ermenilerle ilgili değil özellikle “zararlı kişilerle” ilgili olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla şu sorunun sorulması gerekmektedir: “eğer bu belge gerçekse, o zaman Bahattin Şakir neden sevk ve iskân edilen Ermeniler ile “zararlı kişiler” olarak tanımladığı diğerleri için iki farklı terim kullanmaktadır?” Akçam’ın neden bu iki ifadeyi birleştirmeye çalıştığı sorulmalıdır.

 

 
Şekil 3. Bahaettin Şakir’in Dahiliye Nazırı Talat Paşa’ya gönderdiği Osmanlı Telgraf İdaresi antetli kağıda yazılmış telgrafın sureti. Akçam’ın ortaya attığı belgedeki gündelik konuşma dili bu makalenin yazarı tarafından araştırılan Şakir’e ait telgraflarda görülmemektedir. Şakir’e ait iki telgrafın transkripsiyonu için 21. Dipnota bakınız. Kaynak:  BOA, DH.ŞRF., D.480, V.94.  

Sonuç

Bu tartışmanın merkezinde savaş dönemi Osmanlı önde gelenlerini yargılamak için kurulan mahkemelerde kullanılan delillerin doğru kabul edilip edilmeyeceği ikilemi yatmaktadır. Erickson, bu mahkemelerin İngiliz işgalcileri tatmin etmek ve arta kalan İttihatçıları bastırmak için kurulan usulsüz mahkemeler olduğunu ileri sürerek, bizzat hakiki delillerin veya mahkeme tutanaklarının günümüzde mevcut olmadığına dikkat çekmektedir.[24]

Bahattin Şakir ve diğer savaş dönemi önde gelenlerini yargılayan Divan-i Harb-i Örfi üyesi Albay Süleyman Şakir tarafından kaleme alınan bir raporda söz konusu mahkeme kararlarına itiraz edilmiştir. Albay Süleyman Şakir raporunda Bahattin Şakir’e yönelik suçlamaları doğrulayacak tanık ve ihbar eksikliğine özellikle dikkat çekmiştir.[25] İngiliz memur W.S. Edmonds, Bahattin Şakir’in Türkiye’ye döndüğü takdirde yeniden yargılanma talebinde bulunabileceğini ve dolayısıyla verilen hükmün pek bir anlamı olmadığını ifade etmiştir.[26] Ayrıca, Mamuretül Aziz bölgesindeki Ermenilerin davalıların affedilmesi için mahkemeye bir dilekçe verdiğini belirtmekte fayda vardır.

Bahattin Şakir’e ilişkin nitelikli birincil kaynağın olmaması ve hem Şakir hem de Teşkilat-ı Mahsusa hakkında genel olarak ikincil kaynağın olmaması, bu örgütün tarihi ve Şakir’in bu örgüt içerisindeki rolüne ilişkin tartışmaların bulandırılmasına hizmet etmiştir. Bu konu, Dadrian ve Akçam tarafından ortaya atılan, Teşkilat-ı Mahsusa ve Bahattin Şakir’in 1915 yılındaki Ermenilerin sözde imhasında önemli rol oynadığı yönündeki muhtemel olmayan iddia[27] ve Şakir tarafından yazıldığı iddia edilen düzmece belgeler yüzünden iyice karmaşık bir hale gelmiştir.[28] İşte bu sebeplerden ötürü Akçam tarafından yakın zamanda ortaya atılan belgeler çok dikkatli incelenmeli ve sorgulanmadan kabul edilmemelidir. Akçam’ın bu belgeleri doğrudan basına vermek kaydıyla akademik araştırmadan kaçınıp akademi camiasına emrivaki yapması talihsiz bir hareket olmuştur. Akçam tarafından eski materyallerin ısıtılarak tekrar tekrar sunulması, “açık delil” (ing. smoking gun) olmaktan çok uzak olup, oldukça tartışmalı bir konuda suyun daha da bulandırılmasına hizmet etmiştir.[29]

 


[1] Akçam’ın sözde bulgularının medyadaki yansımaları için bkz. Dickran Khodanian, “The Last Brick in the Denialist Wall: Akçam Speaks with the Armenian Weekly on His Latest Discovery,” Armenian Weekly, Mayıs 4, 2017, erişim Mayıs 5, 2017, http://armenianweekly.com/2017/05/04/the-last-brick-in-the-denialist-wall-akcam-speaks-with-the-armenian-weekly-on-his-latest-discovery;  Siranush Ghazanchyan, “Taner Akcam’s finding to make Turkey seek new ways of denying the Armenian Genocide,” Public Radio of Armenia, Nisan 28, 2017, erişim Mayıs 5, 2017, http://www.armradio.am/en/2017/04/28/taner-akcams-finding-to-make-turkey-seek-new-ways-of-denying-the-armenian-genocide; Tim Arango, "'Sherlock Holmes of the Armenian Genocide' Uncovers Lost Evidence," New York Times, Nisan 22, 2017, erişim Mayıs 5, 2017, https://www.nytimes.com/2017/04/22/world/europe/armenian-genocide-turkey.html.

[2] Akçam’ın bu belgelerin kökeni hakkındaki açıklamaları, herkesçe sahte olduğu kabul edilen Andonian belgeleriyle benzerlik göstermektedir. Bkz: Şinasi Orel and Süreyya Yuca, The Talât Pasha Telegrams: Historical fact or Armenian fiction? (Nicosia: K. Rustem and Brother, 1986), 19-23.

[3] Taner Akçam, “Soykırımın Şifresi Çözüldü”, Agos, Nisan 26, 2017, erişim Mayıs 5, 2017, www.agos.com.tr/tr/yazi/18348/soykirimin-sifresi-cozuldu.

[4] Osman Selim Kocahanoğlu, Tehcir Yargılamaları (1919): Divan-i Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi (Istanbul: Temel, 2007), 550.

[5] Gerard J. Libaridian, “The Ideology of the Young Turk Movement,” in A Crime of Silence, ed. Gerard J. Liberidian. (London: Zed Books, 1985), 48; Raymond Kevorkian, The Armenian Genocide: A Complete History (London and New York: I.B. Taurus, 2011), 199.

[6] Vahakn N. Dadrian and Taner Akçam, Judgement at Istanbul: The Armenian Genocide Trials (New York: Berghahn Books, 2011), 113-4.

[7] Libaridian, “The Ideology of the Young Turk Movement,” a.g.e.; John S. Kirakossian, The Armenian Genocide: The Young Turks Before the Judgement of History (Madison: Sphinx Press, 1992), 172.

[8] Dadrian and Akçam, Judgement at Istanbul, 113.

[9] Antonio Cassese Ed., The Oxford Companion to International Criminal Justice (Oxford: Oxford University Press, 2009), 596.

[10] Kevorkian, Armenian Genocide, 386.

[11] Kevorkian, Armenian Genocide, 393.

[12] Kocahanoğlu, Tehcir Yargılanmaları, a.g.e.

[13] Ferudun Ata, İşgal İstanbul'unda Tehcir Yargılanmaları (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2011), 234; Kocahanoğlu, Tehcir Yargılanmaları, 549-550.

[14] Aralık 1915’in sonunda gönderilen başka telgraflarda hem Rıza Bey hem de Bahattin Şakir kendilerinden ‘reis’ olarak söz etmektedir. Ahmet Tetik, Teşkilat-ı Mahsusa (Umûr-ı Şarkıyye Dairesi) Tarihi: 1914-1916 (Istanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014), 330.

[15] Teşkilat-ı Mahsusa’nın başındaki isimler Süleyman Askeri Bey, Halil Bey ve Cevad Bey’dir. Teşkilat-ı Mahsusa’nın idare heyeti ve daire başkanları için bkz. Polat Safi, "The Ottoman Special Organization-Teşkilât-ı Mahsusa: A Historical Assessment With Particular Reference to Its Operations Against British Occupied Egypt (1914-1916)" (Master's Thesis, Bilkent University, 2006), 127-28.

[16] Edward J. Erickson, Ottomans and Armenians: A Study in Counterinsurgency (New York: Palgrave MacMillan, 2013), 118.

[17] Taner Akçam, A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility (London: Constable, 2007), 93-95.

[18] Şakir’in, Teşkilat-ı Mahsusa’nın lideri tarafından 2 Ekim 1914 tarihinde gönderilen bir telgrafta “Ermeniler bizimle teşrik-i mesai etmeseler bile bîtaraflıklarını istihsale çalışmak ve bu cihetle mecburiyyet-i katiyye olmadan inkısar-ı kalplerine meydan vermemek lüzumu hakkında icab edenlerin nazar-ı dikkatini celb ediniz” şeklinde bir emir aldığını belirtmekte fayda vardır. Tetik, Teşkilat-ı Mahsusa, 382.

[19] Erickson, Ottomans and Armenians, 117. 

[20] Tetik, Teşkilat-ı Mahsusa, 376.

[21] Örnek olarak bkz. Şakir’in Talat Paşa’ya yazdığı telgraflar, ki bunlar Akçam’ın ortaya koyduğu sözde telgrafla açık bir tutarsızlık göstermektedir. “Bizzât Hal Buyurulması Dahiliye Nâzırı Talât Bey Efendiye, Buyurduğunuz makama kumandan Mahmud Kamil Paşa’nın tebliği ile yazdım, bir haftadır harekete hazırlanmakdayım yarından sonra hareket edeceğim mâruzdur,” BOA, DH.ŞRF., D.480, V.94; “Dahiliye Nâzırı Talât Bey Efendiye, Trabzon Vali Bey Efendi ile görüşdüm işler destgâhları yarından sonra hazır. İki gün zarfında Erzurum’da olacağım mâruzdur,” BOA, DH.ŞRF., D.476, V.44.

[22] Bkz. Orel and  Yuca, The Talât Pasha Telegrams.

[23] Turgut Kerem Tuncel, "Taner Akçam and Agos Do Not Surprise Us Anymore" AVİM, Mayıs 8, 2017, http://avim.org.tr/en/Yorum/TANER-AKCAM-AND-AGOS-DO-NOT-SURPISE-US-ANYMORE.

[24] Erickson, Ottomans and Armenians, a.g.e.

[25] Servet Avşar, "Divan-ı Harbi Örfi Üyesi Kurmay Albay Süleyman Şakir Bey’in Ermeni Tehciri Nedeniyle Yargılanan İttihat ve Terakki Mensuplarına Verilen Mahkumiyet Kararına İtiraz Raporu" in Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, ed. Şenol Kantarcı, et al. (Ankara: Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2003): 150-58, quoted in Alaattin Uca, İttihad ve Terakki Liderlerinden Bahaeddin Şakir Bey (Konya: Kömen Yayınları, 2015), 511-12.

[26] The National Archives, Kew Gardens, FO 371/5089/E 949, f° 84. Bu belgeye dikkatimi çeken Maxime Gauin’e teşekkür borçluyum.

[27] Teşkilat-ı Mahsusa’nın rolüne dair Dadrian ve Akçam’ın iddialarını destekleyecek birincil kaynak mevcut değildir. Bu makalenin yazarı, özellikle Akçam tarafından Şakir’e atfedilen role Türk askeri arşivlerinde herhangi bir delile ulaşamamıştır. Bu makalenin yazarının baktığı belgeler arasında Erzurum bölgesi için Teşkilat-ı Mahsusa emir dertleri de bulunmaktadır.

[28] Orel and  Yuca, The Talât Pasha Telegrams.        

[29] Akçam’ın geçersiz Andonyan belgelerini ısıtıp yeniden sunma girişimleri hakkında yakın zamanda yapılan bir çalışma için bkz. Ömer Engin Lütem, "An Assessment on Aram Andonian, Naim Efendi and Talat Pasha Telgrams," Review of Armenian Studies, 34 (2016), 129-156.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten